FİNAL- İlk kez

1.6K 88 24
                                    

Sıla

Dış kapının sesiyle yüzümü buruşturup örtümü biraz daha üzerime çektim. Geldi işte, tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı değil mi? Kim bilir ne yaptı gün boyu? Gece oldu, gece!

Kapımın tıklatılmasıyla gözlerimi kapadım. Kapım yavaşça aralandı.

"Uyudun mu?" Ses vermeyip gitmesini bekledim.

"Sıla hadi kalk, konuşalım." Neyi konuşacakmışız? Senin ne kadar mükemmel benim ne kadar ezik olduğumu mu? Birbirimize göre olmadığımızı ve asla birlikte olamayacağımızı mı? Bunları ben de biliyorum, geç! Duymak sadece utanç verir.

"Uyumadığını biliyorum. Eğer öyle çekip gitmeme kızdıysan ya da hiç tepki vermememe..." Evet, öyle çekip gitmene kızdım. Evet, hiç tepki vermemene kızdım.

"Üzgünüm." Üzgün? Ne için? Seni suçlayamam bile, her şeyin sorumlusu benim çünkü. Senden nefret ederken bir anda hoşlanmaya başladım, bu sadece benim hatam.

"Biliyorsun, odunun tekiyim." Biliyorum. "Tepki veremedim çünkü..." Çünkü? "Çünkü içinde nefret büyüten biriydim. O nefreti sonlandırmadan-" Burnumdaki ıslaklık karşı konulamaz boyuta ulaştığında elimi burnuma dayayarak doğruldum ve banyoya yöneldim.

Aynanın karşısına geçtiğimde kızarmış burnuma ve balon gibi şişmiş gözlerime baktım. Çok büyütüyorsun Sıla. Hoşlanmıyorsa hoşlanmıyor işte. Duyguların karşılıksız diye ölecek misin? Sen böyle yaptıkça içten içe seviniyordur o, bir kız daha tamam diye.

Sinirle salona ilerledim. Arkadan kollarını bana sardığında omzumun üzerinden ona baktım.

"Sonlandırdın mı bari?" Başını salladı. "Şimdi konuşma zamanı mı? Söyleyeyim kurtulayım, defolup gitsin mi diyorsun?" Başını iki yana salladı ve çenesini omzuma dayadı.

"Sadece hoşlantı mı?"

"Hı?" Ani tepkim onu gülümsetirken yüzünü görmeye çalıştım ama kollarını o kadar sıkı sarmıştı ki yüzünü bir türlü göremiyordum. Ahh doğru, aşkımdan ölüyor olsam egosu daha da tatmin olurdu. Gerizekalı, spastik, öküz!

Derin bir nefes aldı.

"Ben... ahh boşver! Sonra konuşalım." Sinirle arkaya doğru bir tekme savurdum.

"Ben... seni seviyorum kaplumbağa. Hayır, sana aşığım. Çok uzun bir zamandır, belki de ilk gördüğüm günden beri..."

***

Eylül

Kapıyı açıp arabadan çıktım ve devasa eve doğru yürümeye başladım. Kapının önüne ulaştığımda Doruk'a omzumun üzerinden bir bakış attım. Başını sallayarak onayladığında elimi zile dayadım.

Kapıyı açan kadın beni büyük bir salona getirdi. Salonun ortasına ilerlediğinde boşluğa korkuyla bakan onu gördüm.

"Baba!" Dorukun sesiyle ona doğru döndü, bu sırada beni de fark edebilmişti.

"B-bu kim?"

"Eylül Öztürk, baba." Attığı acı dolu çığlıkla bir adım geriledim. Elim Dorukun eline çarptığında parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip elimi sımsıkı kavradı.

"Ne yapmaya çalışıyorsun? Kızını bana gösterip benim var senin yok demek mi? Neee?" Konuştuğu kişinin ben ya da Doruk olmadığını anladığımda ona sırtımı döndüm. Doruk boşta kalan elini yüzüme koyduğunda yaklaşıp yüzümü boynuna gömdüm.

Biraz daha fazla para için! Murat amca bir ihaleye girmek isteyip ortağı olan babam karşı çıkınca ve ihaleye katılan diğer şirket Sanerin babasının şirketi olunca... Olaylar böyle başlamış. Böyle nefret etmişler birbirlerinden. Denizin babası Sanerin babasının şoförüymüş yani her türlü şeyini bilen adam. Murat Atınç, Sanerin babasının sağ kolu Harunu da yanına çekince... Önce kağıtlarla halletmeye çalışmışlar. Sonrasında babam üzerinde oynama yapılmış dosyaları görünce işler çığırından çıkıvermiş. Tehditler, birbirlerinin üzerine adam salmalar, daha neler neler... Sonuç on sekiz yıl önce işlenen üç cinayet.

Elini Tutabilir Miyim?Where stories live. Discover now