Bölüm 6- Kim

1.6K 144 11
                                    

Sıla

Koltuğa iyice yayılmıştım ki elinde mısır tabağıyla karşımda dikilmiş sevgili ev arkadaşımın tuhaf bakışlarına karşılık vermek zorunda kaldım. Hayır, ne oldu ki şimdi? Benim de onun yüzüne bön bön baktığımı gördüğünde dudaklarını çocuk gibi aşağıya salladı ve bir şeyi işaret etti. İşaret ettiği yere başımı eğip baktığımda ani bir refleksle ellerimi önümde bağladım. Nere bakıyon lan sen? Benim bu hareketimden sonra kaşlarını yukarıya kaldırdı ve başını iki yana salladı. Yemin ediyorum, hiçbir şey anlamadım.

Elindeki mısır tabağını orta sehpaya bıraktı ve hemen yanıma oturdu ama bayağı bir yanıma. Oğlum kocaman koltuk az yana kay ya! Of çok sıcak. Ellerimi saçlarıma götürüp bileğimdeki tokayla toplamaya başlamıştım ki Sanerin sırtını göğsüme dayayarak uzanmasıyla içimden koca bir yuh çektim. Hayır ya, filmi böyle izlemeyeceğiz değil mi? Umutlarım Sanerin biraz daha yayılıp üzerime biraz daha abanmasıyla ve sehpadaki mısır tabağını kucağına almasıyla biraz daha çöktü. Niye Saner benim kucağımda ya? Bizim nasıl bir ilişkimiz var oğlum? Hayır Hasret kaç yıllık arkadaşımdır, onunla ev arkadaşıyken bir kere olsun böyle film izlemedik. İçimden bir ya sabır çektim ve huzursuzca kıpırdandım.

"Sen orda rahat mısın?" Çoookkk! Belli etme Sıla, belli etme.

"Hıhı." Bir anda bana doğru döndü.

"Hadi ya! Film izlerken böyle yayılmama sinir olurdun." Evet, ben değişmedim Saner. Değişen sensin ya da her şey.

"Yok ya iyiyim bayağı." Kumandaya uzanıp seçtiğimiz romantik filmi başlattım. Sahi biz neden romantik film açtık ya? Hadi Saner malum sahneler için. Peki, ben nasıl kabul ettim bu filmi izlemeyi?

"Mısır al." Kolumu Sanerin omzunun üzerinden mısıra uzattım. Bu sırada Saner kendini bana biraz daha bastırmış ve sırf beni sinir etmek için tuhaf bir ses tonuyla mırıldanmıştı.

"Rahat." Elime aldığım bir avuç mısırı Sanerin ağzı olduğuna inandığım yere tepiştirdim ve ağzına bir tane yapıştırdım. Nasıl değiştiğini düşünebildiysem? Saner hala Saner. O ise benim bu hareketime karşılık hafifçe kıkırdadı. İki yıllık tanışıklığımız boyunca bu çocuk hakkında emin olduğum tek şey benim sinir olmam onun acayip hoşuna gidiyordu. Ama öyle böyle değil. Yani önceden olsa şuanda kahkahalarla gülüyor olurdu ki sadece kıkırdamış olması bile büyük bir gelişme.

Yeniden mısıra uzandım. Kolumu geri çekmek üzereyken elimdeki mısırları yeniden ağzına aldı. Elimi çekip tuzlu parmaklarımı yaladım ve kendi kendime mırıldandım.

"Mısır yemek istiyorum." Gözümün önünde beliren birkaç mısırla o yöne uzandım ve Sanerin elindeki mısırları dudaklarımın arasına aldım. Ağzımdakini yuttuğumda hala gözümün önündeki parmaklara baktım. Ne ima etmeye çalıştığını anladığımda kafasına bir tane geçirdim.

"İğrençleşme." Elini çekip yeniden mısıra gömüldü ve ben de mısır tabağının dibini görmesinde ona bir hayli katkı sağladım. Saner film boyunca sadece başrollerin oldukça yakınlaştıkları yerlerde bakışlarını ekrana çevirmiş diğer kısımlardaysa ya mısırla uğramış ya da gözlerini dinlendirmişti. Uyumadığını nefes alış verişinden anlayabiliyordum.

Sonunda film bittiğinde kumandaya uzanıp filmi kapattım ve Sanerin kalkmasını bekledim. Kalkmaya pek niyeti yok gibiydi çünkü kılını bile kıpırdatmamıştı.

"Film bitti."

"Böyle uyusak olmaz mı?" Parmağımla arkadan omzunu dürtükledim.

"Olmaz, hadi kalk."

"Yah!" Yeniden çocuk gibi dudaklarını salladığında parmaklarımla dudaklarını yakaladım ve çekiştirmeye başladım.

"Bak yolarım bunları!" Uzun süreli kendini kurtarma çabası sonunda dudaklarını serbest bıraktığımda tek eliyle dudaklarını ovalamaya başladı.

"Acıdı ya."

"Oh olsun, kalk artık. Her yanım tutuldu."

"Dün gece hiç uyumadım ve sen istiyorsun diye iki saattir film izliyorum. Azıcık böyle uyusak?"

"Film mi izledin? Sen mi?"

"Sonuçta uymadım da."

"Tamam." Bir an idrak edememiş olacak ki doğrulup yüzümü görmeye çalıştı fakat bunu görmesine izin vermeden onu geriye bastırdım. Çünkü bilmiyordum, yüzümde nasıl bir yüz ifadesi olduğunu. Şaşkındım çünkü aklımın ucundan bile geçmemişti onunla bu kadar yakın olabileceğimiz. Onunla tanıştığım ilk günden beri beni rahatsız eden bu çocuk, şimdi beni rahatsız etmiyordu. Üstüne rahattım, fazla rahat. Pekala, belki de tanışmamızdandır. Beni önceden arkadaşını çalan ucube gibi görüyorken bu sefer önce o benimle tanışmıştı değil mi? Hani barda çarpıştığımızda.

Kollarımı omuzlarının üzerinden geçirip göğsünün üzerinde birleştirdim ve çenemi başının üzerine dayadım. Sanırım ona alışmam tahmin ettiğimden daha çabuk olmuştu.

"Arkadaşının nesi var, sadece grip mi?" Mırıldanarak sorduğum bu soruya cevap vermesini beklemiyordum çünkü çoktan daldığını düşünmüştüm.

"Bir yakınını kaybetmiş. Hım, sadece üzgün ama yalnız kalmasa iyi olur. Alması gereken ilaçları vardı."

"Peki, bu gece?"

"Daha iyi."

Bir süre sessiz kaldık. Belki de tam dalacağı sırada yeniden konuştum.

"Bizim için de zordu. Yani... Denizden sonra. Bir şey sorabilir miyim?" Başını yavaşça salladığında devam ettim. "Sen tam olarak ne hissettin? Benim için annem gittiğindekiyle aynıydı yani... kalbimi sıkıyorlarmış gibi."

"Önce ben bir şey sorabilir miyim?"

"Sor."

"Deniz kim?"

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Where stories live. Discover now