Bölüm 27- Günaydın karıcığım!

849 74 13
                                    

Selam gencler! Umarim bolumu begenirsiniz ve bol bol yorum vote yaparsiniz. ;) okuyan herkese cok ama cokkkk tesekkurler. Bir de benim bugun cok onemli bir dersim var da bana dua edin olur mu ? :* sizleri seviyorummm :)))))

2012'den

Sıla

Telefonda Denizin adını gördüğümde meşgule atıp apartmandan dışarıya fırladım. Arabasının kapısına yaslanmış beni bekliyordu. Beni fark ettiğinde gülümseyerek elini salladı.

"Selam."

"Selam." Gülümseyerek benim için açtığı kapıdan arabaya girdim ve onunda arabaya binmesini bekledim. Arabaya bindikten sonra kemerini taktı ve motoru çalıştırdı.

"İyi uyudun mu?"

"Hıhı." Aslında dün gece bir gram uyku yüzü görmedim. Sırf uyurum da yeniden 2014 e dönerim diye tonlarca kahve içtim. Şimdi iyi gibiyim, biraz dalgınım o kadar.

Piknik alanına geldiğimizde Deniz önde ben arkada onun arkadaşlarının bulunduğu yere doğru ilerledik. Piknik masasına yaklaştığımızda bana el sallayan Hasret ve Onuru fark ettim. Bunların ne işi var ki burada? Denize gözlerimi kısarak baktım.

"Yabancılık çekme diye çağırmıştım." Gülümseyerek başımı salladım çünkü biliyorum yabancılık çekerdim, Denizin arkadaşları arasında çok kasıntı insanlar var da. En alaları Sanerdi, o da ortalıklarda görünmüyor zaten. Sebebini anlayamadığım bir şekilde içime bir şey otururken Hasretin yan tarafını göstermesiyle oraya oturdum.

Piknik iyi kötü ilerlerken Deniz biraz yürümeyi teklif etti ve ben de zevkle kabul ettim. Ormanlık alanda yürüyorduk ve havadan sudan zevklerimizden falan konuşuyorduk. Bir ara Denize birinin seslendiğini duyduk ve Deniz hemen döneceğini söyleyerek gitti. Tek başına kalmıştım ama gerçekten sıkılmıyordum.

Biraz daha dolaştıktan sonra çimlerin üzerine oturmaya karar verdim ve oldukça yumuşak görünen bir bölgeye doğru ilerledim. Tabi o yumuşak yerden gelen bazı sesler çığlığı basmama sebep oldu. Evet doğru kaplumbağa! Ve bilin bakalım ne oldu? Gerisin geri kaçmak için arkamı dönmüştüm ki Sanerin kıpkırmızı suratıyla karşılaştım. Gülmemek için kendini nasıl sıkıyorsa kıpkırmızı olmuştu ve resmen titriyordu. Hızlı hızlı adımlayıp karşısına dikildim ve omzuna bir tane geçirdim. Benim verdiğim tepkiyle kendini daha fazla tutamadı ve resmen höykürerek gülmeye başladı. Asık bir suratla onu izliyordum, gülmesi bittikten sonra ona söyleyecek bir çift sözüm vardı çünkü.

"Yeter ya, kes artık! Ne işin var senin burada?" Biraz sakinleştikten sonra cevap verdi.

"Elalar çağırdı, ne?" Elalar? Gözümün önünde manken gibicene bir kız belirdiğinde başımı salladım. Ortak arkadaş olayı sanırım. Çünkü o kızı daha önce görmüştüm, Sanerle arası iyiydi ve bugünkü piknikte de Denizle sohbet etmişlerdi. Ela olayını anladım da bu çocuk neden hala sırıtıp duruyor ya? Kaşlarımı çatıp bekledim.

İki elini de omzuma koyduğunda biraz afallamış olsam da bir anda beni kendine çekip kollarının asına alması daha da ilginçti. Derin bir nefes alıp iç çekti.

"Teşekkür ederim." Hı?

"Birkaç aydır ilk defa senin sayende böyle içten gülebildim kaplumbağa."

***

2014 den

Gözlerimi açtığımda Sanerin kolları arsındaydım. Sanırım Sanerin bana Denizin yaşadığını söylediği akşamın sabahındaydık. Sanerin kolları arasında gerinip yüzümü ona doğru döndüm. Ben...

Uyurkenki görüntüsü fazla masumdu, Saner olamayacak kadar masum. Hele hafif aralanık ağzı... Cidden bu Saner mi ya?

Elimi uzatıp yanağına koydum. Elimi hissettiğinde yüzünü buruşturdu fakat uyumaya devam etti. Tebessüm edip işaret parmağımı burnuna sürttüm. Ahahah! Yüz ifadesi cidden... Sakın uyanma Saner tamam mı, sakın uyanma! Yeniden işaret parmağımı burnuna değdirdim ama bu sefer istediğim tepkiyi alamamıştım. Dudaklarımı büzüp sanki görecekmiş gibi Sanere kızgın bir bakış attım. Ben yüzünün bu halini çok sevdim Saner Erdağ. Neden her zaman böyle değilsin ki?

Ben... çok huzurlu hissediyorum. Senin yanındayken, senin kolların arasındayken. Bu hissettiklerim yeni, çok yeni. Sinir bozucu, zengin züppesi, kız düşkünü, kibarlıktan zerre anlamayan odun Saner Erdağ; sen ne yaptın bana? Parmağımı bu sefer dudağına doğru uzattım, aslında emin olmak için. Her ne kadar kalbim çoktan ikna olmuş olsa da beynim inkar ediyor işte. Olamaz! Ben... öyle olmuş olamam.

Gözlerini araladığında elim dudaklarında kalakaldım. Hehe, yakalandım sanırım. Elimi çekmek yerine yeniden yanağının üzerine koydum ve fısıldadım.

"Günaydın."

"Günaydın karıcığım." Uykulu sesi ve karıcığım kelimesi aptalca sırıtmama sebep olurken yüzündeki elimle yanağını çektim.

"Ailen yanımızda değilken bana böyle seslenme!" Masum bir gülümsemeyle yanağını sıkan elimi çekti ve açarak yeniden yanağının üzerine koydu. Geri çekmek istedim fakat kendi elini de elimin üzerine koyunca bunun gereksiz bir istek olduğunu anladım.

"Cık, söylemeye devam edeceğim, çünkü söylemeyi seviyorum." Başparmağımla yanağını okşayıp bir şeyler söylemek için ağzımı açtım ama vazgeçip ağzımı geri kapadım.

"Ne?"

"Yok bir şey."

"Var Sıla, ne söyleyecektin? Söyle işte!"

"Dalga geçersen?"

"Ben kaplumbağamla hep dalga geçiyorum. Tuhaf bir şey söylersen de yine geçeceğim. Naz yapma da söyle."

"Hayır söylemeyeceğim."

"İyi söyleme." Elimi çekip saçlarının üzerinde gezdirdi.

"Seninle dalga geçse de bu çocuğu hep sev tamam mı kaplumbağa, o seni sevdiği için öyle davranıyor."

Derin bir nefes aldım.

"Saner!" Gözlerime bakıp elimi sıktı.

"Ben... senden hoşlanıyorum."

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Where stories live. Discover now