Bölüm 21- Aksine...

691 71 10
                                    

Merhaba arkadaşlar, sabah sabah yine ben. Umarım begenirsiniz. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. :* ♡ ♡ ♡

Sıla

"Eylül kes!" Bir anda patlayan Sanere döndüm. "Sılayı ne kadar tanıyorsun ki, onun hakkında böyle konuşuyorsun?"

"Bana bağırıyor musun sen?"

"Ne haddime! Sana nasıl bağırabilirim ki ben?" Saner öfkeyle ayağa kalktı. Arkaya doğru bir adım attığında sertçe ittirdiği sandalyesi gürültüyle yere düştü. Eline aldığı çatalı ne kadar sıktığını beyazlayan yumruğundan anlayabiliyordum. Derin bir nefes aldı ve dişlerinin arasından konuştu.

"O kadar ileriye gitme Eylül. Sıladan şüphelenemezsin. Onun hakkında hiçbir imada bulunamazsın. Tanıdı ve bitti." Saner biraz öncekinden daha sakin bir şekilde yanımızdan ayrıldı ve odasına doğru yöneldi. Kapısını yavaşça kapattığında yutkunup Yamaça baktım. Şok olmuştum, hem o kızın sorduğu sorulardan hem de Sanerin bir anda parlayıp sonra yine aynı hızla sakinleşmesinden. Tabi asıl tuhaf olan Yamaçın tüm bu olaylardan bağımsız olmasıydı. Hiçbir şey olmamış gibi yemeğini yemeye devam ediyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde başını kaldırıp gözlerime bakarak gülümsedi.

"Cidden Sıla, yemek yapmayı hala bilmiyor musun?"

***

Eylülü ve Yamaçı yolcu ettikten sonra salona doğru yürüdüm. Koca bir masa ve mutfak beni bekliyordu. Önce masadan başlayayım öyle değil mi? Masaya doğru bir adım attığım sırada vazgeçip odaların bulunduğu koridora girdim.

Eylülün verdiği tepki cidden sinir bozucuydu. Ama haklıydı, yani şüphelenmekte. Sonuçta diyemezdim ki, seni iki yıl önce görmedim ki ben birkaç gün önceydi o olay diye. Ama yine de... bilmiyorum işte. Kapana kısılmış gibiydim resmen, söyleyecek tek kelime bulamamıştım. Ama Sanerin öyle tepki vermesi... Beni korumak istedi. Eylül her neyi ima etmeye çalıştıysa artık, o beni korumak istedi. Hiç düşünmeden.

Sanerin odasının önüne geldiğimde elimi kapı koluna uzattım. Elim soğuk metalle temas ettiğinde çoktan kararımı değiştirmiştim zaten. Ne halde olduğunu görmesem de olurdu. Sonuçta ben demedim beni savun diye değil mi? Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Tişörtünü çıkartıp yere fırlatmış, yatağın örtüsünü açmadan ellerini bacaklarının arasında birleştirip öylece uzanmıştı. Gözleri kapalı değildi fakat içeri girdiğimde dönüp bakmamıştı. Duvarı izlemeye devam ediyordu. Yatağına doğru bir adım attım.

"Kalk, ortalığı toplamamda yardım et." Hiçbir tepki vermeden durmaya devam etti. Tek bacağımla yatağa dizledim ve üzerine doğru eğildim.

"Yaa, sana diyorum." Tepki yine yok. Aniden gelen bir deli cesaretiyle yatağa tamamen çıktım ve kendimi onun üzerinden arkasına doğru yuvarladım. Arkasına geçtiğimde yüzüm ona dönük uzandım ve bir kolumu beline sardım.

"Bu gece böyle mi uyusak biz?" Şaşırdığını ben bu cümleyi kurduktan sonra hafif kalkan başından anlamıştım. Aptalca sırıtıp kolumu biraz daha sıkılaştırdım.

"Ahh, rahat." Yerinde huzursuzca kıpırdandı ve hiç beklemediğim bir anda vücudunu bana doğru döndürdü.

"N-ne yapıyorsun?" En masum yüz ifademi takındım.

"Seni rahatlatmaya çalışıyorum."

"Ama rahatlatmıyorsun, aksine..." Duraksadığında kaşlarımı kaldırıp yüzüne daha dikkatli baktım. N-na-nasıl yani? Yani söylemek istediği şey-

Ağzımdan kaçabilecek herhangi bir şaşırma nidasını engellemek için elimi ağzıma bastırdım. Hızla yataktan doğruldum ve arkama bakmadan dışarı fırladım.

***

Ağzımdaki kurulukla gözlerimi araladım. Susamışım. Elimi sehpanın üzerine doğru uzattım fakat su bardağımın çoktan boşalmış olduğunu gördüğümde homurdanarak ayağa kalktım. Ağır adımlarla odadan dışarıya çıktım ve mutfağa yöneldim. Dolabı açıp suya uzandım fakat bardağa doldurmaya üşenip şişeyi kafama dikledim. Şişeyi dolaba yeniden geri koyup tam dolap kapağını kapattım ki dolabın ardındaki beden çığlığı basmama neden oldu. Ama beni asıl korkutan ağzımı kapatan ellerdi. Ağzımdaki eli ısırmaya çalışıyordum fakat elin sahibi buna bir türlü izin vermiyordu. Güçlü ellerinden bu kişinin erkek olduğunu anlayabilmiştim. Ayağımı geri gerip tam malum yere geçirmek üzereydim ki duyduğum ses durmama sebep oldu.

"Sakin ol, benim." Duyduğum sesle gözlerimi araladım. Saner!

Sakinleştiğimi anladığında elini yavaşça ağzımdan çekti.

"Ne gürültü yaptın be, apartman uyandı." Korkmuştum, ne yapsaydım ya? Gözlerimi devirdim. Tam yanından geçeceğim sırada elini diğer yanımdan dolaba dayayarak geçmeme engel oldu. Önce koluna sonra da yüzüne baktım.

"Ne var?" Bana doğru bir adım attı. Ben de geriye bir adım attığımda dolabın soğukluğunu sırtımda hissettim. Gözlerini gözlerimden hiç çekmemişti ve bu durum ve bu pozisyon ister istemez tuhaf hissetmeme neden oluyordu. Gözlerimi kaçırıp boynuna baktım. Biraz daha yaklaştı. O sıra yutkunduğunu fark edebildim.

"Sence?"

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Where stories live. Discover now