54.bölüm

1.5K 96 139
                                    

Güneşli bir gün vardı şehrin üzerinde. Kampüs baharın gelmesi ile birlikte canlanmış gibiydi. Mart ayının ilk günlerini yaşayan şehrin insanları kendini dışarı atmış gibiydi. Jungkook kampüsün bu kadar kalabalık olduğu bir günü daha önce görmediğine yemin edebilirdi.

Dersten çıkmış, sevgilisini beklemek için onun fakültesi önüne gelmişti. Yolda birçok insanla karşılaşmıştı. Kimi ağaçların gövdelerine yaslamışlar sırtını, kimi ise çimlerin üzerinde uzanmıştı. Jungkook fakültesinden aşağıya doğru yürürken hayat bunlara güzel diye düşünmeden edememişti. Insanların yüzündeki mutluluğu kıskanmıştı. En son ne zaman gerçek anlamda mutlu olduklarını hatırlamıyordu. Ne zaman dertsiz bir güne uyandıklarını hatırlamıyordu.

Elleri üzerindeki ince ceketin cebinde girdi fakültenin bahçesine. Fakültenin bahçesi tıpkı kampüsün diğer bölümlerinde olduğu gibi insan kaynıyordu. Jungkook oturup sevgilisini beklemek için boş bir bank arıyordu gözleri ile. Ama ne yazıkki bulamamıştı. Çaresiz bir şekilde geniş gövdeli ağacın yanına giderken, aynı zamanda güneş gören bir yer arıyordu. Gölgeler hala soğuk soğuk eserken Jungkook hasta olmak istememişti.

Çok beklemedi Kook. Yaklaşık 20 dakika sonra dersi biten Jimin, yüzündeki gülümseme ile Jungkook'un beklediği yere gelmişti. Sevgilisi bir kez daha onu almaya geldiğini için kendini oldukça mutlu hissetmişti. Hatta buna o kadar fazla alışmıştı ki Jungkook'un dersi olmadığı anlarda bile gözleri ile fakülteyi tarıyordu. Ondan bir iz bulma umudu ile etrafına bakınıyordu.

Sevgilisinin geldiğini gören Jungkook, oturduğu yerden ayağa kalktı. Sevgilisinin gülümsemesi onu her zaman gülümsetmişti. Yine ayni gülümseme ile birbirlerine bakarken Jungkook tanrıya şükretmek için geç kalmadı. Çok doğru bir karar verdiğine bir kez daha kanaat getirdi.

"Ne zaman geldin?" Diye sordu Jimin. Sevgilisinin omzuna yapışan kuru bir otu temizlemek için uzatmıştı küçük elini.

"Çok olmadı ama hoca dersi mi uzattı? Normalde daha erken çıkman gerekmiyor mu?" Diye sordu bileğindeki siyah kordonlu saate bakarken.

"Evet yaa, neymiş haftaya ders seminer yüzünden iptal olacakmış. Bu dersi vermek zorundaymış. Bla bla bla." Dedi göz deviren Jimin. Aynı zamanda sevgilisinin boynuna kolunu atmaya çalışmış ama yetişemediği için komik bir görüntünün ortaya çıkmasına sebep olmuştu.

"Yoruldun mu?" Diye sordu Jungkook. Onun kolunun altından çıkmış, kendi kolunu sevgilisinin omzuna atmıştı.

"Hayır." Dedi gülümserken Jimin. Ardından ekledi. "Uyudum."

"Bu derste ben de uyudum." Dedi Jungkook ona katılırken. Aynı şeyleri yapmış olmak bir anlamda ona mutluluk vermişti.

Jimin ona bakıp gülümserken, karnından gelen gurultuyu fark etmemişti. Sabahtan beri derste olan Jimin, kahvaltı yapmadan evden çıkmıştı. Öğrenci kartını alan Joon yüzünden öğle yemeği yiyememişti. Üniversitenin bu sistemi onu illet ediyor ama sisteme başkaldırmak da istemiyordu. Sonuçta bunlar öğrencilerin güvenliği için alınan tedbirlerden biriydi.

"Yemek yiyelim mi?" Diye sordu Jungkook. Elini sevgilisinin guruldayan karnı üzerine koymuş ama Jimin anı bir utanmadan dolayı sevgilisinin elini itmişti.

"Ne yiyelim?" Dediğinde düşünmeye başlamıştı Jimin. Aç olduğu için bu işe fazladan kafa yormaya başlamıştı.

"Hamburger yiyelim mi?" Diye sordu Jungkook. En son ne zaman fastfood yediklerini hatırlamıyordu. Aklına gelen düşünce ile bile patates kızartmasının kokusu burnuna dolmuştu. Gözlerini kapatmış burnundan derin bir nefes çekmişti.

FRIENDS🦋🍀🌈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin