35.bölüm

1.7K 118 42
                                    

"Tae, lütfen otur bir konuşalım." Dedi Namjoon. Taehyung'un omzundan tutmaya çalışmış, fakat başarısız olmuştu.

"Ne konuşacağız yaa? Ne anlatacaksınız? Siz ne zamandan beri biliyorsunuz bunu?" Dedi Tae. Ikisi arasında gözlerini dolandırıyor, yeni öğrenmiş olduklarını diliyordu.

"Sakin ol, otur lütfen." Dedi daha otoriter bir sesle Yoongi. Namjoon'un aksine daha az korkmuş durumdaydı. Tae dışarıdan görünüşte samandan alevlenen bir tip olabilirdi ama içinden olabildiğince mantıklı davranırdı. Yoongi inanıyordu ki konuşurlarsa onu ikna edebilirlerdi.

"Tamam, dokunma!" Dedi Tae. Yatağa doğru yürümüş ve yorgun bir şekilde bırakmıştı bedenini yatağa. Omuzları düşmüş, gözleri bir noktaya sabitlemişti. "Anlatın dinliyorum."

Yoongi derin bir nefes verdi. Bir yandan Namjoon'a bakıyor bir yandan da söyleyeceklerini aklında toparlamaya çalışıyordu. "Biz bunu yaklaşık 10 gün önce öğrendik. Yani Namjoon öyle. Jin'in yaralandığı günün sabahında Joon, ev sahibine gidip fotoğraf yüzünden hesap sormuş." Dedi.

Tae duydukları ile gözlerini yerden hemen kaldırdı. "Siz nasıl, nasil 10 gün boyunca bunu saklayabildiniz? Neden anlatmadınız kimseye?" Sesi yüksek çıkıyordu Tae'nin. Kendini dizginlemeye çalışsa bile fayda etmiyordu. Sesi istemeden yüksek çıkıyor ve hesap soruyordu haliyle.

"Anlatamadık çünkü o yaşlı kadının tek ısteği buydu?" Dedi Yoongi. Namjoon konuşmuyordu. Sadece konuşanlara bakıyor, gözlerini gezdiriyordu. Yoongi ise onu izliyordu.

"Tanrı aşkına." Tae ayağa kalktı oturduğu yerden, yumruğunu sıkıyordu. "O tanımadığınız kadın, hayatınızda en fazla 5 kere gördünüz. Ve siz ailenize anlatmak yerine gidip o kadının dediğini mi dinlediniz? Size hicbir şey diyemiyorum tamam mı?"

"Bak hicbir şey bilmiyorsun." Dedi Yoongi. Tae'nin önüne geçmiş ve tekrar oturması için omuzlarından baskı uygulamıştı.

"Evet lanet olsun ki hicbir şey bilmiyorum. Lanet olsun hiçbir şey anlatmadınız ki nereden bileyim? Ama bir şeyi çok iyi biliyorum. Bizi iyi salak yerine koydunuz, biz gelen paket bilmem ne aklımızı bunlarla meşgul ettik. Ama siz, siz" gözlerini kapattı Tae ve derin bir nefes aldı. Dudaklarını yaladı konuşmaya devam etmeden önce. "Bırakın ya! Size diyecek hicbir şeyim yok benim. Ama Jin'e diyeceğim çok önemli şeyler var." Dedi Tae. Omuzlarındaki elleri itti ve kapıya doğru yürüdü.

Onun önüne geçen Yoongi, bu sefer onun göğsüne koyduğu eller ile engellemeye çalıştı onu. "Tae, yanlış yapıyorsun. Bir dinle ilk önce."

Tae tavana çevirdi bakışlarını. "Çek ellerini Yoongi." Göğsündeki elleri, bileğinden yakalayıp uzaklaştırmıştı kendinden.

"Tamam çekiyorum. Sakin ol Tae. Şuan mantıklı düşünemiyorsun. Izin ver her şeyi anlatalım. Sorun yok sonrasına yine kendin karar ver." Dedi Yoongi. Olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordu Yoongi. Ama yüzü sınır ve stresten dolayı oldukça farklı bir renk almıştı.

Gözlerini karşısında duran arkadaşına çevirdi Tae. Dinlemek istiyordu ama içinden Jin'e ihanet ediyormuş gibi hissediyor ve bunun önüne geçemiyordu. Tek isteği bu odadan çıkıp, koşup Jin'e sarılmaktı. Ellerinden tutup gözlerine bakmak ve ne biliyorsa anlatmak istiyordu.

Bir şekilde sakinleştirmeyi beceren Yoongi, Tae'yi karşına oturttu ve ne biliyorsa anlatmaya başladı. En ince ayrıntısına kadar anlatıyor ve eksik kaldığı yerleri Namjoon'a bakarak onun tamamlamasını istiyordu. Tae ise aklına takılan şeylerin cevabını öğrenmek için sorularını soruyordu. Gerçi aldığı cevaplardan pek memnun değildi o ayrı konu.

FRIENDS🦋🍀🌈Where stories live. Discover now