49. bölüm

1.7K 100 71
                                    

Gün yeniden sabah çalmıştı şehirde. Güneş kendini uzun zamandan sonra yeniden bulutların ardına hapsetmişti kendini. Şehrin bahar havasına alışmasını bu kadar kolay hazmedememişti bulutlar. Kıskanmıştı sevdiği güneşi. Yeniden sakladı ardına.

Bulutların sakladığı güneşin aksine gün gibi çıkacaktı gerçekler ortaya. Belki güneşli bir gün olmayacaktı bugün ama kesinlikle yağmur tüm kötülüklerden arındıracaktı şehri. Gizli kalan ne varsa yağmur ile gün yüzüne çıkacaktı birer.

Mutfakta kahvaltı ile meşgul olan Jin, dolabın kapağını açmış ne hazırlayacağını düşünmeye başlamıştı. Öğrenecek olduğu şeyler hala aklının köşesinde onu meşgul ederken, güçlü durmayı hedefliyordu. Kendi gibi arkadaşlarının da güçlü olması için onları leziz yemekleri ile besleyecekti. Hedefinde bu vardı Jin'in.

Dolaptan çorba için çıkardığı malzemeleri lavaboda durulamaya başladı. Merdivenlerden gelen ayak süreme seslerine kulak kesilirken, sevgilisinin aşağıya indiğini anlaması çok sürmedi. Tae yatağında hissettiği soğukluk ile açmıştı güne gözlerini. Uyanmak onun içi her zaman zor olmuştu fakat sevgilisini yanında göremediği için hemen toparlanıp aşağıya inmişti. Sevgilisini mutfakta görmesi ile endişeli yüzü yerine gülümsemeye bıraktı.

Jin kafasını mutfağa girişi sağlayan kemerin oraya çevirdi. Sevgilisi çarpık gülüşle onu izliyordu. Jin de gülümsedi. ''Günaydın tatlım.'' Dedi.

Tae gözlerini kapattı ve yeniden açtı. Hala üzerinde uyuşukluk vardı. Bu kadar erken uyanmayı beklemiyordu. ''Günaydın.'' Dedi. Uyku yüzünden sesi oldukça kalın ve pürüzlü çıkmıştı. Saçları dağılmış, o kadar yürümesine rağmen eşofmanının bir bacağı aşağıya inmemişti.

''Neden erken uyandın?'' diye sordu Jin. Sebzeleri haşlamak için derin bir tencere arıyordu tezgahın altındaki dolaplarda.

''Sen yoksun diye?'' dedi Tae. Elleriyle gözlerini ovuşturuyor bu uyuz halinden kurtulmaya çalışıyordu.

''Hayatım nerede olabilirim? Kahvaltı hazırlamak için uyandım.'' Dedi Jin. Sebzeleri tencerenin içine koymuş ve ocağı yakmak için düğmelerini çevirmeye başlamıştı.

''Bugün sıra sende değil ki.'' Dedi Tae. Mutfak masasına doğru yürüdü ve sandalyeye yavaş hareketler ile kendini bıraktı.

Jin gülümsedi cevap vermeden önce. ''Bugün ben hazırlamak istedim, içimden geldi.'' Dedi. Sevgilisine doğru yürümüştü. Onun dağılan saçlarını parmakları ile düzeltemeye çalışmış ve saçlarını öpmüştü.

''Sana yardım etmek istiyorum.'' Dedi Tae. Her ne kadar uykulu olsa da sevgilisine yardım etme isteği ile dolup taşmıştı. Oturduğu yerden kalkmış, çekmecelerden birini açmıştı. İçinden mutfak önlüğü arıyordu.

''Sen git üzerine bir şeyler giy. Geceden beri tarzan gibi dolanıyorsun ortalıkta.'' Dedi Jin. Sevgilisinin esmer teni gözlerinin önündeyken işine konsantre olamamaktan korkuyordu.

Tae onun söylediğine gülümsedi ilk başta. Ardından arkasına döndü. Sevgilisinin önünde durmuş, kendi ellerini birbirine kenetlerken yukarıya doğru esnemişti. O kadar uzun bir hale gelmişti ki Jin elindeki işi bırakmış sevgilisine bakıyordu. Tae'nin belinin iki yanında ortaya çıkan kaburga kemikleri sayılır hale gelmişti.

Kollarını önünde duran sevgilisinin boynundan geçirdi sonra. Kolları arasındaki şaşkın sevgilisi hala onun ne yapmaya çalıştığını anlamıyor gibiydi. Jin'in şaşkınlıktan nutku tutulmuştu. Gözleri Tae'nin gözlerinin içine bakıyordu. Derinliklerinde kaybolduğu gözlerde kaybediyordu bir kez daha kendini. Taehyung yine derin bakıyordu sevgilisine. Anlatmak istediği çok şey varmış da bunu gözleriyle yansıtıyormuş gibi.

FRIENDS🦋🍀🌈Where stories live. Discover now