44.bölüm

1.9K 102 67
                                    

Güneşli bir hava vardı şehrin üzerinde. Yüzünü göstermeye başlayan güneş sayesinde insanlar kendilerini sokaklara atmışlardı. Parklar, sahil kenarları insanların sesi ile dolmuş taşmıştı. Okulluların kış tatiline girmesi ile etrafta çocukların sesi oldukça yoğun hissedilen bir durumdu. Böyle bir havada kendini dışarı attı kız. Uzun zamandan sonra havanın kokusunu içine çekti. Bir işi olmasa yeniden dışarı çıkmayı hedeflemiyordu. Aralarında yaşanan sorundan sonra kendini eve kapatmış, okulluların açılmasına kadar çıkmayı düşünmüyordu. Gelen telefon ile heyecanlanmış, üzerine ne giydiğini bile önemsemeden dışarıda bulmuştu kendini.

Bankta otururken arkasından gelen ses ile yüzünü arkasına çevirdi kız. Yaşlı adamı karşısında gördüğünde küçük bir irkilme yaşadı. Evini bastıklarından bu yana bir kez bile konuşmamıştı onunla. Gözleriyle etrafı taradığında caddenin kenarında park edilmiş iki siyah arabayı gördü. Arabanın camları bile siyah film ile kaplanmış durumdaydı. Arabanın yanında ayakta dikelen aynı tip korumalar gözlerini ayırmadan yaşlı adama bakıyorlar, uçan kuşu bile takip ediyorlardı. Adamın hemen gerisinde gördüğü genç çocuk evine gelen ve onu tehdit eden ismin ta kendisiydi. Kız onu görmesi ile kanının çekildiğini hissetti.

Adam ön tarafa geçti ve siyah üzerine ince gri çizgilere sahip kumaş pantolonun dizlerini yukarıya çekti. Ağzından kaçan küçük inleme ile kızın yanına oturdu. Bu yaşta diz ağrılarını olmaması zaten beklenmedik bir durum değildi. Adam kızın derin bir nefes dahi almasına izin vermeden konuşmaya başladı. ''Her şeyi anlattığını biliyorum.''

Kız dudaklarını yaladı konuşmadan önce. Gözlerini adamdan ayırdığında kucağında birleşen ellerine bakıyordu. ''Evet, anlattım.''

Adam bir kolunu bankın dayanılacak kısmına götürmüş, bacağını bir diğerinin üzerine atmıştı. Bu duruş açıkça kıza göz dağı vermek için yapılmış bir hareketti. ''Beni neden çağırdığını sorabilir miyim o zaman?'' dedi.

Kız sesli bir şekilde yutkundu. Ağzında atan kalbi yüzünden bunu duyamamıştı gerçi. Adamın yaptıklarından ve yapacaklarından ölesiye korkarken, dizleri titriyor ve bunu durdurmak için elinden gelen bir şey bulamıyordu. ''Ben size hak verdim. Ben, beni içlerine alacaklarını düşünmüştüm. Bana inanıp, bana güveneceklerini sanmıştım.'' Dedi. Aklına dolan tartışmayı noktasından virgülüne kadar her ayrıntısı ile hatırlıyordu. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü kızın.

''Sandığın gibi olmayacağını daha önce söylemiştim. Ah Jisoo, hiç söz dinlemiyorsun.'' Dedi adam. Sesi o kadar iğrendirici çıkıyordu ki kız midesinin bulandığını hissetmeye başlamıştı.

''Ben sizi özür dilemek için görmek istedim. Sizden özür dilemek ve size olabildiğince, elimden geldiğince yardım etmek istiyorum.'' dedi kız. Hala dizleri titriyor, düzensiz nefesinin havaya karışmasını izliyordu. Etrafında olan insanlar ikiliye garip bakışlar atıyor ama ikisi de bunu pek önemsiyor gibi görünmüyorlardı.

''Bana bu saatten sonra nasıl yardım edebileceğini düşünüyorsun? Benim artık kim olduğumu biliyorlar. Geçen gün depoma yolladılar ikisini. Adamlarım onları fark etti ama harekete geçmediler. Senin yüzünden dibime kadar girdiler Jisoo.'' Dedi adam. Gözlerini kısmış ve nehrin ilerisinde bulunan gökdelenlere çevirmişti bakışlarını.

''Size bir şey teklif etmek istiyorum.'' Dedi kız. Dudaklarını dişliyordu yine.

Adam ilgi ile kıza çevirdi bakışlarını kendi de çıkmazda gibi görünüyordu. Oğlunu bulma umudunu kaybetmiş artık gurur savaşına çevirmişti bunu. Jisoo'nun kendine yaptığı ihaneti unutamıyordu. Ama bir yandan umutlarını tüketmiş, çaresizce oğluna kavuşacak olduğu günü bekliyordu. ''Bana nasıl bir teklifte bulunabilirsin ki?'' diye sordu adam.

FRIENDS🦋🍀🌈Where stories live. Discover now