47.bölüm

1.7K 99 35
                                    

Akşam çökerken şehrin üzerine sessizlik hakimdi evin içinde. Jimin, Hobi ve Yoongi salonda oturuyorken mutfakta kalan bulaşıkları topluyordu Jin ve Taehyung. Jungkook odasına çıkmış başı ağrıdığı için dinlenmeye karar vermişti. Namjoon da odasına çekilenlerden olmustu.

Yatağının üzerinde oturuyorken elinde tuttuğu telefona bakıyordu. Telefonun üzerinde birçok gelip gitmişti parmakları. Ekranın üzerinde yazan ismin üzerinde dolanıyordu parmakları. Arayıp aramama arasında gelip gidiyordu. Bugüne kadar defalarca aramasına rağmen kız bir kez olsun cevap vermemişti ona. Yaptığından oldukça pişmanlık duyan Namjoon, özür dilemek istiyordu. Kendini ifade etmek istiyordu.

Karar verdi Namjoon. Işkın üzerinde kaydırdı ve telefonu kulağına dayadı. Birkaç çalış sesi dinledi. Yine açmayacak diye umudunu kaybetmişti ki telefonun açılma sesi ile irkildi. Bunu beklemiyordu.

Kız banyodan çıkarken zar zor yetiştiği telefona uzandı. Ekrana bakmadan açtı telefonu. Kim olduğunu bilseydi kesinlikle açmazdı. "Efendim?" Dedi nefes nefese kalmış sesi ile.

Namjoon duyduğu sesi ilk önce yedirmesi gerekti. Bunu duymayi beklemiyordu. Bilmeden ne çok özlemişti onun sesini dahi. Onu duymayi ne çok özlemişti. Gözlerini kapattı Namjoon. Ilk önce gerçek olup olmadığı anlayamadı. O kadar hayal dünyasında yaşamaya başlamıştı ki bu aralar neyin gerçek neyin hayal olduğunu anlayamaz hale gelmişti.

Kiz telefondan ses gelmeyince bir kez daha denedi. "Alo?"

Namjoon ikinci sesi duyduğunda emin olabildi gerçek olduğuna. Elleri titriyordu. Nefesleri hızlanmıştı. Titrek sesi ile konuştu. "Jisoo?"

Kız Namjoon'un sesini duyunca şaşırdı. Ardından telefonu kulağından çekip ekranına baktı. Yazan ismi görmesi ile yüzü düştü hemen. Onunla konuşmak dahi istemiyordu. Namjoon'dan gördüğü tepki ona öyle ağır gelmişti ki kalbinin kırıklarını uzun süre toplayamamıştı. Yeniden onun sesini duyuyor olmak bile kızın yeniden kırılmasına sebep olmuştu. Telefonu indirdi kulağından. Kucağına doğru koydu telefonu. Buna rağmen telefonun ucundan gelen kesik nefes sesleri duyabiliyordu kız.

Namjoon cesaretini topladı. Bunu şimdi yapmazsa eğer bir daha yapabileceğini düşünmüyordu. Güçlükle çıkan sesi ile konuştu. "Jisoo, lütfen kapatma. Konuşalım biraz. Lütfen buna gerçekten çok ihtiyacım var." Dedi.

Kiz dudaklarını yaladı. Gözlerini kapattı. Göz kapakları seyriyordu. O da konuşmak istiyordu fakat içinde olan gurur buna imkan vermiyor gibi görünüyordu. Usulca telefonu kulağına götürdü. "Ne söylemek istiyorsun?" Diye sordu. Sesi olduğundan daha soğuk çıkmıştı.

Namjoon sesi duyduğu an aralarında oluşan aşılmaz duvarları görmüştü. Duvarları asmaya çalışınca Jisoo yenilerini ekliyordu sanki üstüne. Bir tuğla daha koyuyordu o duvarların üzerine. Namjoon boyunun aştığı hissetti o duvarların. Bakıyordu ama göremiyordu. "Ben, senin sesini duymayı bile çok özlemişim." Dedi Namjoon. Gözünden akan yaşı hissetmemisti. Ses gelmedi kızdan. Kiz titrek çıkan sesi dinliyordu. Her zaman kendinden emin çıkan sesin artık yerinde olmadığını anlamıştı. Kalbinin bir kez daha kırılmasına sebep oldu bu. Namjoon konuşmaya devam etti. "Telefonun ucundaki nefesinin sesini özledim. Nefesini dinlemek bile çok güzel." Dedi.

Kiz yine soğuk tutmaya özen gösterdiği sesi ile konuştu. "Bunları mi söylemek istiyorsun?"

"Jisoo, ben çok kötü bir haldeyim. Senden haber alamadıkça batıyordum bataklığa. Çıkamıyorum. Seni kırdım. Seni bile isteye üzdüm. Bunun ağırlığı gittiğin günden beri üzerimde. Giden bilmez ama kalan için her zaman zordur. Nefes alamaz. Yaşayamaz. Dar gelir ev. Sokaklar çıkmaz olur. Beyni boğar onu. Ben boğuluyorum Jisoo, yaşayamıyorum. Uzaktan, yanımda olmadığın halde alışmışım sana. Yok olan varlığın canımı öyle yakıyor ki. Bunu sana nasıl anlatırım bilmiyorum. Buna kelimelerim yeter mi bilmiyorum. Senin yoklugun yakıyor canımı. Yokluğun üşütüyor bedenimi. Ne yaparsam yapayım kurtulamadım." Dedi Namjoon. Yanaklarına süzülen yaşlar yol yapmıştı aşağıya doğru. Emer teni yaslar altında parlıyordu sanki.

FRIENDS🦋🍀🌈Where stories live. Discover now