32.bölüm

2.2K 132 19
                                    

'Seni öpebilir miyim?'

Tae, utanarak sormuştu sorusunu. Karanlık olsa bile Jin'in de utançtan kızardığına emindi. Elleri yüzündeyken hafifçe okşuyordu ipek gibi yanaklarını. Bu doku ona o kadar iyi gelmişti ki bunun daha sonra farkına varacaktı. Jin'in yanaklarını okşamadan iyi geçen bir gününün olmayacağını fark edecekti.

Jin usulca salladı kafasını. Tae bunu ellerinin de hareket etmesinden anlamıştı. İzin alma gereksinimi duymuştu. Çünkü hala Jin'i incitebilme ihtimalinden korkuyordu. Temkinli davranarak yaklaşmak istiyordu sevdiğine.

Taehyung, yavaş bir şekilde biraz daha yaklaştı dolgun dudaklara. Kalbinin hızı ne kadar hızlı ise hareketleri bir o kadar yavaştı. Burunları değdi ilk önce. Tae burnunu Jin'inkine sürttü. Bu Jin'de küçük bir gülümseme doğurmuştu. Burnunun üzerindeki sıcaklık Jin'e iyi gelmişti. Tae biraz daha yaklaştığı sevdiğine. Sevgili diyebilir miydi emin değildi henüz. Ama elleri arasında varlığını hissediyor olmak ona bahşedilmiş en büyük hediyeydi.

Dudakları kavuştu bir süre sonra. Jin'e de Tae'ye de bu süre uzun gelmişti. Sanki bir çölün ortasında kalmış da susuzluktan ciğerleri kurumuş gibi içmek istiyordu her ikiside. Geçen uzun süre onları mahvetmiş gibiydi. Dudakları üzerindeki baskıyı hissettiğinde Jin gözlerini kapattı. Göze ne gerek vardı ki zaten. Her şey gün gibi açıkken gözlerin ne önemi vardı. Tae de gözlerini kapatmıştı. O da biliyordu. Sadece aktarmak istiyordu sevgisinin dudaklarından.

Dudakları küçük bir öpücükle birleşti. Tae, Jin'in yüzündeki ellerinin terlediğini hissediyordu. Kolay değildi onca hasretlik çektikten sonra kavuşmak. Kolay değildi sevdiğini incitmekten korkmak. Ve yine kolay değildi, kalbin kalp ile buluşması. Jin, Tae'nin belindeki ellerini biraz hareket ettirdi. 

Tae, ellerini Jin'in boynuna doğru kaydırdı. Baş parmağı Jin'in kulak memesine değerken, diğer parmakları ensesine doğru uzanmıştı. Tabi bunu yaparken Jin'in belindeki ellerini hareket ettirmesi cesaret vermişti ona. Dudakları hala küçük küçük öpücük bırakıyordu birbirlerine.

Tae bu dolgun dudaklara değmenin ne kadar mucizevi bir şey olduğunu fark etti. Buna bağımlı olabilirdi. Jin'in dudaklarının ipeksi yumuşaklığı onu mest ediyordu sanki. Jin ise dudaklarının üzerindeki küçük baskının, daha ilk kar yere değdiği an ne kadar güzel olduğunu kavramıştı. Daha fazlasını istiyordu. Jin dudaklarını hafifçe araladı.

Tae izin verilen dudaklar arsında biraz olsun şaşkınlığa uğramıştı. Tabi şaşkınlığını kolay attı üzerinden. Aralanan dudakların arasına girdi. Jin bu hareketle kaşlarını çatmıştı. Bu aldığı hazdan dolayı kaynaklanmıştı. Tae dudaklarını hareket ettirmeye devam ediyordu. Jin daha önce defalarca yaşamıştı bu durumu. Ama Tae'nin karşında bu kadar beceriksiz olacağını bilemezdi. Onun karşında sanki tüm bildiklerini unutmuş gibiydi. Sadece onun ritmine ayak uydurmaya çalışan biriydi sanki.

Tae parmaklarını hareket ettirdi Jin'in ensesinde. Parmaklarına dolanan kısa saçlar, hala rüyada olmadığını kanıtlar gibiydi. Kısa saçlarıyla oynadı biraz. Orada uzun süre kalmak istedi. Jin'de sevdiği özellikler arasına eklemişti o ensesindeki kısa saçlarını.

Jin, Tae'nin belinde ellerini çekti. Yukarıya kaldırdı biraz. Sonunda elleri Tae'nin omuzlarına değince, onu hafifçe itti. Daha fazlasını yapmak isterdi ama bunun için henüz kalbi hazır değildi. Kalbi o kadar hızlı atmıştı ki artık kalp krizi geçireceğinden endişelenmişti. Tae'ye uzun bir süreden sonra izin vermişti ve bunun bu kadar kolay sona ermesini istemiyordu. Daha geçirecekleri birçok zaman olacaktı. Sadece Jin'e bu gece için yeterli gelmişti.

Tae, itilmesiyle dudaklarını ayırdı istemeyerek. Bunun hayalini kuramıyorken bile gerçekleştirme fırsatı bulmuştu. Bu kadar çabuk bitmesini beklemiyordu. Tabi cabuk olduğunu düşünmüştü. Jin ile ne zaman yan yana olsa zaman çok çabuk geçerdi onun için. Birçok kez dilemişti Jin'in yanında zamanı durdurmayı, onunla zaman kavramı olmadan devam etmeyi.

FRIENDS🦋🍀🌈Where stories live. Discover now