''Hayır ilaç almaya devam edecek.'' Yanındaki yaşça küçük ve Yoongi'nin daha önce hiç görmediği pratisyene döndü doktor. Pratisyen ona dosyayı uzattığında adam kağıtlara bakıp yeniden konuşmaya başladı. ''Annenizin aldığı ilaçların dozunu burada görüyorsunuz. Bu dozlar onun yaşamsal fonksiyonlarını etkilemeyecek şekilde.'' Dosyayı Yoongi'ye doğru uzatmıştı. Hobi de uzatılan dosyaya bakıyordu.

Adam devam etti. ''Bu ilaçların dozunu yükselteceğiz. Bu ilaçların dozunu yükseltmek demek annenizin genel sağlık durumu ile oynamak anlamına geliyor. Tansiyonu bir anda yükselip bir anda düşebilir. Karaciğer tüm fonksiyonlarını kaybettiği için diyabet krizine girebilir. Tüm bunların kontrol altında olması için hastanede kalması gerekiyor.'' Dedi adam.

Yoongi'nin kaşları hala çatılıydı. Adamın söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Sanki rastgele bir doktor dizisini izlemeye başlamış gibi hissediyordu kendini. Gerçek hayattan o kadar uzaktı ki adamın söyledikleri hayrete düşüyordu Yoongi. Kendine şaşırıyordu bir yanda. Annesi ölümün eşiğine gelmişti ama kalbinde tek bir kıpırtının olmaması normal miydi? Gözlerinin dolmaması normal miydi bilmiyordu Yoongi. Hiçbir şey hissetmiyor olmak olağan bir şey miydi anlamıyordu.

Adam cevap gelmediğinde devam etti. ''Şimdi annenizin vücudundan 500 ml kadar su boşalttık. Hala daha devam ediyoruz parasentez işlemine. Bu işlem bittikten sonra ilaç vereceğiz. Bu ilaç için hasta yanında bulunmanız gerekiyor. İlacın vücut içinde dolaşması için hasta hareket halinde olmalı. Fakat hastamız şuan bunu hareketleri yapamayacak halde. O yüzden ilaç verilirken yatakta sağa doğru çevirin ardından sola. Bunu her 10 dakika bir tekrar edin.'' Dedi adam.

Hobi konuşmadan önce dudaklarını yaladı. ''Hasta zaten nakil listesindeydi. Ama sırası oldukça gerilerde seyrediyordu. Bu durumda nakil için öne çekilmiş oldu mu?'' diye sordu.

Doktor gözlerini Yoongi'den ayırıp Hobi'ye çevirmişti. ''Diğer hastaların durumu için görüşmeler yapıyoruz. Herhangi bir durum değişikliğinde haber vereceğiz.'' Dedi adam gülümseyerek.

Yoongi kafasını salladı. Adam gitmeden önce Yoongi'nin omzunu sıkmıştı. Bu güçlü dur demek gibi bir şeydi işte. Ama Yoongi buna ihtiyacı var mıydı bilmiyordu. Güçlüydü. Hayat ona ne çıkarttıysa güçlü durmayı öğrenmişti.

--

Güneş perdesini zorlarken açtı gözlerini Jin. Siyah perdesinin üzerindeki aydınlık güneşin doğduğunu müjdeler gibiydi. Ama onda güneş doğmuş muydu emin değildi. İçi hala gece gibi karanlıktı. Buz gibi soğuktu. Isıtmak için çabalamıyordu kendini. Kalbinin üzerindeki ağırlık o kadar fazlaydı ki Jin gözlerini kapatmak için çok zorlamıştı. Şimdi yeniden açmak için zorlanıyordu.

Gözlerinin acısı yüreğinin acısını geçmiyordu henüz. Yüreğinin yangını hiçbir su ile sönecek gibi durmuyordu. Duyduğu sözler yaralamıştı onu. Kimin ne dediği elbette umurunda değildi. Birbirini seven iki insan olduktan sonra üçüncü kişilerin ne dediğini takmıyordu. Bu hale gelebilmek için çok zaman harcamıştı. Kalbini birine açmak için çok emek vermişti Jin. Kalbini birine sunmak için çok çabalamıştı. Verdiği bu uğraşların yanında diğerlerinden duyduğu önemli değildi. Jin çoktan zor olanı başarmıştı.

Onun canını asıl yakan bunlar değildi. Taehyung'un tutumu yakmıştı canını. Onun pervasız davranışları yaralamıştı. Ona bu kadar değer veriyorken bu değeri yok saydığını düşünmüştü. Kendisi için gözünü kırpmadan ateşe atmasını istememişti. Buna gönlü razı olmuyordu bir türlü. Bugüne kadar Tae çok sevmişti. Bundan sonra Jin çok sevmek istiyordu o kadar.

Tüm bunların yanında kendisine karşı olan tutumu vardı bir de. Kendini yalnız bıraktığını sanıyordu Tae. Gerçek öyle değildi ama. Jin onu içine saklayıp korumak istemişti. Ona gelen kötülüklerden uzaklaştırmak istemişti. Yaptığının yanlış olduğunu düşünmüyordu. Ama bunu söyleyemezdi Tae'ye. Tae güçlü değildi kendi kadar. Bunun altında kalır diye endişeleniyordu Jin. Gerçeği taşıyamayacağını biliyordu sanki.

FRIENDS🦋🍀🌈Onde histórias criam vida. Descubra agora