12. Kendini Fırtınaya Bırakan Çiçek

Magsimula sa umpisa
                                    

Elimi tuttu. "Eğer bana ihtiyacın varsa, söylemen yeterli. Sen kendini iyi hissedene kadar seninle kalırım. Ne kadar sürdüğü önemli değil. Benim hayatımda senden daha değerli hiçbir şey yok. Biliyorum ki senin de bir sorunun olursa ilk olarak benimle konuşursun."

Son söylediği cümle daha çok 'konuşursun değil mi?' sorusu taşıyordu. Benim için endişelenmesini istemediğim için gülümsedim. "Tabii ki ilk seninle konuşurum. Zaten bunun için bekledim seni. Aslında bir sorunum değil, bir sorum var. Sorun da sayılır gerçi. Neyse, ben bir hikâye yarışmasına katılacağım. Yarışmanın konusu aşk."

Annem ne soracağımı hemen anlayıp gülümsedi. "Ve sen aşk ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsun."

"Aynen öyle. O yüzden sana sormak istedim. Hayatımda sen ve babamdan daha büyük bir aşk yaşayan biriyle tanışmadım."

Annem, ummadığı zamanda duyduğu sözlerime hazırlıksız yakalanmış, gözlerine çöken hüznü yorgunluğun da etkisiyle gizleyememişti. Hissettiklerimde haklıydım. Annem ve babam birbirlerine hâlâ âşıklardı. Hemen toparlanıp gülümsedi. "Ne sormak istiyorsun?"

"Aşk, nasıl bir duygu?"

Gözlerini bir yere sabitleyip bir süre düşündü.

"Hmmm... Biliyorsun, hepimiz bir şeyler hissediyoruz. Korkuyoruz, mutlu oluyoruz, üzülüyoruz... Hayatında iki an vardır ki... ve o anlarda hissettiğin duygular... onlar hepsinden farklıdır. O iki an, hayatının en özel anlarıdır. Aynı anda hem deli gibi korkarsın, hem tüm dünyayı karşına alabilecek kadar cesur hissedersin. Hem çok mutlusundur, hem çok üzgünsündür. Kendini hiç tanımadığını fark edersin çünkü hiç bilmediğin duyguları hissedersin. İnsan kendini tanımaz mı hiç? Âşık olduğunda bir fark edersin ki, hiç tanımıyormuşsun meğerse. Dünyanın en heyecanlı macerasıdır o kişiyi keşfetmek. Aynı anda kendini de keşfedersin."

İçimden ekledim. Ve aşk, kimseye sormanı gerektirmeyecek bir duygu. İnsanın kendi kendine öğrendiği bir duygu... Benim kızım bana sormuş olsaydı, ben de benzer cümleler kurardım. Sormadan, annem anlatmadan öğrenmiştim zaten.

"Âşık olduğundan tam olarak nasıl emin olursun?" diye sordum bu kez.

Hemen yanıtladı. Aşk ile ilgili sorulacak en kolay soruyu sormuştum sanırım. Âşık olanlar için dünyanın en kolay, olmayanlar içinse en zor sorusu. Bu da onu dünyanın en tuhaf sorusu yapıyor. "Onun için ilk kez ağladığında. Sade ve sadece onun için ağladığında ama."

Sanırım annem şu anda benim için her şeyi daha da karışık hale getirmişti. "Nasıl yani?"

"Yani, sana kötü davrandığı için değil, ya da seni sevmediği için değil, ya da başka biriyle konuştuğu için değil. Çünkü o zamanlarda kendine ağlarsın, yaşayamadığınız günlere ağlarsın, kıskançlıktan ağlarsın; ama gözyaşların başka bir sebep olmadan, sadece onun için aktığında anlarsın."

"Ama bu söylediklerin de aşka dâhil, değil mi?"

"Elbette öyle, ama ben sana ilk olarak nasıl anlayacağının cevabını verdim."

Ayağa kalkıp yanağından öptüm. "Anladım. Teşekkür ederim anneciğim."

Annem, verdiği cevabı anladığımı düşünmüştü. Oysa ben başka bir şeyden bahsediyordum. İçimdeki başka bir şeyin cevabını bulmuştum.

Odasından çıkmadan önce durup ona döndüm. "Peki diğer özel an ne? Şu tüm duyguları aynı anda hissettiğin?"

Gülümsedi. "O da bir evlat sahibi olduğun an. Onun için ölümüne korkarsın ama aynı zamanda onun için tüm dünyaya karşı koyacak güç vardır içinde. Evladın olduğu için dünyanın en mutlu insanısındır ama bir anda ona iyi bir anne olamayacağın, onu hak etmediğini düşündüğün için dünyanın en mutsuz insanı oluverirsin. Dünyanın en kırılgan insanı bile olsan içinden bir savaşçı çıkıverir. Aşk ile arasında bir fark var. Aşkın hissettirdikleri değişebilir; ama evladın olduğunda bu duyguları ölünceye dek içinde taşırsın."

Yanına gidip kucağına oturdum. Ufak olmamın avantajlarından bir de buydu, annemin kucağına hâlâ sığabiliyordum. Tabii bunda annemin uzun boylu bir insan olmasının da katkısı büyüktü. Bir kez daha öptüm onu.

"İyi geceler anneciğim."

"İyi geceler anneciğim."

Odasından çıkıp banyoya girdim. Suyu ayarlayıp soyundum. Suyun altında bir süre durduktan sonra, derin bir nefes çektim.

Ben, Kaan'a âşığım.

Duş alırken sürekli içimden tekrarladığım cümleydi bu.

Önceki gibi hayranlık değil, beğeni değil... Aşktı bu.

İçimden bunu söylerken gülüyor, bir an sonra ağlamak istiyordum. İçimde bir duygu karmaşası vardı. Kaan'la karşılaştığımız ilk andan beri var olan o duygu karmaşası, en üst seviyeye ulaşmıştı.

Duştan çıktığımda telefonumu kontrol ettim. Kaan'dan, Savaş'tan ve iki numaradan daha mesaj gelmişti. Önce Kaan'ın mesajını açtım.

Kaan: İlham perisi, ne kadar etkili olduğundan haberin yok, değil mi? Bu gidişle tam albüm çıkaracak kadar söz olacak elimde. Sanırım bugün saçlarına dokunduğum, kokunu yakından aldığım için böyle. Peri tozundan bulaştırdın bana. :)

Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle, yazdıklarını tekrar tekrar okuduktan sonra cevap yazdım.

'Gerçekten peri tozum olsaydı hepsini sana verirdim. Keşke senin benim için yaptığını ben de senin için yapabilseydim.'

Bilmediğim numaralardan gelen mesajlardan birine tıkladım.

Beni nasıl kaydedeceksin periciğim?

Nasıl kaydedeceğimi elbette biliyordu.

'Tatlı bela :)'

Aynen o şekilde kaydettim. Öpücük atan bir emoji gönderdi.

Diğer mesajı açtım. Sadece 'Demir' yazmıştı. Aynı şekilde kaydettim.

Son olarak Savaş'ın mesajını açtım.

Kendini fırtınaya bırakan çiçek... Umarım güzel yaprakların dökülmez.

Cevap vermeden önce aynanın karşısına geçip kendime baktım. Şüphe duymadan, korkmadan, gözlerimi kapatmadan, kendi isteğimle, bile isteye bırakmıştım kendimi fırtınanın içine.

Balkondan onun kollarına atlarken farkına varmıştım ilk kez bir şeylerin; ama o zaman sanmıştım ki Kaan bir uçurumun dibinde olsa, kollarını bana kaldırsa atlarım. O anda korkmuştum ama ne boş bir korkuymuş. Çünkü uçurumun sonu belli... Oysa Kaan fırtınaydı. Beni nereye savuracağı belirsiz... Önemli mi? Değil...

Savaş'a yazdım.

'Köklerim toprağından vazgeçmiş, yapraklarım kimin umurunda?'

Kaan yazdı.

Kaan: Ya senin de ihtiyacın olursa?

Hemen cevapladım.

'Şarkıların var.'

İkisi de cevap vermedi. Kurulanıp giyindikten sonra kendimi yatağa bıraktım. Uzun bir gün olmuştu. Mesaj geldi.

Kaan: Kimseye kendinden bir şey verme ilham perisi. Peri tozu yalnızca sendeyken büyülü. Uyu artık. İyi geceler.

'iyi geceler'

Kalbimi böyle çarptırırken uyuyabilmem mümkün müydü?

Bu bölüm yorum yapabildiğimiz kadar yapar mıyız? :) 

🌸🌸🌸

İLHAM PERİSİTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon