9. Neden Biraz Eğlenmiyoruz?

Start from the beginning
                                    

'Ben çok yaratıcı sayılmam. O işi sana bırakıyorum.'

Kaan: Peki, öyleyse bana bırak. Her şeyi...

Kaan: Yemek yedin mi? Keşke seni eve bırakmadan önce bir şeyler alsaydık. Sonradan aklıma geldi.

'Henüz yemedim ve hiç önemli değil. Annem bir şeyler gönderdi gelmesini bekliyorum.'

Kaan: Annen nerede?

'Her zamanki gibi kafesinde.'

Kaan: Kafe nerede? Adı ne? Ne yiyeceksin?

Yüzümde aptal bir gülümsemeyle cevapladım.

'Evimize çok yakın. Adı Lullaby. Pizza ya da makarna gönderir muhtemelen çünkü ikisine de bayılırım.'

Kaan: Ben de bayılırım bir gün birlikte yemeliyiz. Sana afiyet olsun. Yakında görüşürüz.

Yakında görüşürüz yazdığını görünce gülümsemem daha da yayıldı. Umarım çok yakında görüşürdük.

'Görüşürüz.'

Telefonu bırakıp yatağımda bağırarak mutlulukla tepindikten sonra kalkıp boy aynasında bir kez daha baktım kendime. Kaan'la bir daha görüşünceye dek kıyafetlerini üstümden çıkarmak istemiyordum ama yıkayıp geri vermem gerekiyordu. En azından bu akşamı onlarla geçirebilirdim. Birkaç tane de boydan fotoğraf çekildikten sonra yemeğim geldi. Annem en sevdiğim pizzadan göndermişti. Kafayı yememek için aklımı Kaan'dan uzaklaştırsın diye bir film açtım.

Annem geldiğinde nereden geldiğini açıklayamayacağım için eşofmanı çıkarıp kendi pijamamı giydim. Evin içi son derece sıcak olmasına rağmen hoodieyi çıkarmamakta kararlıydım. Annem sorduğunda ıslandığım ve üşütmemek için kalın giyindiğimle ilgili bir şeyler zırvaladım.

Sonraki saatler kendimi oyalamak için her şeyi yaptım ama saat gece ikiye geldiğinde hâlâ uykum yoktu. Bininci kez fotoğrafımıza baktım. Sonra Instagram'ına baktım, bir şey paylaşmamıştı. Üyeler arasında en az paylaşım yapan Kaan'dı zaten. Murat'ın profiline girdim. Şansıma birkaç dakika önce Kaan'ın bir fotoğrafını paylaşmıştı. Retro filtreli, net olmayan bir fotoğraftı. Kaan, üzerinde dağınık bir şekilde kalemlerin, kâğıtların ve bir kül tablasının bulunduğu masada bir şeyler yazarken Murat'ın objektifine bakmıştı. Kafası hafif eğik, kaşları kalkıktı. Belli ki rahatsız olmuştu ama sinirli değildi. Şarkı sözü yazıyor olmalıydı. Benden ilham alarak... O şarkıları duymak için sabırsızlanıyordum.

♪ ♪

Deniz geldiğinde saat bire geliyordu. Tüm olanları anlatmam, Deniz'in krizleri, hayalleri, sitemleri, mutluluk patlamaları bittiğinde dört olmuştu.

Ona hemen anlatmadığım için sitem etmişti ama buna hakkı yoktu. Ona defalarca kez önemli bir şey anlatmam gerektiğini söylemiştim ama o günlerdir Ezgi dışında bir şeyden bahsetmemiş ve beni hiç umursamamıştı. Açıkçası biraz bozulmuştum.

Kaan'ın kıyafetlerini çamaşır makinesine attıktan sonra hazırlanıp kafeye gitmek için dışarı çıktık.

"Sana anlatmam gereken bir şey daha var," dedim, kafeye doğru yürürken.

"Ay dur," dedi Deniz, elini kalbinin üstüne koyarak. "Kalbim dayanmaz. Oturmamı bekle."

Keşke kalbinin dayanamayacağı kadar güzel bir şey olsaydı. "Öyle bir şey değil. Hatta tam tersi, hiç hoş olmayan bir şey..."

Deniz bir anda ciddileşti. "Sorun ne?"

Arkadaşım nihayet fabrika ayarlarına dönmüştü.

"Sorun Melis. Deneme sınavında kâğıtlarımızı değiştirmek istedi. Hoca fark ettiğinde benim yerimi değiştirdi. Melis de çıkışta beni sıkıştırdı. Çok tehditvari konuştu. Neyse ki şansıma oradan geçen bir savcı ne olduğunu anlayıp kızları başımdan aldı."

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now