4. Açelya... Güzel Bir Çiçek...

Začít od začátku
                                    

"Şaşırdın, değil mi?" dedi. Ona bakıp gülümseyen yüzünü gördüğümde, merak ettiğim bir şeyi daha öğrenmiştim. Yüzü yakından çok daha güzeldi.

"Kimse böyle bir araba sürmemi beklemiyor. Böylece dikkat çekmeden insanların içinden geçip gidebiliyorum."

Yüzünü incelemeyi bırakıp söylediklerini zihnimde hızlıca tekrar edip öyle cevap verdim. "Mantıklı ama gazetecilerin bunu çözmesi çok uzun sürmez."

Kapıyı benim için açtı. "Gazetecilerden kaçmıyorum ki."

Arabaya bindiğimde, hızlı adımlarla dolaşıp şoför koltuğuna oturdu.

"Kimden kaçıyorsun?"

Arabayı çalıştırmak yerine kafasını koltuğa yaslayıp bana baktı. Cevap vermedi. Yanılmıyordum, bakışlarında gerçekten de gizli bir şey vardı. Bir süre yüzümü inceledikten sonra cevapladı.

"Akşamki olayları duymuşsundur."

Kafamı salladım.

"Patron sabah toplantı yapacağını söyledi. Hiç azarlanma kafasında değildim açıkçası. Buraya da bir tanıdığı görmeye gelmiştim."

"Patronundan mı kaçıyorsun?"

Bu kez o kafasın salladı. Güldüm.

"Herkes bazen bir şeylerden kaçmak ister ama sen öylesine biri değilsin Kaan. Yaptığın şeylerin sonuçlarıyla yüzleşmelisin. Hem zaten nereye kadar kaçacaksın ki?"

Karşımda Kaan varken böylesine mantıklı ve takılmadan konuşabildiğim için kendimle gurur duydum. Belki de onun hayranı olduğum ilk günden beri görünenin altında farklı bir Kaan olduğunu düşündüğüm içindi. Şimdi burada, bir ara sokakta, sıradan bir arabanın içinde dünya starı Kaan'la değil de, gerçek Kaan'la birlikteymişim gibi hissettiğim içindi. Her ne kadar onu ilk gördüğümde heyecandan kalbim çıkacakmış gibi hissetsem de, şu anda benim gibi sıradan bir insanla birlikteymişim gibi hissediyordum. Sıradan ama aşırı yakışıklı ve karizmatik bir sıradan...

"Sadece biraz zaman istedim. Bu aralar pek kendimde değilim."

"Umarım her şey yoluna girer,"dedim. Yaraların acıtıp acıtmadığını soracakken vazgeçtim. Belli ki sorulara cevap vermekten sıkılmıştı ve ben onun hiçbir şeyi olmadığım için can sıkmaya gerek yoktu. Nasıl olsa birkaç dakika sonra beni bırakacak ve saniyeler içinde varlığımı dahi unutacaktı. Huzuru bulmaya çalışırken bir de benim sorularıma ihtiyacı yoktu.

Ama Kaan bir şey söyleyip vazgeçtiğimi hemen anlamıştı. "Ne söyleyecektin?"

Geçiştirmeye çalıştım. "Hiç... Hiçbir şey söylemeyecektim."

"Kötü bir yalancısın Açelya. Söyle hadi, ne söyleyecektin? Kavgayı mı soracaktın? Kim için kavga ettiğimizi mi?"

Bu soruları da merak ediyordum ama daha çok merak ettiğim başka bir soru vardı.

"Hayır." Yüzündeki yaralara baktım. "Canının acıyıp acımadığını soracaktım."

Bir şey söylemedi. Yüzünde bir gülümsemeyle beni izledi yalnızca. Bakışlarımı kaçırdığımda, "Yanakların pembeleşti," dedi.

Harika! Bunu söyleyince pembeden kırmızıya dönmüştüm kesin.

"Şarkılarımızı dinler misin?" diye sordu.

Neyse ki ben kırmızıdan da bordoya dönüşmeden önce konuyu değiştirmişti. "Evet. Bence harikalar."

"Neden? Nesini seviyorsun?"

İLHAM PERİSİKde žijí příběhy. Začni objevovat