Bölüm 1- Sevebilmem İçin

4.5K 241 20
                                    

Duyduğum aptalca müzikle gözlerimi araladım. Elimi uzatıp çalar saatimi durdurdum ve yatakta doğruldum. Denizsiz yeni bir güne merhaba(!) Ayaklarımı yatağımdan aşağıya attım ve çizgili terliklerimi ayağıma geçirdim. Evin içinde çıplak ayakla dolaşmamdan nefret ederdi ve sürekli bir daha yapmamam için başımın etini yerdi çünkü çok zayıf bir bünyem vardı ve hemen hasta olurdum. Odamdaki banyoya geçip aynada kendime baktım. Saçlarım yine karmakarışıktı ve gözlerim mosmordu. Bir aydır olduğu gibi. Nerdeyse bir ay olmuştu ama hala aynı ruhsuzluğu üzerimde taşıyordum. Tüm günümü evde geçiriyor yaşamam için gerekli olan temel ihtiyaçlarım haricinde hiçbir şey yapmıyordum. Sadece tüm gün oturup düşünüyordum, yaşadığımız her anı. Yeniden yaşayabilseydik o anları... Söylemezdim, kesinlikle söylemezdim sadece arkadaş olduğumuzu. Beni nasıl sevebildi benden nasıl etkilendi bilmesem uğraşırdım yine aynı hissetmemesi için. Yapamazsam karşılık verirdim ona. Onu sevmek için elimden geleni yapardım. Öyle hissedemesem de bırakmazdım onu, hiç.

Tek elimle saçlarımı karıştırırken odamın kapısını açtım. Yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla üç gün önce boşalmış olduğunu bildiğim mutfağıma yöneldim ama çarptığım beden birkaç adım gerilememe ve istemsizce ellerimle vücudumu korumaya almama sebep oldu. Boğazımdaki ağrıdan dolayı çığlık atamamış hatta boğazımdan küçük bir ses dahi çıkaramamıştım. Başımı yavaş hareketlerle kaldırdığımda birkaç ay önce Amerika'ya mastır için giden eski ev arkadaşımla göz göze geldim. Neden buradaydı? Yoksa Denizi mi duymuştu? Bir aydır hiçbir aramasına cevap vermemiştim, bilmesinde bir sakınca olduğundan değil bunu bir kez daha ne söylemeye ne de duymaya gücüm olmadığından.

Korktuğumu ve içler acısı halimi fark ettiğinde iki adımda yanıma geldi ve iki eliyle kollarımı kavradı.

"Sıla ne oldu sana kızım?"

"B-ben..." Şimdi tam da şimdi hazır mıydım, bir kez daha söylemeye. Kalbime kabul ettiremediğim gerçeği dilimle yinelemeye. "Hasret, ben... Deni-"

"Yoksa babana mı bir şey oldu? Söylesene kızım çatlatma adamı! Dün gece konuştuğumuzda iyiydi sesi, ne oldu ki? Sılaaa!" Tek kolumu Hasretin ellerinden kurtarıp ne ara akmaya başladığını anlamadığım gözyaşlarımı sildim. Babam mı? Hasret babamla mı konuşmuş? Babam söylediği için mi geldi Amerika'dan? Yani Denizin öldüğünü biliyor mu?

"B-babamla ne zaman konuştun, dün mü?"

"Sıla cidden iyi misin sen? Erkan amca dün gece aradı ya, hani biz film izlerken. Sonra sen de acelece telefonu kapattın, film izlemeye devam ettik. Ne oldu ya, söyle artık?"

Gözlerimi kısıp yüzüne bakmaya devam ettim. Neden hiçbir şey olmamış gibi davranıyor? Boynuma sarılıp onun da benimle birlikte ağlaması gerekmez miydi? O da severdi Denizi? Hatta ikisini yakıştırırdım ben, bunu Hasrete söylediğimde yastığını bana fırlatmış ama çok da bir şey söylememişti. Denizden hoşlandığını bile düşünmüştüm o aralar. Şimdi neden böyle davranıyor bu kız? Üstelik babamla mı konuşmuşuz, film izlerken mi? Bir aydır müzik bile dinlemedim be ben, ne filmi?

Matkap sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Bir yerde çalışma mı vardı yine?

"Of yine başladılar." Gözlerimi Hasretten ayırıp hemen arkasındaki pencereden dışarıya baktım. Karşı caddedeki alışveriş merkezinde çalışma mı vardı?

"Ne sesi bu?" Aslında merak etmemiştim, sadece dışarıdaki görüntü tuhafıma gitmişti. Karşıdaki bina sadece bir yıl önce elden geçirilmiş ve devasa bir alışveriş merkezine çevrilmişti. Şimdiyse görüntüsü ...fazla yıpranmış gibiydi.

"Karşıdaki harabeyi alışveriş merkezine çevireceklermiş. Dün söylemiştim ya. Ahhh; tabi ki Sıla hanım yine beni dinlememiş. Doğruyu söyle Sıla, yine tüm gece Sarpla olan fotoğraflarınıza bakıp ağladın değil mi? İnanamıyorum ya, ben de ne oldu bu kıza diye endişeleniyorum. Unut o piçi artık kızım, ayrıldınız bitti işte!"

Hasretin sözleri bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıkarken pencereye doğru birkaç adım attım. Yüzüme bir aydır neredeyse unuttuğum bir gülümseme yerleşirken ellerimle pijamamın uçlarını sıktım. Ben... o gündeyim. O günde, Denizle tanıştığım günde! Gözyaşlarım bu sefer mutluluktan akarken ağzımdan bir hıçkırık kaçmaması için dudaklarımı birbirine bastırdım. Deniz ölmemişti, oralarda bir yerlerde benimle tanışmayı bekliyordu. Bu bana büyük bir hediye olmalıydı, büyük bir şans; onu sevebilmem için.

***

"Amerika'daki şirketten bir mail geldi. Önümüzdeki ay çalışmaya başlayabilirmişim."

"Ah ne güzel bir haber." Dilara iki elini çenesinin altında birleştirip sesini incelterek konuştuğunda tüm masa kahkahalara boğulmuştu. "Dünyalar güzeli sevgilini buralarda bırakıp orada gavur kızlarına bakarsan seni boğarım Arif!" Arif masanın üzerinden eğilip sevgilisi Dilara'nın yanağına masum bir öpücük kondurduğunda masamızdan 'ooooo' lamalar ve ıslık sesleri yükseldi.

Can dostum Hasret benim o halimi gördükten ve benim neredeyse adını bile unuttuğum eski sevgilim Sarpı düşünüp depresyona girdiğimi tüm ısrarlarıma rağmen aklına kazıdıktan sonra kankası Onuru aramış ve bu bara gelmiştik. Vay be o zamanlar pek eğlenceli bir ortamımız varmış. Eee nasıl olmasın; hepimiz üniversiteden yeni çıkmışız, hayallerimiz var ve ben birkaç yıl işsiz dolaşacağımı tabi ki bilmiyorum. Telefonumu çıkarıp saate baktım. Geleli bayağı vakit olmuştu ve ben her ne kadar tüm barı taramış olsam da henüz Denizi görememiştim. Sıkıntıyla yerimden doğruldum ve bizim çocuklara lavaboya gittiğimi söyleyerek yanlarından ayrıldım. Çevresindeki kimseye aldırmadan çılgınca danseden sarhoş insanların arasından dikkatlice geçmeye çalıştım ama tabi ki birkaç kişiye toslayarak ilerlemeye devam ettim. Biraz ileriden benim gibi insanlara çarpmamak için büyük uğraş veren eli tepsili garsonu gördüğümde istemsizce gülümsedim. Hadi bakalım başlıyoruz!

Öncesinden tek farkı Denizle çarpışmayı istiyor olmam. Birazdan garsonun biri tüm tepsiyi üzerime boşaltacak sonra da telaşından Denize toslayıp onu benim üzerime ittirecekti ve sonuç olarak Deniz ve ben yerde boylu boyunca seriliyor olacaktık. O bana yardım edecek, ceketini verecek ve beni evime bırakacaktı tabi ki numaramı aldıktan sonra. Kaçınılmaz çarpışmayı beklerken tahmin dahi edemeyeceğim bir şey oldu. Onu gördüm, onu ve öpüştüğü kızı...

Yutkunurken Denize ve öptüğü kıza daha dikkatli baktım. Hayır, hayır Deniz! Senin orada bir kızı sömürüyor değil hemen garsonun arkasından bana doğru geliyor olman gerekirdi. Off!

Gözlerimle o kızı yerken keskin bir soğukluğun vücudumu sarmasıyla kendime geldim. Hemen ardından sırtım soğuk zemine çarptı ve ne yazık ki üzerimde Deniz haricinde başka bir bedenle. Acıyla inlerken içimden de bildiğim en pis küfürleri mırıldanıyordum. Gözlerimi üzerimdeki ağır bedenin sahibine çevirdiğimde şansızlığıma bir kez daha küfrettim. Saner mi? Cidden mi?

Çapkın bir gülümsemeyle bana bakarken halinden hiç de rahatsız olmuşa benzemiyordu.

"Ah cidden çok şanslıyım. Ne haber güzellik?" Biraz daha üzerime eğildiğinde ve yüzlerimiz biraz daha yakınlaştığında işaret parmağımı onun bana yakın bir gelecekte yaptığı gibi alnına dayayıp hafif ittirdim.

"Uzak dur benden, uçkuruna düşkün herif!" Gülümsemesi biraz daha yüzüne yayıldı.

"Vay yoksa tanışıyor muyuz?"

BÖLÜM SONU

Elini Tutabilir Miyim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin