35. BÖLÜM: "ÖLÜM VE YAŞAM ARASINDA"

10.1K 672 56
                                    

günler geçti.

dünya üzerindeki en kırılmış insan oymuşcasına kıvrılmış ve titremesi hiç durmayan güzel çocuk göğsümün üzerinden kalkmıyordu zorunda olmadığı sürece. konuşmuyorduk pek. yalnızca yemek yemesi için ısrar ettiğim anlarda açıyordum ağzımı. o ise benden bile daha az konuşuyordu. artık bu nasıl münkünse...

yatağımda kollarımız birbirine dolanmış olarak geçirdiğimiz bir haftanın ardından erez ısrarlarımdan bıkmış olacak ki (ve çok fazla zayıf düştüğünü fark etmiş olabilir çünkü yataktan her kalkışında başı dönüyordu.) biraz daha fazla yemek yemeye başladı. tunahan benim için çokça sigara ve onun için de çikolata getirip pencerenin kenarına bırakmıştı birkaç gün önce. yemeğinin ardından bugünkü çikolatasını uzatıp yavaş yavaş yerken büyük bir rahatlama hissiyle izledim küçüğümü.

"okula dönmen gerekiyor." dedi birdenbire. başımı iki yana salladım arkamdaki soğuk duvara yaslanırken.

"sen iyileşmeden olmaz."

"iyiyim." dedi ve çikolatasından daha büyük bir ısırık almayı denedi. şimdi anlamıştım neden bir anda yemek yemeye başladığını. bana iyi olduğunu ispatlayıp hayatıma geri dönmemi sağlamak istiyordu. derince bir iç çektim.

"erez okul umurumda değil ve senin iyi olduğuna bizzat kendim emin olmadan bu odadan dışarı çıkmayacağım."

"hayır çıkacaksın." dedi ve elindeki çikolata ambalajını buruşturup boş tabağın içine attı. ayağa fırladığında günlerdir içinde bulunduğu suskunluğun getirdiği birikmişliği gözlerinde görüyordum.

"sonsuza kadar burada benimle tıkılı kalamazsın."

"sonsuza kadar burada tıkılı kalmayacağız." dedim yumuşak bir ses tonuyla. ben de kalkıp karşısında dikildim.

"bunu biz olarak düşünemezsin!" şimdi hiç bağırmadığı kadar yüksek bir sesle bağırıyordu.

"senin yaşayacağın bir hayat var efla bense önüme baktığımda yalnızca karanlığı görüyorum."

"hayır bu geçici bir şey tamam mı? düzeleceksin seni iyileştireceğim erez lütfen... lütfen böyle umutsuz konuşma."

elleriyle yüzünü kapatıp derin nefesler aldı. ağlamamaya ve daha fazla öfkelenmemeye çalıştığını biliyordum. onun hareketlerini okuyabiliyordum artık.

"senin yanındayken daima mutlu olan aşık olduğun çocuk artık bir enkaz. bunu kabullensen iyi olur." dedi elleri hala yüzünün üstündeyken. sesi bir homurtudan farksız çıkmıştı. gözlerimin dolduğunu hissettiğimde içimden kendime küfrettim.

"demek o orospu çocuğunun kazanmasına izin vereceksin?" diye sordum sakin kalmaya çalışarak.

"sen ne..." yüzünü açıkta bırakıp ateş saçan gözleriyle doğrudan gözlerimin içine baktı.

"bizi mahvetme planını gerçekleştirdi. amacı buydu seni bir enkaza çevirmek, bizi bitirmek, bu haline bakarak günbegün ölmemi sağlamak. çünkü sana kötülük yaparsa kendinle birlikte beni de öldüreceğini biliyordu. senin başına bir şey geldiğinde kendi başıma gelenden daha çok canımın yanacağını biliyordu."

"efla..."

"erez. eğer bana inanmıyorsan. seni iyileştirecek kadar büyük bir sevgiye sahip olduğuma inanmıyorsan bunu burada bitireceğim. kendini de beni de öldürmene izin vereceğim. özgürsün erez."

"kendimi öldürmeme mi? ben zaten öldüm! uyandığımda, dimitri'nin bileğimle yaptığı işi tamamlayamamış olduğunu gördüğümde ondan daha da çok nefret ettim. ama sonra fark ettim ki çuval gibi bir şeye dönüşmüştüm. ruhum yok olmuştu sanki. beni anlayamazsın efla sen o soğuk duş kabinin de avazın çıkana kadar tek bir kişiyi bekleyerek ve onun adını bağırarak acizliğinde boğulmadın. seni çağırdım ben çok çağırdım hiç duymadın. beni kurtar dedim, beni öldürüyorlar efla dedim... ben... ölmek istemedim..."

dizlerinin üzerine çöküp bedenini hızlıca yere kapattığında benim bacaklarımda bedenimi çekmedi. onun önüne çöküp kollarının altından tuttum ve kucağıma çektim. göğsüme yatmış hıçkıra hıçkıra ağlarken kalbim yanıyordu sanki. biri bir kibrit çakmış ve göğsümün içine atmış gibi hissediyordum.

"seni yaşatacağım küçük. söz veriyorum bu kez geç kalmayacağım."

EFLA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin