19. BÖLÜM: "KISKANÇ"

17.6K 1K 625
                                    

sanki aylardır cumanın gelmesini bekliyormuşum gibi hissediyordum. efla ile baş başa vakit geçirme fikri beni heyecanlandırıyor, sabırsızlandırıyor, strese sokuyordu.

ellerimi yıkayıp lavaboya yaslandım ve bir süre aynadaki yansımamı izledim. aşırı zayıf suratımı, çökük göz altlarımı, incecik dudaklarımı ve sıska gövdemi. efla gibi birinin benden etkilenmesi imkansıza çok yakındı. belki de sadece eğleniyordu. gerçi bu da sorun olmazdı ama farklı davranıyordu. sanki... bana gerçekten değer veriyormuş gibi.

bu mümkün müydü? o bir yunan heykeliydi ve ben de küçük bir çocuğun bedenine ve suratına sahiptim. gözlerimi devirip derin bir nefes aldım ve tuvaletten çıktım.

kapının dışında onu gördüğüm an nutkum tutuldu. siyah bir sweatshirt giymişti ve geri kalan kıyafetleri de tamamen siyahtı. bu renk ona o kadar çok yakışıyordu ki... yani geri kalan tüm renkler gibi. kulağına büyük bir kulaklık takmış ve duvara yaslanmış bir şekilde beni bekliyordu.

BU YAKIŞIKLILIK ABİDESİ YUNAN HEYKELİ BENİM İÇİN BEKLİYORDU.

derin bir nefes daha alıp yavaşça yaklaştım ve omzuna dokundum. beni fark ettiği an kulaklığını çıkarıp boynuna taktı.

"ne dinliyordun?" diye sordum gülümsememi gizleyemeden. bu aralar onunla konuşurken gülümsemeden edemiyordum.

"elvis."

kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı birbirine bastırdım ve "hım." dedim onu çözmek için dinlediği müzikleri araştırdığımı belli etmemeye çalıştım. ama merakıma engel olamıyordum.

"hangi şarkısı?"

"ah bir dakika." dedi ve büyük kulaklığı telefonundan çıkarıp çantasına attı. ne yaptığını anlamadan bekledim bir süre. çantasını karıştırıp kablolu kulaklığını çıkardı. tekini kulağıma takıp diğer tekini de kendine taktı ve,

"yürü bakalım." dedi gülümseyerek.

yan yana yürüyorduk, arada bir kollarımız birbirine sürtüyordu ve aynı kulaklıktan, efla'nın dinlediği şeyi birlikte dinlemeye başlamak üzereydik.

sanırım hayatımın en güzel anını şu anda yaşıyordum. bundan daha fazla huzuru yaşadığımı hiç hatırlamıyordum.

efla müziği başlattığında yavaşça gülümsedim. bu elvis'in en sevdiğim şarkısıydı.

*medya*

Wise men say only fools rush in
Akıllı adamlar sadece aptalların aşık olduğunu söyler

But I can't help falling in love with you
Fakat sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum

Shall I stay
Kalırsam

Would it be a sin
Bu bir günah mı olur

If I can't help falling in love with you
Eğer sana aşık olmaktan kendimi alamıyorsam

Like a river flows surely to the sea
Doğruca denize akan bir nehir gibi

Darling so it goes
Sevgilim öylece gidiyor

Some things are meant to be
Bazı şeyler olmak anlamına geliyor

Take my hand, take my whole life too
Elimi tut, bütün hayatımı da

For I can't help falling in love with you
Sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum

şarkının sonuna doğru kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki tam şu anda, hafta sonu eve gitmek için mutlulukla ve aceleyle yürüyen kalabalığın içinde sıcacık eline sarılmak istedim. ellerimizi birleştirip bir daha hiç ayrılmamasını sağlamanın bir yolunu bulmak. belki de elime tutkal sürebilirdim. ya da efla'nın kalbine, benim kalbime yapışabilsin diye. yoksa zordu. o ve dominic'in hala takıldıklarından emindim ayrıca. hatta takılmaktan daha fazlasına sahip olduklarından. efla neden benimle oyalanıyordu ki? dominic hiç kızmıyor muydu? bu plandan haberinin olduğunu sanmıyordum yoksa izin vermezdi.

EFLA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin