34. BÖLÜM: "DEVA"

9.7K 689 62
                                    

"erez."

kapının vurulma sesiyle yerimden sıçradım. kulaklarıma ulaşan sesin gerçek olup olmadığını kavrayamamıştım. yoksa rüya mı görüyordum yine? efla hep rüyalarıma geliyor, saçlarımı okşuyor, bana yumuşacık sesiyle sesleniyordu. beni iyi ediyordu.

"erez ben geldim." dedi kapının dışından bana uzanıp tüm tüylerimin ürpermesine neden olan ses. gerçekten... burada mıydı yoksa?

yatakta doğrulup yüzümü ellerimin arasına aldım ve habersizce akan gözyaşlarımla öylece bekledim. nefes alabilmek için bekledim.

"erez... seni görmem gerekiyor yoksa aklımı kaybedecekmişim gibi hissediyorum. hadi kapıyı aç küçüğüm. seni iyileştirmem için bana izin ver olmaz mı?"

bana yalvarıyordu ve bunu yaparken sesi titriyordu aşık olduğum adamın. beni kirlenmiş görmüyor muydu yani? benden nefret etmiyor muydu?

ben... artık onun küçüğü değildim ki. ben çirkin parmaklar tarafından kirlenmiş bir deri torbasıydım. içimdeki ruhu kaybetmiştim, atan kalbimi hatta mantıklı yanımı oluşturan beynimi bile kaybetmiştim. hiç gibi hissediyordum.

hiç.

ben... kendimi kaybetmiştim.

dizlerimi karnıma çekip kollarımı bacaklarıma sardım ve yüzümü dizlerime doğru gömdüm. artık hıçkırıyordum ve bunu yapma ihtiyacımı ancak yapmaya başladıktan sonra idrak etmiştim.

"erez... yapma. lütfen aç kapıyı da sarılayım sana. bende ağla bari. aramızda kapılar varken acımana dayanamıyorum küçük."

o da ağlıyordu şimdi. gözyaşlarının arasından konuştuğu çok belliydi. sakinleşip düşünmeye çalışıyordum, ne yapmak istediğime karar vermeye. ama yapamıyordum. beynimin yerinde boşluk vardı sanki.

bir süre burun çekişlerini dinledim güzelimin. sonra ses seda kesildi. vazgeçmişti sanırım. benden vazgeçmişti.

ama sonra pencereden bir ses duydum. başımı kaldırıp o tarafa baktığımda gördüm güzel yüzünü. yangın merdivenine tırmanmış ve odanın penceresinin önüne gelmişti. yüzüne bakmaya dayanamayıp bir kez daha gömdüm başımı. utanıyordum çok. onun masum bebeği değildim artık. en nefret ettiği insanın kirletip bıraktığı bir çöptüm.

efla orada öylece bekliyordu. gitmiyordu. bense yatakta kendi kendime sallanmaya başlamıştım. sanırım yine tanıdık histeri krizlerinden birini yaşıyordum.

telefonum çaldığında umursamadım ama susmuyordu. sessize almak için konsola uzanıp baktım. arayan efla'ydı. açıp kulağıma koydum sebepsizce.

"yüzüme bak erez." dedi efla şefkatli sesiyle. başımı kaldırıp söylediğini yaptım. gözlerinde birikmiş hüzün ve çökmüş göz altları daha da çok canımı yakarken direndim. sözünü dinlemek istiyordum. sonunda kendimi az da olsa iyi hissettirebilecek bir şey bulmuştum.

"seni çok özledim küçük açar mısın şu camı?"

"çok utanıyorum."

dudaklarımdan dökülen iki kelimeyi sadece düşünmüştüm halbuki. ağzımdan çıktığını fark edince daha da çok utanıp bakışlarımı kaçırdım.

"yüzüme bak ve beni dinle. utanmak için hiçbir sebebin yok ki benim masum meleğim. bu hikayedeki tek günahsız senken neden utanıyorsun?"

beni kirli görmüyor muydu yani? benden tiksinmiyor muydu? yoksa tüm bu sözleri bana acıdığı için inanmayarak mı söylüyordu?

"efla git n'olur?" diye fısıldadım yaşlar yeniden gözlerime hücum ederken. efla başını iki yana salladı ve elini pencereye yasladı.

"açana kadar gitmeyeceğim. bana ihtiyacın var erez benim de sadece sana. bizim birbirimizden başka çaremiz yok. bize birbirimizden başka iyi gelebilecek bir şey yok."

haklıydı. şimdi şu pencereyi açıp ona sıkıca sarılsam tüm karanlık yok olacak gibi hissediyordum. efla'nın sözünü dinlemeliydim. o hep benim için en iyisini düşünürdü. düşündüğü tek şey nasıl iyi hissedebileceğim olurdu hep.

ayaklarımı sürüye sürüye ona doğru yürürken kafamın içinde bir şarkı çalmaya başladı. elvis'ten bir şeyler, ona ilk aşık olduğum zamanlardan kalma bir anı. telefonu kapatıp pervazın kenarına koydum ve pencereyi açtım. efla bir saniye içinde odaya atlayıp elimi sıkıca tuttu. beni kollarının arasına aldığında dudaklarımdan bir hıçkırık kopup odanın içinde yankılandı. o sırada kafamın içindeki elvis şu sözleri söylüyordu;

Take my hand, take my whole life, too.

EFLA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin