7. BÖLÜM: "ÇİKOLATA"

20.2K 1.4K 298
                                    

*efla*

dylan bacaklarını boylu boyunca masaya uzatıp kapüşonlusunun içine gömüldü ve oturduğu yerde uyumayı denedi. zaten yedi yirmi dört bu moddaydı. ya uyur ya da müzik dinlerdi.

miles ve emmet hararetli bir şekilde bize komplo kurmaya çalışan hetero ve homofobik grup hakkında konuşuyorlardı. miles'e kalsa hepsini tek yumrukla bayıltmak ve eğer uslanmazlarsa lime lime doğramak istiyordu.

dominic alttan elini uzatmış bacağımı okşuyor ve beni sakinleştirmeye çalışıyordu çünkü dimitri nicholas'a erez'den bahsediyordu.

"yeni transfer işte şu ufak tefek çocuk. tam ağzıma layık bir an önce kulübeye atmalıyım onu. ayrıca gönüllü merak etme yani bir sorun yok."

"yine de dikkatli ol dimitri çok tezcanlı davranma. önce çocuğu bir tanı, güvenip güvenemeyeceğine karar ver ondan sonra."

"ne zamandır siktiğimiz çocuklarla erkek arkadaşçılık oynayıp onlara güvenmek gibi vıcık şeyler yapıyoruz?" diye sordu miles. yüzünde alaycı bir sırıtış vardı.

"sen kasık biti kaptığından beri miles." dedi nicholas ciddi hatta ters bir ses tonuyla. miles'in yüzündeki sırıtış donup kaldı.

"okuldaki, insanları zorla siken ve onlara olup olmadık zamanlarda zorbalık yapıp duran kişiler imajımızı düzeltmeye çalışıyorum sadece. ama dimitri alt sınıflardan birilerini sikip dururken ya da sen gözünün üstünde kaşın var diyen birini bile dövebilecek potansiyele sahipken bu zor."

"of baygınlık geçireceğim şimdi." dedi emmet ve ayağa kalktı. "senin kadar insan canlısı olamamak bizim suçumuz değil lider bey. kalk miles şu çocukları halledelim canım sıkıldı."

miles ve emmet masadan ayrılırken dimitri de onları takip etti.

nicholas burun kemerini sıkıp derin bir nefes aldı.

"ne zaman akıllanacaklar?"

"hiçbir zaman." diye fısıldadı dylan uykulu sesiyle. kapüşonunun içinden konuştuğu için zar zor duyabilmiştik sesini.

"şu erez denen çocuk dimitri'ye karşı gönüllü mü gerçekten?" diye sordu nicholas doğrudan bana bakarken. dominic omuzlarını dikleştirip bana söz bırakmadan konuştu.

"bence sadece korkuyor. kaçarsa daha kötüsü olacak diye gönüllüymüş gibi davranıyor."

içimden dominic'e teşekkür ederken masanın altından yavaşça elini sıktım.

"sence ne yapmalıyım bu konuda?" diye sordu nicholas bu kezde. muhatabı yine bendim.

"dimitri'ye uzak durmasını söyle. elinin altında bir sürü sürtüğü yok mu zaten? bu çocuk fazla süt çocuğu gibi başımıza bela açabilir. ayrıca benim gibi türk ve benim tersime doğduğundan beri orada yaşamış. bu tarz şeyler ona ters geliyor olabilir o taraflarda bastırılmışlık çok fazla."

nicholas anlayışla başını salladı.

"çocuğa göz kulak olur musun efla?"

"olurum." dedim kısaca. zaten yapmak istediğim şey tamamen buydu.

öğle yemeğine kadar hiç görmedim onu. sabahları kahvaltıya inmiyordu artık. sanırım olabildiğince dimitri'den kaçmayı deniyordu. aç kalmak pahasına bile olsa.

yemekte yine tek başına oturdu ve başını tabağından hiç kaldırmadı. uslu çocuk. nasılda güzel ve savunmasız görünüyordu. korkarken bile güzeldi. dimitri'ye karşı kur yapmayı denerken ki hali gelip duruyordu gözümün önüne. o kadar becerememişti ki bu işi... acaba dünyadaki en masum kişi olabilir miydi? ya da benim tanıyıp tanıyabileceğim insanlardan en masumu?

yemekten sonra tuvalete gideceğime dair bir şeyler homurdanıp çocukların yanından ayrıldım ve kalabalığa karışıp erez'i aradım.

ikinci kattaki dersliklerin önünde dikilmiş bir hocayla konuşuyordu. elindeki defterden bir şey gösterdi ve hoca ona bir şey söyledi. erez hafifçe güldü ve bu esnada başını yere doğru eğdi. kalbim alaşağı oldu.

hoca gittikten sonra ona arkasından yaklaşıp boş dersliğe soktum ve kapıyı kapatıp sırtını kapıya dayamasını sağladım nefesini tutmuş öylece yüzüme bakıyordu. sanki bir anda yüzündeki bütün kan çekilmişti.

"dimitri sandım." dedi yaşadığı şoku atlatamamış haliyle.

"ama benim." dedim en yatıştırıcı sesimle. ona dokunup sakinleşmesini sağlamak istiyordum ama yapamazdım. bir kere dokunursam bir daha bırakamamaktan korkuyordum.

"bir sorun mu var?" diye sordu düzelen yüz ifadesiyle. sesinde samimiyet namına bir kırıntı bile yoktu.

pantolonumun arka cebine uzanıp sabah kantinden aldığım çikolatayı çıkardım ve ona uzattım.

"hayır sadece sana çikolata almıştım. yarınki kahvaltı öğünün için."

erez'in gözleri ışıldadı. ilk kez. ilk kez benim sayemde ışıldadı güzel mavileri.

"bitter sevdiğimi nereden bildin?" diye sordu yavaşça uzanıp çikolatayı alırken. yüzünde hafif böyle küçücük bir gülümseme peydah oldu.

"bilmiyordum sadece ben de en çok bitter severim."

"ah..." dedi ve gülümsemesi genişledi.

"hangi derse gireceksin?"

"aslında eğitime gidiyorum. sabahtan iki derse girdim."

başımı sallayarak onayladım. ilk kez gerçek bir iletişim kuruyorduk sanırım.

"sen?" diye sordu birdenbire.

"ben öğleden sonra boşum sabahtan eğitimdeydim. çocuklarla poker oynayacağız."

bu kez başını sallayan oydu.

"o zaman seni tutmayayım." dedim bunu söylemeyi hiç istemeyerek. erez gözlerimin içine baktı birden.

"benimle sırf baban böyle istedi diye ilgilenmek zorunda değilsin efla başımın çaresine bakabilirim biliyorsun değil mi?"

ismim dudaklarından o kadar güzel bir şekilde çıkmıştı ki bir anda nutkum tutuldu. efla... ismimin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum ben.

başının çaresine bakar mısın gerçekten? bu ufak savunmasız güzelliğinle mi? hadi ama erez kendini de beni de kandırma. ayrıca... olayın babamla uzaktan yakından alakası yok ki.

"biliyorum ama yine de ilgilenmek istiyorum. bu sene derslerim pek yoğun değil işsizim azıcık. canım sıkılıyor."

bir süre öylece dikildik.

"artık gitsem iyi olur." dedi sonra ve kapıdan çekildi. bir saniyeliğine bana sokulurcasına yaklaştı ama bu sadece kapıyı açmak içindi tabii ki. tam çıkacakken aklına yeni bir şey gelmiş gibi duraksayıp başını bana doğru çevirdi ve gerçek bir gülümseme daha hediye etti.

"ah! bu arada çikolata için teşekkürler."

sorun değil der gibi bir hareket yaptım ve erez çıkıp gitti.

tıpkı beş yaşındaki bir çocuk gibiydi. önceden benden hoşlanmıyordu ama şimdi ona sırf çikolata aldığım için benimle iyi geçinmeye karar vermiş bile olabilirdi. bunu düşünürken durduğum yerde erimemek için kendimi zor tuttum.

EFLA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin