27. BÖLÜM: "KOZ"

12.4K 721 60
                                    

*1 hafta sonra*

hayatımda yaşadığım en güzel ikinci hafta sonunu da yaşamış, okula geri dönüyordum. başımı koltuğa yaslayıp arabayı kullanan yakışıklıyı izledim. bu tatili de dağ evinde geçirmiştik ve bu kez aiden ile nick hiç gelmemişlerdi. koca iki buçuk gün baş başa, göz göze, kucak kucağa geçmişti.

tüm kalbimle efla'ya ait hissetmek artık beni korkutmuyordu. onunla olduğum her an bana verilmiş bir hediye gibiydi. ders aralarında malzeme odasında geçirdiğimiz dakikalar artık masum bakışmaları aşmış, birbirine dokunmadan duramayan iki insana dönüşmüştük. sanki efla'ya yirmi dört saatten fazla değmesem yanacakmışım gibi...

bunun yanında canımı sıkan şeylerde vardı. bana düşmanca bakan kişi sayısı artmıştı. dominic her fırsatta nefret dolu bakışlarını yüzüme dikiyor, beni büyük bir hasetlikle süzüyordu. dimitri ve köpekleri ise bakışlarıyla takip etmekten geri durmuyorlardı.

açıkçası korkmuyordum eskisi kadar. efla yanımdaydı ve gerisi önemli değildi. her şeyle savaşabilirdim.

ilk gün klasik geçti. akşamında hemen yanımdaki yatakta uzanan güzel adamı izledim uykum gelene kadar. zaman zaman ağzımızı açıp konuşmak gibi şeylere ihtiyaç duymuyorduk. bakışlarımız yeteri kadar şey anlatırken yorulmaya gerek yoktu. efla hafifçe gülümseyip küçük bir öpücük gönderdi ve gözlerini kapattı. ben de ona uydum.

"nereye gidiyorsun?"

aiden arkamdan seslendiğinde ona doğru yürüyüp selam verdim.

"seni görmemişim." diye açıkladıktan sonra yanında yürümeye başladım. kalabalığın arasına karışıp yemekhaneye indik.

efla'nın beni yalnız bırakmak zorunda kaldığı iki vakit vardı. birincisi dersler ikincisi de sabah kahvaltıya inerkenki beş dakika. çünkü duşunu sabahları alıyordu. zaten biz masaya oturduktan beş dakika sonra aramıza katılmayı başarıyordu. her konu da hızlıydı kendileri.

eğitimden sonra aiden ile üstümüzü değiştirip gireceğimiz dersin kitaplarını ayarladık. artık alışılmış bir durum varsa o da öğleden sonra ki dersler için aiden kendininkiyle beraber benim kitap defterimi de sınıfa taşıyordu. bense o kısa teneffüs arasında efla'ya koşuyordum. küçük, loş malzeme odamıza.

odaya girer girmez gördüm güzel yüzünü. duvara yaslanmış eski masanın kenarına oturmuş beni bekliyordu. kapıyı kilitleyip dibine girene kadar yürüdüm.

ceketinin iç cebinden süt ve vişneli kek çıkarıp bana uzattı. artık kahvaltıya iniyor olmama rağmen hala bu arada bana bir şeyler yediriyordu çünkü kahvaltı da az yediğimi iddia ediyordu.

yanındaki boş yere tırmanıp sütümü açtım ve küçük bir yudum aldım. sonra da kekime aynı şeyi yaptım.

yavaşça omzuna yattığımda bir yandan da bitirmek zorunda olduğum keki kemiriyordum.

"çarşamba günü hastaneye gitmem gerek." dedi birdenbire. suskunluğunun sebebi şimdi anlaşılmıştı.

"neden?" diye sordum yumuşak bir ses tonuyla.

"kaburgalarım için. rutin kontrol."

yavaşça başımı sallayarak onayladım. demek ki hala kontrol altında tutulması gerekiyordu. bu içimi rahatlatmıştı çünkü efla burada askeri eğitim görürken sırtını zorlayabilirdi ve bu kontroller sayesinde yanlış bir şey olsa bile önüne geçilebilirdi.

"seni de götüreceğim." dedi omzunu çekip yüzüme bakmak için bana doğru dönerken.

"o gün sınavım var." dedim yavaşça. efla yüzüme bakıyordu ama o kadar ifadesizdi ki ne düşündüğünü anlayamıyordum.

"sadece bir güncük efla idare edebilirim. hem yanımda nick ve aiden da var."

"olmaz." dedi ve dudaklarını birbirine bastırdı.

"sınava girmek zorundayım. ayrıca ne diye izin alacağız ki çıkabilmem için?"

"orasını halledecektim ama zaten gelmek istemiyorsun." dedi efla dümdüz ses tonuyla. gözlerimi devirdim.

"bak seninle istediğin her yere gelirim tamam mı? ama bu mantıksız. sadece bir günlüğüne muayene olup geleceksin kimse bana bir şey yapamaz korkma. yalnız değilim ki. nick'in yanından ayrılmam."

efla derin bir nefes alıp bakışlarını kapıya dikti ve düşündü. ben de dayanamayıp tekrar omzuna yattım ve hemen ardından yavaşça boynuna sokuldum. dudaklarım güzel teniyle buluştuğunda hoş kokusunu doya doya içime çektim. sağ kolumu boynuna dolarken dudaklarım adem elmasına doğru ilerledi ve oradan da çenesine çıktı.

efla beni kucağına çekerken istemsizce inledim. dudaklarımız sertçe birleşti ve kemikli parmakları saçlarıma dolandı. beni hayatı buna bağlıymış gibi öpmesi karşısında eriyordum her seferinde. nefes almak için geri çekilip gözlerimin içine baktı.

"benimle gel." diye soludu yavaşça.

cevap vermedim. ellerim pantolonuna uzanıp kemerini çözmeye başladığında elimi tutup durdurdu.

"bana cevap ver küçük."

başımı kaldırmadan öylece durdum. sanırım bu, eğer benimle gelmiyorsan seni sikmeyeceğim demekti. üstünden kalkıp dengemi sağlamak için yavaşça masanın kenarına tutundum. içine sürüklendiğim arzu fazlalığı başımı döndürmüştü. efla bunu yalnızca bir iki dakika içinde yapabiliyordu işte. üstümde tuhaf ve acımasız etkileri vardı.

"seksi kullanarak bana istediğini yaptırmaya mı çalıştın sen az önce?" diye sordum sesimi kısık tutarak. yüzüne bakamıyordum.

"erez saçmal-"

"zaten her istediğini yapıyorum. bir kereliğine fikrini mantıklı bulmadım diye böyle mi davranacaksın yani?"

alev alan yüzümün eski haline dönmesini beklerken gömleğimi düzelttim ve bu süre zarfında efla ağzını açmadı. odayı terk ettiğimde o kadar da sinirli değildim ama yine de efla'nın ileride her istediği şey için seksi kullanmasının önüne geçmek zorundaydım. bu yüzden tavrımı koymuştum ki ileride de güzel geçebilecek bir vaktin içine sıçmasın. tıpkı bugün yaptığı gibi.

EFLA | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin