Suga: Belki de fantezidir. 😉

Hobi: Dönelim ben göstercem sana fanteziyi.

Namjoon: Lütfen! Hayır!! Bugün odamı istiyorum.

Namjoon'un içi rahatlamıştı. O gün iyi ki Kook ve Tae'nin sınıfına gitmişti onları almaya. Konuşulanları dinlediğine şükretti. Yüzüne güzel bir gülümse yerleştirdi. Ama aklına gelen tuhaf kız yüzünden gülümsemesi düşmüştü. Endişelenmeden edemedi. Kız oldukça kötü görünüyordu. Ondan beklemesini istemişti, kız niye gitmişti ki.

Dongmin meraklı gözlerle etrafına bakındı. ''Jinler nerede kaldı acaba bir baksak mı?''

Kook '' Tae onu e-'' konuşuyordu ki Namjoon onu gözleriyle susturdu ve konuşmaya başladı. ''Ne yapacaksın sen onları?''

Yoongi devam etti söze ''Sıkıldıysan kalkabilirsin.''

Dongmin onlara gözlerini devirerek zayıf halka gibi gördüğü Jimin'e çevirdi kafasını. ''Jin'in numarasını alabilir miyim? Merak ettim onu arayıp sesini duyayım.''

Jimin çıkan tiz sesiyle ''Pardon da kimsin ki merak ediyorsun. Sen gidip başka arkadaşlar edinsene bu masadan iş çıkmaz sana.'' En açık sözlüleri olmuştu.

Kook bu haşin çocuğa dönerek ''Çeminşşi!!'' baş parmağını kaldırarak onayladığını işaret etti. O, olmayan ailesi yerine geçen Jin'i böyle birine kaptırmak istemiyordu.

Tae, Jin'in belinden tutarak merdivenlerden yukarı çıkarmaya çalışıyordu. Jin kahkahasının boş lobide yankılanmasını sağlıyordu. Tae, onun bu şirin haline gülmeden edemedi. ''Sessiz ol, aparttaki herkes parti de değil.''

''Tae, sen neden geldin partiye?'' Tae duyduğu soruya iç çekti. Şimdi konuşulanları Jin'in sabaha hatırlayamayacağına emindi.

''Bilmem. Sence neden geldim?''

''Beni merak ettin dimi.'' Diye cevapladı Jin onu. Tae yüzüne yerleştirdiği gülümsemesiyle kafasını salladı. Jin, onun omzuna yaslanmıştı. Tae onun kokusunu çok rahat alıyordu. Derin bir nefes çekti. Ciğerlerini Jin'in kokusuyla doldurmak istiyordu.

Nihayet odalarına vardılar. Tae, Jin'i özenle yatağına yatırdı. Jin kafasını yastığa koyduğu gibi gözlerini kapatmıştı. Tae, onun bu haline doya doya bakmak istiyordu. Yüzünün her zerresini ezberine katmak istiyordu. Göz kapaklarına baktı. Siyah, sık kirpiklerine baktı. Gözleri yavaşça dudaklarına doğru kaydı. Onun dolgun ve pembe dudakları. Hafif aralık bırakmıştı Jin. Alkol yüzünden kurumuştu. Ama güzelliğinden hiçbir ödün vermemişti. Nasıl bu kadar güzel olabiliyordu aklı almıyordu Tae'nin.

''Jin, hadi biraz kalk üzerini değiştir. Böyle uyuyamazsın, rahatsız olursun.'' Jin'in dudaklarından bir homurtu çıktı. Tae küçük bir kıkırtı bıraktı dudaklarından odaya.

''Üzerini değiştirmediğin için sabah uyanınca kendine küfredeceksin Jin, keten pantolon rahat olmamalı kalk.'' Jin olumsuz anlamda kafasını salladı.

''Çok uykum var.''

''Tamam bana yardım et öyleyse.'' Tae, Jin'in gömleğinin düğmeleri açmaya başladı. Parmakları bu kadar basit bir şey için bile nasıl bu kadar beceriksiz olabilirdi kendine şaşırdı. Her düğmede daha çok açılan Jin'in geniş göğsü gün yüzüne çıkıyordu. Tae, derin bir nefes aldı. Dudaklarını yaladı. Kendine hakim olmak çok zor oluyordu onun için. Kafasındaki düşünceleri atmak için salladı başını. Göleğin düğmelerinin tamamını açmıştı. ''Jin, biraz doğrul şunu çıkartalım.'' Jin hafifçe kıpırdandı yerinde. Tae'nin kollarından güç alıp çıkardı gömleğini. Şimdi de omuzları ortaya çıktı Jin'in. Tae için bir günde bu kadarı fazlaydı. Kalbi deli gibi atıyordu. Nefesleri sıklaşmıştı. Karşısındaki bedene hapsolmuştu sanki.

FRIENDS🦋🍀🌈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin