Melez Cadı ve Ölüm'ün Kapıları(4)

1.5K 137 262
                                    

Bölüm Dört: Kızıl Saçlı Kız, Yeşil Gözlü Çocuk ve Yerleri Seven Sarışın. Hogwarts'a hoşgeldim!

Duvara doğru koşan anneyle kızına bakıp kafamı iki yana salladım. Percy gözlerini garip bir ifadeyle açmış alışveriş arabası gibi şeyi itmeyi bırakmıştı. King Cross tren istasyonunda tam karşımızdaki duvara bakıyorduk. Ayrılma zamanı gelmişti. "Ne kadar garip olabilir ki senin için?" diye sordum koluna vururken.

"Kronos'la kapıştın falan ya." dedim hala beni umursamamasına hitaben. Percy omzunu silkti. Ona bezginlikle bakarken yanaklarımı şişirdim ve sonra gürültülü bir şekilde nefesimi verdim. Percy gideceğim için mutsuzdu ve sabahtan beri üzerinde olan sessizlikle kendini ele veriyordu. Onun arabayı tutan tek kolunun altından geçtim ve arabanın demirine basarak onunla göz göze geleceğim açıyı buldum. "Percy artık benimle konuşsan da vicdanım nefes alsa." Percy gözlerini gözlerime dikmiş olsa da tek kelime etmedi. "Gitmemi istemiyorsun ama seninle her gün konuşacağıma yemin et..."

"Rüyamda seni gördüm." Melezleri anlamak için kendinizi fazla zorlamanıza gerek yoktur. Onlar hakkında birkaç şeyi bilseniz yeter aslında. Rüyalar bu birkaç şeyden en başta geleni. Çünkü biz yüzde doksan oranla normal rüya görmeyiz. Kabuslar görürüz. Bize bazı konularda bilgi veren korkunç şeyler yani ve nefes nefese uyanırız. Percy'le garip bir şekilde patlatmadan ayrıldığımız otel odasında bana olan garip bakışlarının nedeni belli oluyordu.

O en azından kendisini tehdit eden şeyleri gördüğünde hatırlayabiliyordu ya da en basitinden rüya görebiliyordu ben artık bir şey göremiyordum. Bilmiyordum belki de zamanında bu beni tamamen mahvettiği için artık ödüllendirilmiştim. Kaşlarım gergin bir tavırla havaya kalktığında o da gergince kafasını havaya kaldırdı ve tavana baktı. "Yaralanıyordun, yalnızdın ve içerisinde sular olan garip bir odadaydın."

İç çektim ve düşüp düşmemeyi umursamadan arabanın tutma yerine doladığım kolumu çözüp ona uzandım. Sımsıkı sarıldığımda o da bana sarılmıştı ve kafasını saçlarımın arasına gömmüştü. "Kendimi koruyabileceğimi en iyi sen biliyorsun Percy. Sen de beni eğitenlerdensin unuttun mu? Ayrıca yani senin kardeşinim. Her şeyi yıkar geçerim ama yine de sapasağlam dururum."

Güldüğünü hissettiğimde ben de güldüm. "Şimdi ben trenimi kaçırmadan şu iki saattir Annabeth'e bile bakmadığın gibi baktığın duvara koşsan nasıl olur?" Percy hareketlerinde belli bir yavaşlıkla benden ayrıldı ve yine aynı yavaşlıkla elini benim diğer tarafıma koydu. O iyice oyalanmak için yalandan öksürürken sabırla onu izledim. "Öyle gecikmem Percy kolumu falan kır." Percy aniden hevesli bir ifadeyle koluma döndüğünde şokla ona baktım ve kolumu arkama sakladım. "Binmesen mi trene?"

"Sonra sokakta uyurum falan." Percy bu durumun beni kırabileceğini ilk o zaman aklına getirmiş olacak ki duraksadı. Hatta epey duraksadı. Onun her zaman gidecek yeri vardı. Başını ne kadar derde sokarsa soksun, ne kadar kuralları yıkarsa yıksın hatta hafızasını kaybetmiş bile olsa onun gidecek yeri hep olmuştu.

Benim yoktu işte. Neden bu kadar üsteliyordu ki?

"Thea ben gerçekten de se..." Elimi salladım ve arabanın üzerine bastığım demirinden inip arabayı ellerinden alarak ilerlemeye başladım. "Percy ben gerçekten geç kalıyorum." Hızlı adımlarla ilerlerken Percy arkamdan koşarak geldi ve birlikte arabayı itmeye başladık. İkimizde hızlıca koştuktan sonra sonunda duvardan geçtik ve tamamen farklı bir atmosferde kendimizi bulduk. Önümde duran insan kalabalığına gözlerimi gezdirdikten sonra arabayı eşyaları koydukları özel bölmeye bırakmak için Arkamdaki Percy'le ilerlemeye başladım.

Aramızda minik, gergin bir sessizlik vardı ama birkaç dakikaya geçeceğine inanıyordum. Eşyalarımı bıraktıktan sonra nefesimi verdim ve etrafa baktım. Tek tük trene binmiş olan öğrenciler dışında diğer herkes dışarıdaydı. Tren oldukça uzun duruyordu ve ben her geçen saniye geriliyordum. Asamı sırtımda bıraktığım çantama özel bir yere yerleştirmiştim. "Thea okulu havaya uçurmadığın sürece sıkıntı yok biliyorsun değil mi?"

Half Blood WitchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin