Melez Cadı ve Othrys Dağı(11)

343 29 368
                                    

hepinize iyi okumalar canlarım <3

(lütfen yorumlarınızdan beni mahrum etmeyin onları okumayı çok seviyorum, yorum konusunda cömert olursanız dünyanın en mutlu insanı olabilirim/tabii olmak zorunda değilsiniz ama hani olasınız gelir belki diye söylüyorum)

Bölüm On Bir: Çünkü Melez Olarak Yeterince Canavarla Uğraşmıyordum Değil Mi?

"Aresto Momentum!"

James'le ikimizden hemen hemen aynı anda yükselen bağırışlar rüzgarın ve Madison'ın attığı çığlıkların arasında kayboldu ama büyü etkisini gösterdi. Beline kolumu doladığım Madison'la havada saniyelik kalakaldıktan sonra bir kol kadar uzağımızda olan karların içine düştük ve eğimli yamaçtan aşağı doğru yuvarlanmaya başladık.

Birkaç saniye önce içinde durduğumuz açık vagonun peşimizden yere çakılışının sesini duyabilmiştim. Eğer içinden atlamasaydık ne tür bir püre olacağımızı düşünmek bile istemiyordum.

Sonunda hızımı kaybedip durduğumda bugün ikince kere kafamı gömüldüğü karların arasından çıkarıp sırtımın üstüne döndüm, kollarımı ve bacaklarımı açıp öylece karda yatarken derin nefesler alıp veriyordum.

"İyi misiniz?" diye sordu biraz uzağımdan James. "Kusacağım." dedi Madison karın üstünde oturmaya çalışırken. "Thea sen?"

"İyiyim." dedim James'e. "Rose?"

"Thea, tam olarak neler oluyor?" diye sordu Rose cevap olarak. "Amerika Bakanlığı peşimizdeymiş." dedim açıklamaya başlayarak, direkt bu soruyu sorduğuna göre Rose'un bir şeyi yoktu. "MACUSA?" James'in sorusundan hiçbir şey anlamayınca yatmayı kesip doğrulmuş, otururken sırtımdan kayan karları umursamadan açıklaması için James'e bakmıştım.

"Amerika'daki bakanlığın adı bu, aslında tam da bakanlık denemez bizimkinden daha farklı bir işleyişi var... neyse siz anladınız."

"Nereden biliyorsun bunları?" Rose sorusunu soğuğun beynini dondurmasını engellemeye çalışır gibi elleriyle alnına bastırırken sormuştu. "Ve bundan kaçmak için trenden atlamak tek çözüm müydü?" diye ekledi Madison kendi acı ve öğürme dolu pozisyonundan.

Onun sorusu banaydı o yüzden ilk James'in yanıtlamasını bekledim. "Çünkü çok ilginç." dedi James, ilgili olduğu şeyleri anlatırken kullandığı heyecan dolu ses tonunu kullanıyordu. "Bizimle aralarında aşırı bir fark yok ama yine de fark var. Burada ne nasıl işliyor öğrenmek istemiştim, o yüzden de Hermione Hala'ya sormuştum."

Rose kafasını sallayıp bir şey demedi, gözleri bir ağaca dikilmiş hafifçe buğulanmıştı. İngiltere'den- yine- kaçtığını annesi öğrenince ne olacak onu hayal ediyor gibiydi, birden irkilip gözlerini hızla kırpıştırdıktan sonra- hayalinin hiç de iyi bitmediği belliydi- bana döndü. "Bizi Kanada'dan almaya çalıştıklarına göre onlar da işin içinde o zaman değil mi?"

"Sanmam." dedim. "Bence onlar sadece yerimizi söylediler."

"Ben de sanmam." dedi onaylayarak James. "Hem onların da peşimizde olup olmamasından çok benim asıl canımı sıkan şey peşimize sadece bir yetişkin ve beş minik bebe yollamaları."

"Minik bebe." diye tekrarladı Madison. Mide bulantısı biraz geçmiş olacak ki hafifçe gülmüştü de. "Senden çok da küçük olduklarını sanmıyorum." dedim. "Bizimle yaşıt gibiydiler."

"Minik bebe." dedi James bu sefer tamamen gıcık etme amacıyla. Rose yaptığı minik bir kar topunu onun kafasına fırlattı, James öne eğilip toptan kaçarken kıkırdıyordu. "Bizim peşimize yaşıtlarımızı neden yolladıklarını bilmiyorum ama... bu aslında iyi bir şey değil mi?" Bana dönüp sordu Rose. "Demek ki bizi-"

Half Blood WitchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin