47. Son Defa

2.3K 213 33
                                    

Hisler birer yangın alarmından farksızdır. Kalp kırıldığı an ruh alevlenir ve zihinde bir zilin gürültüsü başlar.

*

Silah, titreyen elimden düşerken çıkardığı tok ses kulaklarımda yankılanıyordu. Bedenim de tıpkı ellerim gibi zangır zangır titrerken ne diyeceğimi, nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Tetiği çekene dek her şey olması gerektiği gibiydi. Kafamdaki tüm sesler bana arka çıkıyordu ama karşımdaki adamın alnını delen kurşunun ardından hepsi susmuştu. Artık yalnızdım. Hayaletin de silahı yere düşerken dudaklarım her an ağlama krizine girmek üzereymişim gibi titriyordu. Kahverengi gözleri sonsuz bir nefretle mavilerimle çakışırken bu bakışı aklıma iyice kazıdım. Dizlerinin üstüne çöktü adam. Sonra yere yığıldı. Gözleri açık bir şekilde son nefesini verdiğinde gözlerimin önünde Rüya'nın mavileri belirdi. Artık ağlamıyordu. Artık Aras özgürdü, Hira huzurluydu, Sezin hemşire boşuna ölmemişti, annemin intikamını almıştım. Onlar gururla bakıyordu gözlerimin içine. Bu, ölülerin zaferiydi. Bense utanmıştım dönüştüğüm canavardan. Sevdiğim adamın gözleri önünde babasını öldürmüştüm.

İki el silah sesi daha geldiğinde bana doğru koşan bedenleri hissettim. Sıcak kollar beni sarmalarken bu kolların sahibinin Onur olduğunu biliyordum. Gözlerimi kırpmadan yerdeki cesede bakarken put kesilmiştim adeta. Onur'un bana bir şeyler söylediğini duyuyor ama ne duyduğumu idrak edemiyordum. Algı mekanizmam çökmüştü. Bedenim sarsıldı. Bilincim gidip gelirken "Mira nefes al!" diye bağırdı Aral. Onun yüzünü yarım yamalak seçiyordum. Acı dolu bir çığlık kulaklarıma dolduğunda o çığlığın sahibini iyi tanıyordum; Duru idi. Giray beni vuramamıştı, ona yaptıklarıma rağmen bana kıyamamıştı ve bunun bedeli babasının canı olmuştu. Kafamı indirip ellerime baktım. Birini öldürmüştüm bu ellerle. Artık avuçlarımda masumiyet değil kan vardı. Katildim, katil olmuştum. Dizlerimin üstüne çökerken diğerlerinin itildiğini anımsadım. Kan kokan bir beden benimle beraber diz çöktüğünde Ulaş'ı görmüştüm. "Mira," dedi dişlerinin arasından. Alnında bir ter tabakası oluşmuştu. Silahı alıp tişörtümle sildi. Ardından rlini silahın her yerine değdirerek "Sen yapmadın." diye mırıldandı. "Duydun mu beni Mira?" Avuçlarını şakaklarıma dayadı. "Onu ben öldürdüm. Sakin ol ve nefes almaya çalış." Dediğini uysalca yaparken dudağı kıvrıldı. "Aferin, güzelim. Çok iyi." İnledi. "Kendine gelmen lazım Mira. Dinle, kimse iyi değil. Sana her şeyi anlatacağım ama önce sizin buradan kurtulmanız lazım. Sen buradaki en güçlü kişisin, ayakta durman lazım." Dudağını yaladı. O kalkıp benden uzaklaşırken canının nasıl yandığını tahmin edebiliyordum. Giray bana doğru yaklaşırken bir ölüden farksız görünüyordu.

"Çıkalım." dedi Onur, Ulaş ile Giray karşı karşıya geldiğinde. Birbirilerinin gözlerinin içine uzunca baktılar. İkisi de hiçbir şey yapmazken Ulaş yutkunarak "Halamız sizin için polise haber verdi." dedi. "Artık güvendesiniz." Gözleri bir an için cesetten korkakça kaçan Duru'ya kaydı. "Üzgünüm."

Ulaş onun omzuna çarpıp giderken arkasından öylece baktım ve gözlerimi kapattım. Yapabileceğim tek şey buydu.

*

Bakışlarım ellerimdeydi. Odamın kapısı çalındığında günlerdir yaptığım gibi sessiz ve umarsız bir tavırla ellerimi incelemeye devam ettim. Katil olduğuma hala inanamıyordum. O gün olanların üstünden tam üç gün geçmişti. Herkes hayaleti öldürenin Ulaş olduğunu söylerken Duru ve ben günlerdir odadan çıkmıyorduk. Kimseyle konuşmuyordum. Bu üç gün içinde odama sürekli Onur ve Aral giriyor beni teselli etmeye çalışıyordu. Bense en ufak bir tepki vermiyordum. Onur bazen Duru'dan haber verse de Giray'ı da Duru'yu da hiç görmemiştim Üstelik Ulaş'tan kimse haber alamıyordu. Herkes onun Aras'ı öldürmüş olduğu gerçeğiyle sarsılmışken halası her yerde onu aratıyordu. Dün gelip benimle konuşmaya çalışsa da tepkisizliğimi gördüğünde o da diğerleri gibi pes etmiş gibiydi. Giray'ın beni asla affetmeyeceğini biliyordum ve bu gerçek canımı birini öldürmüş olmamdan daha çok incitiyordu. Herkes hayaletin bize yaptıklarını öğrenmiş, durumumuz tüm hastanede konuşulmaya başlanmıştı. Muhtemelen gazetelerin üçüncü sayfasında 'intikam cinayeti' adı altında onlarca başlık bulunuyordu. Kendimi tümüyle dış dünyadan soyutlasam da dün gelen Melek Hanım, bana ağabeyinin yaptığı hiçbir şeyi bilmediğini söylemişti. Anlattığına göre kadın yengesinin ve diğer yeğeninin ölümünden sonra Giray'ı evlat edinmek için geçici bir evlilik yapmıştı ve o günkü kazada Giray'ın da sahte kocasının da öldüğünü söyleyen ağabeyine inanarak ülkeyi terk etmişti. Yıllar sonra Giray karşısına çıktığındaysa olanlara anlam verememişti ve biz onu arkamızda bırakıp giderken Ulaş bir yolunu bulup onunla irtibata geçerek tüm gerçekleri halasına anlatmıştı. Çocukken ailelerinin gözleri önündeki bir yangında küle döndüklerini söyleyen kadın o herifin beni öldürmek için en başta neden yangın çıkarma yolunu seçtiği konusunda beni aydınlatmıştı. O, yeğenine iyi bir anne olmaya çalışan masum ve günahsız bir kadından başka hiçbir şey değildi ve her şeyi öğrendikten sonra da yeğenlerini ve bizi savunmak için ağabeyinden vazgeçmişti. O bana tüm bunları anlatırken ilgisiz dursam da konunun Giray ile ilgili olması sözlerine kulak kabartmama neden olmuştu. Kadın yaşanan her şey için özür dilerken ağabeyini öldüren asıl kişi olduğumu bilse de beni affettiğini söylemişti. Bense hala affedilecek bir şey yapıp yapmadığım konusunda emin değildim. Bir düş bulutunun içinde izliyordum olan biteni. Bir kere olsun gelmemişti Giray, durumumu sormamıştı. Dudaklarımı aralayıp iki günün sonunda Onur'a onun durumunu sorduğumdaysa aldığım tek cevap Duru'nun yanından ayrılmadığı ve hepimize kırgın olduğuydu. Son olaylar yaşanmamış gibi davrandığından bahsetmişti Aral da. Ona göre Giray hala bir çeşit transtaydı ve patlaması çok şiddetli olacaktı. Annemin cesediniyse Hira'nın yanına gömmüşlerdi. Hayat biz olduğumuz yerde saysak da bir yerden devam ediyordu işte. Biz hiç olmamışız gibi. Bu süreçte bense hastaneye yatırılmıştım. Doktorlar çok fazla ömrüm kalmadığı konusunda diretiyordu. Ameliyat olmam için beni ikna edemiyorlardı çünkü ben yaşamaktan vazgeçmiştim çoktan ve her saniye aleyhime işlerken bu umrumda bile değildi.

SOĞUK GİZWhere stories live. Discover now