21. İhanet

2.6K 239 49
                                    

Her başlangıç, bir son için var olmuştur.

*

Hani pes etmek üzere olduğumuz zamanlarda sihirli bir dokunuş bırakmasını bekleriz Tanrı'dan. Bir umuttur, kuru bir hayaldir yaşamak. Özlediğimizde, kazandığımızda ve kaybettiğimizde sığınırız o kuru hayale. Onu gözyaşlarımızla ıslatırız. Ve oradayken... Önce unutur, sonra unutuluruz.

Dudaklarımın üstünde bir kalabalık vardı. Bana ait değildi, benden bir parça olamazdı ancak öylesine tanıdıktı ki hep bendeymişçesine benimsemişti kalbim onu. Bazı anları anlatmaya kelimeler yetmez ya, işte öyle bir andı benimkisi. Gerçeklerim ölmeye meylederken göğüs kafesimi zorlayan kalbime de işlevsizleşmiş beynime de hakim olamıyordum. Kollarım iki yanımda öylece dururken dudaklarımın üzerinde olan dudaklar hareket etmiyordu. Yaptığı yanlıştı, yaptığımız yanlıştı. Bunu ikimiz de biliyorduk ama bilmek için geç, öğrenmek için henüz çok erkendi.

Giray Duman, Mira olarak hayatına girdiğim ilk günden bu yana asla dokunmamıştı dudaklarıma. O sevginin bedenden öte kalpte olduğuna inananlardandı zira ama şimdi dudakları kendisine göre bir yabancıdayken o dudaklarda ihanetin tadını alabiliyordum. Giray Mira'ya ihanet etmişti. Bana, benimle ihanet etmişti.

Benliğim gerçeklerimle tepetaklak olurken gözümden akan bir damla yaş dudaklarımıza süzüldü usulca. Bu yaş, Mira'ya aitti ama Derin'in bedenini yakarken asıl ateşin bu olduğunu yeni anlamıştım. Bir yıl öncesine kadar normal bir hayatım olsa da bu bir yılda çok şey yaşamış, çok şey görmüştüm ama bu his daha önceki hiçbir hisse benzemiyordu. Aşk değildi, öfke, nefret veya heyecan da değildi. Ne kırgınlıkla ölçebilirdim duygularımı ne de şaşkınlıkla. Sanki Tanrı, buan için tarifi imkansız his kırıntıları serpmişti içime.

Kollarımı kıpırdatamaz haldeyken "Derin?" diye duyduğumuz sesle ne zaman kapattığımı hatırlayamadığım gözlerimi araladım. Giray hızla geri çekilirken sersemleşmişti. O da sesin sahibi olan Onur'a döndüğünde gözlerindeki hayret pırıltıları dikkatimden kaçmamıştı. Giray kafasını bana çevirdi aynı şaşkınlıkla. "B-ben özür dilerim." Gözleri dolarken bakışlarını kaçırdı. "Ben sadece..." Sustu. Beni kendime getirmek için öpmüş olduğunun farkındaydım ama anlaşılan bu öpücükle kendini kaybeden o olmuştu.

Parmaklarım dudaklarıma çıkarken elindeki değneği sımsıkı kavrayan Onur üstümüzdeki bakışları umursamadan bana doğru yürüdü. Ben utançtan hiçbirinin yüzüne bakamasam da hissettiklerini az çok tahmin edebiliyordum. Hepsi inanamazcasına bize bakıyor olmalıydı, Ulaş hariç. Muhtemelen o yine ifadesizlik maskesini takmış bizi izliyordu. Olmak istediğim ama olamadığım gibi.

Onur yanaklarımı avuçlayıp bir şeyler söylerken kirpiklerimr takılı kalmış bir damla yaş daha süzüldü gözlerimden. O an bakışlarım Duru ile buluştu. Gözleri doluydu onun da. "Ne oldu?"

Onur'un kaçıncı kez tekrarladığı soruyu nihayet algılayan beynim, içindeki şeytanlara ev sahipliği yaparken ilk defa çevremdeki insanlara rağmen yapayalnız hissettim. Kollarım çaresizce Onur'a dolanırken ona sarılmamla bir an kasılsa da hızla değneklerini yere atıp beni sardı o da. Başımı boynuna gömüp ağlamaya devam ederken neye ağladığımı bile bilmiyordum aslında. "Sarp," dedi Onur geri çekilirken. "Ona yardımcı olur musunuz? Ben diğerlerini postalamaya çalışacağım."

Çok sürmeden güçlü kollar tarafından kavrandı bedenim. Sarp bir elini belime sararken diğerini de dizlerimin altından geçirip beni kucakladı. Beni sımsıkı tutmuşken yanımda olduğunu hissettirmeye çalıştığını biliyordum ama bildiğim bir şey daha vardı, o da en az benim kadar afallamış ve üzülmüştü.

Çok geçmeden bedenim yumuşak bir yere bırakıldığında yarı kapalı olan bilincim de yavaş yavaş kendine geliyordu. Gözlerimi açıp doğruldum. Sarp ve diğerleri başıma toplanmış itiraz nidaları savururken hiçbirini dinleyecek gücüm yoktu. "Onur?" diye fısıldarken gözlerim onu arıyordu ama ortalarda görünmüyordu.

SOĞUK GİZWhere stories live. Discover now