46. Tetik

2.2K 213 64
                                    

Küçük bir yalan, en masum doğruların katilidir.

*

Acı, Tanrı tarafından ilmek ilmek işlenir insanın ruhuna. Bir kıyafetmişçesine bize giydirilirken biz insanlar her zaman Tanrı'yı hafife alarak benimseriz o süslü kıyafeti. Hiçbir şeyin irademizle olmadığını anlayamayacak kadar kör ve bencilizdir çünkü. Günün birinde Tanrı gözlerimizdeki ihtiras perdesini araladığındaysa tüm suçu şeytana atacak kadar da korkak.

İhanetin doruğunda durmuş, etrafımdaki yalanlar çemberini dinlerken artık bedenim bir tepki veremiyordu olanlara. Hayatımda son bir buçuk yılda o kadar çok şey değişmişti ki güvendiğim tüm insanlar bir bir ellerimden kayıp giderken bana güven verircesine bakan kahve gözlerin sebebi olmak içimi acıtmıştı. Giray bana anlamsızca bakarken bakışlarındaki ızdırabı özümseyerek hayalete döndüm. Artık kaçacak yerim kalmamıştı. Hiçbir gerçek sonsuza dek saklanamazdı, benim gerçeklerimin ömrü de buraya kadardı işte. Giray'ın duyduklarından sonra ne yapacağını kestiremesem de iyi şeyler olmayacağı kesindi.

"Mira," dedi hayalet, gözlerini benden ayırıp tamamen Giray'ın karşısına geçtiğinde. İkimizin ortasındaydı artık. "Sana en büyük ihaneti yapan kız, Mira." Gözlerim yanarken onu yalanlamak istemesem de gücüm kalmamıştı. "Bir zamanlar o çok aşık olduğun Mira burada."

"Mira'ya ne yaptın!" diye kafesi yumruklamaya başladığında Giray, hiçbir tepki veremedim. Onun eklem yerleri morarırken artık yüzleşme zamanıydı. Duru da ileri geri sallanmayı bırakarak konuşmalara kulak kabarttı.

"Sana acıyorum, Ulas," diye homurdandı hayalet. "Uğruna acı çektiğin kız sana aylarca yalan söylerken her şeyden habersiz hala onun iyiliğini dilemen çok acizce." Burnunu çekti. "Mira şu an sana bakıyor, bu odada." derken parmaklarımı sardım kafesin demirliklerine. Ne zaman ayağa kalktığımı bilmiyordum ama düşmemek için tutunmak zorunda olduğumun farkındaydım. Gözüm kısa bir an Ulaş'a çarptı. O da beni incelemeye başlamıştı. Onunla iyi kötü anılarım olurken ben daima onu kandırdığımı düşünerek vicdan azabı çekmiştim ama o da bu işin içinde olduğuna göre kim olduğumu biliyor olmalıydı. "Hatta," diye ekledi hayalet. "Tam şimdi ona bakacağım." Başı ağır hareketlerle bana dönerken üstüme yönelen altı çift göz vardı. Giray, hayaletin bakışlarını takip ederek beni bulduğunda "Tanıştırayım," diyerek beni takdim etti. "Mira Çağan." Çenesini sıvazladı. "Senin tanıdığın haliyle, Derin Aydın." Eliyle Aral ve Onur'u işaret etti. "Ve ona yardımcı olan, güvendiğin dostların."

Başımı eğdim. Giray doğrudan gözlerimin içine bakarken "Derin," diye fısıldadı. Sesini zor duymuştum. "Bu adam ne diyor?" Gözlerimi ondan kaçırırken bakışları Onur ve Aral'a gidip geldi. "Yalan desenize çocuklar." derken sesi titriyordu. Gözleri yine bana kaydı. "İtiraz etsene Derin! Benim Mira ile bir alakam yok, desene!" Dudaklarımın arasından küçük bir hıçkırık kaçtığında parmaklarım demire sürtündü. Ben dizlerimin üstüne çökerken Giray bağırmaya devam ediyordu. "Derin susma! Yalvarırım susma!"

"Susmalı çünkü gerçeklerini kanıksadı," dedi hayalet. "Sen de kabul et, oğlum. Güveneceğin kimse kalmadı." Alaylı bir ses çıkardı. "Merak ediyorum da hiç mi şüphelenmedin ondan Giray? Hayatına aniden girmesi, sana yakın olması ve gözlerinin Mira'ya o kadar benzemesi hiç mi kuşkulandırmadı seni?" Giray ağlamaya başlarken kalbimin ortasında büyük bir yumru vardı. "Aral, Mira'nın ağabeyi oğlum. Senin kayınbiraderin oluyor kendisi." Onur'a baktı. "Onur ise tam bir felaket, değil mi? Onun Mira'ya aşık olduğunu zaten biliyordun, sırf sen onu elde etme diye senden saklamasına ne demeli? Gerçekten berbat dostluklar kurmuşsunuz." Silahı ateşledi. Duru'nun kafesinin kapısı açılırken kilide nişan aldığını anlamıştım. Duru'yu oradan çıkarmak için yeltendiğinde Ulaş hızla onun yanına gidip elini Duru'ya uzattı. Duru korkarak gerçi çekilirken mavi gözleri bir an Ulaş'ın kahvelerine kilitlendi. Ona öyle bir baktı ki zaman kulaklarıma acısını fısıldamıştı bu bakışıyla. Hayalet onları kendi haline bırakırken gözleri benim kafesime döndü. Silahı ateşleyip benimkini de açtığında yanıma gelip güçsüz kalan bedemimi sürüklercesine dışarı çıkardı ve ayağa kaldırdı. Giray'a doğru titrek bir adım attığımda beni aniden itmesiyle onun kafesinin önüne düştüm. Parmaklarım kafesinin demirliklerine dokunurken elimi uzatıp yüzünü kavramak ve ona her şeyin geçeceğini fısıldamak istedim ama Giray bana öyle acı bakıyordu ki hiçbir şeyin geçmeyeceğinden artık emindim. Onur "Yalan söylüyor, Giray. Bilmediğin şeyler var!" diye bıkmadan usanmadan bağırsa da Giray'ın onu duyduğu yoktu.

SOĞUK GİZWhere stories live. Discover now