28. Cenaze

2.6K 214 37
                                    

Ağlamaktan daha onur kırıcı bir şey varsa o da ağlatmaktır.

*

Bazı anlar vardır, ne yaparsanız yapın gerçekliğini kabullenemezsiniz. Ölüm her zaman uzak bir ihtimal gibi gelir size, nefesini ensenizde hissettiğinizde anlarsınız uzaklıkların yakın, yakınlıkların uzak olduğunu.

Üstümde siyah bir kazak ve siyah bir kot pantolon vardı. Etrafımda benim gibi onlarca siyah giymiş insan varken göze batmıyordum haliyle. Her göz hüzünle bakıyordu birkaç saat önce kazılmış mezara, altı çift göz hariç. Bu altı çift gözde nefret vardı, acının yanına ilişmiş bizi izliyordu sakince. İntikam arzusu yıpkı gözlerimiz gibi ruhumuzu da ele geçirmişti. Beynim hala olanları idrak edemese de yedi kişilik arkadaş grubumuzdan biri gerçekten ölmüştü. Daha iki gün önce kafa kafaya verip hayallerimizi sıralarken özgür olmak isteyen Aras, artık ebedi bir özgürlüğe erişmişti. Bizi arkasında tutsak kılarak.

Hoca duasını bitirdiğinde Aras'ın cenazesini tabuttan çıkarıp toprağa koydular. Giray eline aldığı küreğe biraz toprak koyup üstüne ilk toprağı attığında sırasıyla tüm erkekler tekrarladı aynısını. Dün bu haberi sahilde aldıktan sonra her şey çok çabuk gelişmişti. Hastaneye gittiğimizde bir trafik kazası olduğunu söylemişti doktor. Gece yarısında gerçeklemiş bir trafik kazası. Elbette buna bizden kimse inanmamıştı ama diğerlerine bunu söyleyemezdik. Oturmuş kaderini bekleyen zavallılarken yaşadığımın gerçek olmasını istemiyordum. Aras, her zaman ciddi ama bir o kadar sempatik olan arkadaşım... Artık yoktu. Okuldaki tüm on ikinci sınıflar, öğretmenler ve babam gelmişti ama onun arkasından gözyaşı dökecek bir ailesi yoktu Aras'ın. Onun ailesi bendim, Giray'dı, Sarp'tı, Ulaş'tı, bazen Onur bazen de Duru idi.

Duru...

Haberi alır almaz ilk uçakla gelmişti İzmir'den. Öyle çok ağlamıştı ki yorgun düşen bedenini sınıf arkadaşlarımız tutuyordu ayakta. Herkes bu ani ölümle dağılmıştı. Tıpkı kimsesi olmayan Aras'ın mezarından dağıldıkları gibi.

Babam ve ailesinin yardımıyla Duru gittiğinde Aras'ın mezarı başında beş kişi kalmıştık. Giray dizlerinin üstüne çökerek demin kendi elleriyle üstünü örttüğü toprağı avuçladı. "Aras, söz veriyorum intikamını alacağım kardeşim."

"Giray," dedi Onur kızarmış gözlerini ona dikip elini omzuna yerleştirerek. "Gitmemiz lazım, kardeşim. Yağmur yağacak birazdan."

"Nasıl gideyim ki?" dedi Giray dolu gözlerle. Sesi titriyordu. "Çocukluğumdan bir parça bu toprağın altında ıslanacakken ben nasıl giderim, Onur?"

"Toparlanmamız lazım," dedi Sarp. "Asıl şimdi gelmelisin, Giray. Onun toprağı kurumadan intikamını almak için ayakta durmak zorundayız."

Giray kafasını kaldırıp bir Onur'a bir Sarp'a baktı. "Alacağız, değil mi Sarp? O bir hiç uğruna ölmedi, değil mi?" Sarp kafasını sallarken yüzünü buruşturdu. Ağlamamak için kendisini sıkıyordu. Giray kalkıp Ulaş'ın tam karşısına geçti. Ulaş, dünden beri sessizdi. Kafasını kurcalayan bir şeyler vardı ve bu her neyse canını sıkıyordu. Sanırım o da tüm duygusuzluğuna rağmen perişan olmuş ve intikam planları kurmaya başlamıştı. Bense... Ben vardım ama yoktum. Ruhumun bir gölgeden farkı kalmamışken içimdeki tüm sesler bir olmuş bunun sorumlusunun ben olduğumu fısıldıyordu. Aklıma yılbaşı günü ellerimizi birleştirip yıllar sonra her beraber orada olacağımıza dair verdiğimiz söz geldi. Birimiz artık bu sözü tutamayacaktı. Aras'a bu şans verilmemişti. Gözümden bir damla yaş aktığında Giray Ulaş'a sarıldı. O hıçkıra hıçkıra ağlarken Ulaş tepki vermiyordu. Ne kadar süre öyle kaldılar bilmiyorum ama sonunda kendilerine geldiklerinde Sarp'ın arabasına doğru ilerledi hepsi. Ben gidip mezarının başında diz çöktüm. Yağmur başlamıştı. Ellerimi toprağın pütürlü yüzeyinde gezdirirken bunun ona bir veda olduğunu bildiklerinden kimse yalnızlığımızı bölmemişti. "Tanıştığımız gün," dedim gözlerimdeki yaşlar toprağına damladığında. "Bana çok iyi arkadaş olacağımızı hissettiğini söylemiştin, Aras. Sen sözünü tuttun, her zaman çok iyi bir arkadaş oldun. Beni üç kişiyi sığdırdığın kocaman kalbine aldın, şimdi de benim yüzümden bu toprağın altındasın. Ama sanırım ben beceremedim. Sen çok iyi bir ağabeydin ama ben vefasız bir kardeştim. Şimdi bir yerlerden beni izliyorsun biliyorum, kızgınsın belki ya da endişeleniyorsun hala bizler için." Burnumu çekerken şiddetini artıran yağmur damlaları tenime sert darbeler bırakmaya başladı. "Gittiğin yerde mutlu ol olur mu Aras? Sana yemin ederim, başkasına zarar gelmemesi için gerekirse kendi canımı ortaya atacağım. Senin yerinde olmayı öylesine çok isterdim ki kelimelerim kifayetsiz kalacağı için üzgünüm. Fakat affetme beni. İntikamını, intikamımızı alana dek affetme. Çünkü ben kendimi affetmeyeceğim, kardeşim. Özür dilerim." Avuçlarımda ufaladım toprağını. "Sana veda edemediğim için affet beni."

SOĞUK GİZDonde viven las historias. Descúbrelo ahora