35. Fısıltı

2.2K 207 64
                                    

İnsanlar Tanrı'ya meydan okur, isyanlarıyla.

*

İhanet, en yakınlarımızdan geldiğinde vurur bizi. Hiç beklemediğimiz bir anda, olmamamız gereken bir yerde. Giray, nasıl bir oyunun içine düşersek düşelim böyle bir şeye ihtimal veremezdi. Yalnızca o değil, hiçbirimiz bunu yapmazdık ama şu an baktığımız fotoğrafın tarihi bizim asla dediklerimizle en derinden yakalamıştı bizi. Iskalamak yoktu, düşmanımızın içimizde açtığı yaralara bir yenisi daha eklenmişti fakat artık asıl düşmanımızın kim olduğundan hiçbirimiz emin değildi.

Özlem Duman'ın, ölüm tarihinden tam on yıl sonra hayaletle buluşması, onunla samimi fotoğraflar çekilmesinin tek amacı vardı. İhanet. Bu kelimeyi öyle sık telafuz eder olmuştum ki son zamanlarda, artık duymak istemiyordum. Bir insanın annesi neden oğluna tüm bunları yaşatan adamla buluşurdu ki? Bunun mantıklı bir açıklaması olsa bile bir anne, nasıl yıllarca öldü bilinirken bir kez olsun oğlunu arayıp sormazdı.

Düşüncelerim beni kendi annemin varlığına iletirken boğazım kurumuştu. Burada bu durumu yargılayacak son insandım belki de. Benim annem, beni doğurduğu gibi terk etmemiş miydi sahi? Hayatımın belirsiz ilk dört yılından sonra yeni evimize taşındığımızda Duru'nun yanıdna gördüğüm kadından sonra anne kavramını ilk duyduğumda bunu babama sormamış mıydım sanki?

"Annem ölmüştü." diye fısıldadı Giray. "O arabada gözlerimin önünde öldü!" Gözleri ıslanmaya başladığında inanmamakta ısrar ediyordu. Giray öyle yıkıktı ki tam şu an, Mira olduğumu bilseydi benim ona yaşatacaklarımı izliyor gibi hissetmiştim. Onur düşüncelerimi hissetmişçesine bana baktı. Sanırım artık ona neden söyleyemediğimden bir defa saha emin olmuştu. Giray, kaldıramazdı. Saçlarını çekiştirdi öfkeyle, sevdiğim adam küçük bir çocuk gibi ağlarken hiçbir şey yapamadım. "Annem bunu yapmaz!" Hıçkırdı. "Saçımın bir teline zarar gelecek diye ödü kopan annemin bana bunları yaşatmış adamla bir bağlantısı olamaz!" Giray hışımla bir tekme attı sehpaya. Sehpa devrilirken Ulaş onu tutmaya çalışsa da Giray buna izin vermedi.

O hırsla evi terk ettiğinde Duru elini ağzına bastırarak ağlamaya başladı. Ulaş öfkeyle bağırıp koltuklardan birine çöktüğünde Sarp Duru'ya, Onur ise Ulaş'a destek olmaya çalışıyordu. Giray, serseri bir mayından farksızdı ve onu biraz olsun tanıdıysam bu öfkesi bize veya annesine değil kendineydi. O, kandırılmış olmayı hazmedemezdi.

Ve sen, bunu bile bile onu kandırıyorsun.

İçimdeki şeytan, şuh bir kahkaha eşliğinde bir bıçak keskinliğindeki kelimeleri fısıldadığında itiraz edecek gücü bulamamıştım kendimde. Koltuğa çöküp dirseklerimi dizime yasladım. Solgun mavi gözlerim kucağımda birleştirdiğim ellerimdeyken bu olanları artık kaldıramıyordum. Bir oyunun içinde bulmuştuk kendimizi apansız. Zaman önemli değildi, her şey bir yangınla başlamış sanıyorduk ama şimdi, hiçbir şeyin göründüğü kadar basit olmadığını anlamıştık hepimiz. Hayalet, bizim çocukluğumuzdan bir parçaydı. Onun yüzünü gördüğümde beynimi hatırlamak için zorladığım an kafamın içine saplanan iğneleri hissettim. Onun geçmişimizle ortak bir yönü vardı, bu oyunun içindeydik en başından beri ama nedenini anlayamıyordum. Biz kimdik? Kime güvenecektik?

Buraya gelirken tek istediğim diğerlerinden uzak bir şekilde Rüya'dan beni oraya kilitleyerek kazara çıkan bir yangında hayatımın mahvoluşunun hesabını sormaktı. Ancak planım istediğim gibi işlememişti. Hislerimin esiri olarak önce kendime sonra gerçeklere yenilmiştim. Ben bir kurbandım bu hikayede yalnızca. Ölmemiş, öldürülmüş bir kurban. Başrolünde kim olduğunu bilmediğim bir romanın herhangi bir figüranıydım yalnızca. Bu gerçek pençelerini bana geçirerek beni kanattı.

SOĞUK GİZOù les histoires vivent. Découvrez maintenant