43

59 4 0
                                    

4


Güneş çoktan doğmuştu, Betül yatağın içinde gözlerini açtığında odasına giren güneş ışıklarından saatin kaç olduğunu hesaplamaya çalıştı. Sabah 9 ile 11 arasında olmalıydı, kalktı ve telefonuna baktığın da 10.35 olduğunu gördü, telefonun da ne bir çağrı ne bir mesaj vardı, ayaklarının üzerinde dengeyi zar zor sağlayarak banyoya geçti, aynanın karşısında elini yüzünü yıkadıktan sonra saçlarını elleriyle hafif düzeltmeye çalıştı, tekrar odaya döndüğün de eline telefonu aldı, Yılmazı aramak ile aramamak arasında kaldı ve düşünceler kafasında dolaşmaya başladı, onu kahvaltıya davet edebilirdi yada Yılmaz çoktan kalkmış, kahvaltısını etmiş, emniyette odasında da olabilirdi, ikinci seçenek olacak olursa, Betül uykucu durumuna düşecekti, o yüzden aramaktan vazgeçti. Telefonu masanın üzerinde koyduktan sonra üstüne giyinmek için dolabın karşısına geçti, Hava güzeldi altına mavi, üzerinde çizgileri olan bir kot pantolon seçti, üstüne aynı renkte bir gömlek, ayakkabı olarak mavi kenarların da kırmızı ince çizgileri olan şık bir spor ayakkabı tercih etti, dolabından aldı ve kıyafetlerini yatağın üzerine attı, üstündekini çıkartırken telefon çaldı.

-Betül baş komiserim? Ben bilişimden.

-Evet seni dinliyorum.

-Erdem memurun hattını uzunca bir süre inceledik, konuştuğu numaranın GPS sinyallerine ulaştık, Konuşmalar sıklıkla aynı yerde sinyal vermiş, konuşan şahıs sürekli olarak Şehirlerarası Otobüs Terminaline yakın civarlarda aramayı gerçekleştirmiş.

-Anlıyorum. Başka bir şey var mı?

-Şuan için yok efendim.

-Tamam. Bunu yılmaza baş komisere bildireceğim. İyi günler.

Betül telefonu kapattı, Terminal civarın da bir çok dükkan ve mağazalar mevcuttu. Katil belki de çoktan başka şehire gitmişti, belki de hala o civardaydı, her hangi bir fikir yürütmek çok zordu. Üstünü giyinmek istedi hemen, gömleğini üstüne geçirdi, altına pantolonu aldı giydi ve silahını beline taktı. Kapının önünden bir taksi çevirdi ve emniyete doğru gitmeye başladı. Arabadayken bir telefon daha geldi.

-Betül?

-Lütfen bana bir şeyler bulduğunu söyle.

-Buldum.

-Dinliyorum.

-Evet. Kara Kaptan ölmüş, bunu yapan da çok önemli ve ismi duyulmuş bir polis memuru. (Ekibinin Yılmazdan neden korktuğu anlaşılmıştı.) Hiç evlenmemiş, Bir ailesi yok, fakat bu ne kadar doğru o bilinmez.

-Nasıl bilinmez?

-O zamanlarda yapılan araştırmalara göre, Kara Kaptanın bir kadından çocuğu olmuş, ama kadın düşük yapmış. Çocuk dünyaya gelememiş.

-Resmi bir araştırmamı bu?

-Hayır. Gizli yürütülmüş.

-Anladım. Peki başka bir şey var mı?

-Şimdilik bu kadar.

-Araştırmaya devam et lütfen. Daha fazla cinayet işlenmesin.

-Tamamdır. Görüşürüz.

-Görüşürüz.

Betül telefonu kapattı, hafif ter bastı, alnından birkaç damla aşağıya doğru süzüldü, nasıl bir şeyin içindeydi böyle, ölmüş bir adam ama unvanı devam ediyordu, onun ismini kullanan biri, o taklit eden, onun ismini tekrar duyurmak isteyen biri vardı, fakat ne içindi bu? Kara Kaptanın intikamını mı alıyordu yoksa onun namının arkasına sığınmayı mı seçmişti, Yoksa sırf hoşuna gittiği için onu taklit eden bir seri katil miydi. Bu soruları kafasın da döndürürken emniyete geldiğini fark etti, Taksiciye parasını verdi ve araçtan indi, emniyete doğru yöneldiğin de başının dönmesi ile bayıldı. 

HERKES ÖLMELİWhere stories live. Discover now