37

58 5 0
                                    

3


Yılmaz odasında oturmuş kahvesini yudumluyordu, pencereden hızlı sağa sola ilerlemekte olan araçları izliyor, insanları takip ediyordu. Son yaşanan olaylar onu baya yıpratmıştı, üstündeki yük daha da artmış, onu taşımakta gerçekten zorlanıyordu. Kahvesinden bir yudum daha aldı, masasına döndü, elini masanın altındaki gizli bir çekmeceye soktu ve açtı, oradan çıkardığı birkaç fotoğrafı incelemeye başladı. Karşısında yılmaza bakan bir çift gri göz vardı, ah o muhteşem güzellik, kafasına birçok düşünce geçirdi, ama gözyaşlarını tuttu, özlüyordu karısını, çocuğunu, o zamanlar da zordu ama destek alacağı bir dayanak, bir güç vardı. Evine girdiğinde bir sıcak gülümseme, sıcak bir sarılış vardı, şimdi dört duvar vardı ve onlarda soğuktu. Birkaç fotoğrafa daha baktıktan sonra şimdi başka bir fotoğrafta takılı kalmıştı, siyah gözler, uzun ve kıvırcık olmuş saçlar, işte babasıydı bu, onu çok özlemişti, en büyük destekçisi, en büyük koruyucusuydu babası, özel bir polisti, Kara kaptanı öldürmüş, onun canını almış ve tüm haberlere konu olmuştu, şimdide onun geri döndüğü konuşuluyordu ama bu imkânsızdı, kara kaptan ölmüştü ve bunu babası yapmıştı, onun canını elleriyle almıştı, gırtlağına bıçağı sokup nefes borusu dışarı çıkarmıştı, işte bunu babası yapmıştı. Yılmaz fotoğrafları koydu ve çekmeceyi kapattı, ayağa kalktı ve odanın içinde ellerini kafasında dolanmaya başladı. Kapısı çalındı ve içeri giren Betül'dü.

-Nasılsın?

-İyiyim. Otursana.

-Teşekkürler. Hat sorgulamasından sonuçları aldım. Maalesef oradan da bir şey çıkaramadık.

-Kimin üzerineymiş?

-Erdemin.

-Anladım. Yani katilimiz çok iyi rol yapıyor.

-Yada

-Yada ne?

-Buradan biri.

-Bir polis mi? Lütfen saçmalama.

-Neden olmasın? Ne zaman kimin nerede olduğunu bilmiyorsun ki.

-Evet haklısın. Ama çok saçma değil mi?

-Saçma evet, ama düşünmemiz lazım.

-Ah. Hayır. Öyle olsa bile bunu fark ederdik. Hiçbir polis öyle cinayetler işleyip te ertesi gün işine devam edemez.

-Neden? Soğukkanlı bir polis ise?

-Ne kadar soğukkanlı olursa olsun. Kendi çalışma arkadaşlarını kim o şekilde öldürür ki. Bu manyaklık!

-Of haklısın. Bilmiyorum Yılmaz. Kim o zaman bu. Nasıl beceriyor bunları.

Kapı çaldı ve kafasını uzatan Nihal'di. İçeri hızlı bir şekilde girdi ve kapıyı kapattı, büyük bir konuşmayı böldüğünü fark etti ve bir an duraksadı.

-Gel. Bizde KK dan bahsediyorduk.

-Bir şey çıktımı?

-Maalesef. Konuşulan numara erdemin üzerine alınmış.

-Akıllıca bir hamle.

-Aynen öyle.

-Peki nasıl güven sağladı hemen.

-Betül, aramızdan biri olduğunu düşünüyor.

-Aramızdan derken? Bir polis mi? Ah. Yok hayır. Bu imkansız bir şey.

-Bence de öyle. Sende neler var?

-Karinayı polis evine aldık, bir oda hazırladık ve bıraktık, incelemeler yapacak orada ve sürekli takipte kalacak. KK ya gelince, bir iz hala yok, tek umut o numaraydı ama ondan da bir şey çıkmamış. Yani eskisi gibi elimiz yine bomboş.

-Anladım. Çalışmaya devam edin. KK'yı bulmalıyız ve daha fazla kişinin canını almadan yakalamalıyız.

-Tamamdır şef..

Nihal odadan çıktı, Betül ayağa kalktı ve yılmaza doğru yaklaştı, ellerini tuttu ve yüzüne baktı.

-Ee. Akşam çıkıyor muyuz?

-Çıkıyoruz. 

HERKES ÖLMELİWhere stories live. Discover now