17

84 9 0
                                    



Emniyete yakın bir yerde oturmuş, kahvaltı yapıyorlardı, Betül elindeki simitten bir ısırık aldı ve kenara koydu, Yılmaz elindeki patatesli böreği hızlı hızlı yiyordu.

-Patatesli böreği çok seviyorsun anlaşılan?

-Severim. Ama hemen bitirip büroya geçmeliyiz.

-Acelesi nedir? Boğazıma tıkayacaksın.

Betül çok ince hareketlerle simidini ısırıyor sürekli ağzındaki susamları temizliyordu. Dışarı da boş bir masaya oturmuşlardı, etrafta çiçekler güzel kokular yayıyordu, Temiz hava ciğerlerini temizliyor insanları ve yılmazla ile betülü tekrar hayata döndürüyordu. Oturdukları yer çok kalabalık değildi ve emniyete en yakın yer burasıydı. Yılmaz böreğini yedikten sonra arkasına yaslandı ve çayını eline aldı, sıcaktı bardağından çok fazla buhar çıkıyordu, bir iki yudum aldı ve masanın üzerine koydu, gözleri Betüldeydi, yine çok güzel olmuştu beyaz bir spor ayakkabı, onun üstüne beyaz bir pantolon ve mavi bir gömlek, giydiği hiç bir şey o iri göğüslerini saklayamıyordu, Yılmaz hayran gözlerle onu inceliyor baştan aşağıya süzüyordu, Elleri narin ve yumuşacıktı dokunduğun zaman sanki seni başka bir evrene götürüyordu, orası bambaşka bir yerdi. Yılmaz fark etmeden Betülün elini tutmuştu, Betül ne olduğunu anlamadı, birkaç defa ''Yılmaz'' diye seslendi ama Yılmaz dalıp gitmişti, o betülün cennetindeydi artık, o gecen geceki öpücüğü hatırlamış ve dokunuşları hissetmişti. Işıkta ani fren yapan ve dönen siyah ''Range Rover HSE'' Aracı fark etti. Onlara doru geliyordu ve ön camı açıldı elinde maskeli bir adamın elindeki ''Beretta 98'' Model silahı fark etti, Nerde görsen tanırdı o silahı çünkü kendi de ondan kullanıyordu. Aracın içindeki adam elindeki silahı ateşledi, Yılmaz Betülü kenara itti ve masayı kendileri siper almak için kenarından tuttu ve döndürmeye çalıştı, adam ateş etmeyi kesti ve araç hızla kaçmaya devam etti. Betül hemen kendini kontrol etti kanama veya acı yoktu, Koşarak Yılmazın yanına geldi ve göğsünden vurulduğunu fark etti. Sağ göğsünün birkaç milim üstünden vurulmuştu, kan gömleğinden taşmaya devam ediyordu, hemen kafasını kaldırdı ve bağırdı.

-Biri hemen ambülans çağırsın!

Üstündeki deri montu çıkardı Betül ve yaraya bastırdı. Elini saçlarına doladı ve yılmazın kafasını kucağına aldı yaraya basmaya devam ediyordu.

-İyisin.. iyileşeceksin.

Betülden gözyaşları akmaya başladı, oturduğu yerde sallanıyor, montu ve elleri yılmazın kanıyla kaplanmıştı. Bölgeye en yakın polis ekipleri intikal etti, yılmazın baş komiseri yerde görenler şaşkınla etrafta koşturmaya, ambülansın gelmesi için yolu açmaya çalışıyorlardı, Betülün kucağındaydı yılmaz ve gözleri kapanmıştı çok kan kaybetmişti, dayanamıyordu artık belliydi. Uzaktan ambülansın sesi duyuldu ve hemen yanlarına geldi, ambülansta 4 paramedik vardı ve iki tanesi arkadan elinde çantalarla indi ve koşarak yılmazın yanına geldiler, diğer iki kişi sedyeyi indirmiş koşarak yaklaşıyorlardı, Betülü hemen kenara aldılar ve sedyeyi getirenlerden biri onu incelemek istedi ama sert bir tavırla reddetti.

-Ona bakın! Onun durumu ağır!

Hemen yılmazın yarasını buldular ve birkaç işlem uygulamaya başladılar. Bir kişi döndü ve konuştu.

-Hemen hastaneye götürmeliyiz. Durumu ağır.

-Hemen gidelim. Hemen.

Yılmazı sedyeye taşıdılar ve kemerleri bağladıktan sonra hareket ettirdiler, ambülansın arkasına yerleştiler ve Betülde oradaydı, Yılmazın elinden tutuyor bırakmak istemiyordu. Betül titrek ve ağlamalı sesiyle konuşmaya çalıştı,

-Kurtarın onu. O bir baş komiser kurtarın onu! 

HERKES ÖLMELİDove le storie prendono vita. Scoprilo ora