39

54 4 0
                                    



-Nereye gidiyoruz?

-Akşam yemeği yemeye.

-Hangi lokantaya?

Yılmazın suratın da pis bir gülümseme belirdi, bu iyi bir şey miydi yoksa kötü mü Betül karar veremedi. Yılmaz uzun yollardan geçtikten sonra Bosna Hersek mahallesine girdi, burası öğrencilerin çoğunlukta olduğu, üniversiteye yakın, her imkan bulunan ama çarşıya uzak bir yerdi. Yılmaz mahalleden girdikten sonra ışıklarda durdu, betül biraz daha incelemek için kafasını camdan dışarı uzattı, etrafta sayısız yurt vardı, bunun sebebi belliydi kampüse yakın olması. Öğrencileri gördü, hepsi kendi halinde yaşıyor, hareket ediyorlardı, sakin ama güzel bir yerdi burası, insanın zaman geçirmesi için her şey mevcuttu. Aileler içinde imkanları bol bir yerdi, bir çok ilkokul ve ortaokul mevcuttu hatta lise bile vardı. Betül araç durunca kafasını tekrar içeri cevirdi, yılmaz motoru durdurdu ve anahtarı çıkardı, araçtan inmek için kapıyı açtı. Betül de aynı şekilde karşılık verdi, araçtan indikten sonra etrafında baktı Betül bir lokanta veya her hangi bir yer göremedi sadece bir fırın vardı.

-Nerede yiyeceğiz?

-Burada.

Yılmaz eliyle fırını gösterdi, Betül tabelayı okudu, ''Nuri'nin Yeri'' gerçekten burada nasıl bir akşam yemeği planlamıştı yılmaz, Betül hareketsiz kaldı bir an düşüncelerdeydi ve oradan yılmazın koluna dokunmasıyla kurtuldu.

-Hadi girelim.

-Girelim madem.

İçeri girdikten sonra orta yaşın üstünde bir usta karşıladı onları, ustanın yüzünde bir gülümseme belirdi, kollarını açtı ve onlara doğru hareket etti, yılmazı kollarıyla sardı önce, uzun bir süre sarıldıktan sonra geri çekildi karşısındaki bu güzel hanımın kim olduğu hakkında bir fikri yoktu. Yılmaz bunu anlamış gibi hemen söze girdi.

-Ustam. Betül komiser. İstanbul cinayet büro amirliğinden geldi buraya. Benim ekibime destek için.

-Memnum oldum hanımefendi. Nuri Usta ben.

-Ben memnum oldum asıl efendim.

-Yılmaz geçin oğlum oturun bakalım.

Yılmaz ustanın gösterdiği yere doğru yöneldi, sandalyeyi çekti ve oturdu, karşısına Betül geçti, Nuri usta ayakta onların yerleşmesini bekliyordu.

-Yılmazım ne alırsınız?

-Nuri Abi. Bıcakarası, Mevlana, etliekmek, börek karışık bir şeyler yap. Hanımefendi daha yeni tadacak bunları, hepsinden yesin.

-Tabii Yılmaz oğlum hemen yapıyorum.

Nuri usta döndü ve dükkanın arka tarafına geçti, Yılmaz buraya önceden baya gelmişti, o belli oluyordu, ama Betül anlamsız şekilde yılmaza bakmaya devam ediyordu.

-Kafana takılan bir şey mı var?

-Hayır. Sadece bu söylediklerini önceden duymadım.

-Konyanın yemekleri. Hamur ile yapılır, Büyük bir ustalık gerektirir, Nuri usta da doğduğun dan beri bu işi yapıyor diyebilirim. Çok anısı var ve her seferinde anlatırdı bana. bunları yapmak gerçekten marifet ister, Nuri usta tanıdığım en marifetli ustadır. Etliekmek; Konya' ya özgü olan ve üzerine ana maddesi et olan bir karışımın konduğu hamur işi bir yemektir. İnce ve uzun bir şekilde açılan hamurun üzerine; kıyma , domates, biber, soğan , maydanoz dan oluşan etli ekmek içi tamamen yayılır ve fırına verilerek yaklaşık 5 dakika boyunca pişirilir.

-Anladım. Pide yani?

-Dükkan dan kovulmak mı istiyorsun? Sakın bir daha pide deme. Nuri usta çok sinirlenir. Pide ve etliekmek arasında çok fark vardır.

-Çok merak ediyorum şuan.

-Hazırlayınca anlarsın.

Yılmaz yine küçük bir gülümseme attı, Betül etrafı izliyordu, sade, küçük bir dükkandı, 4 tane masa vardı, sıradan sandalyeler, içi odunla yanan bir taş fırın vardı.

-Buraya sık gelir misin?

-Fatih etliekmek yemeyi çok severdi. Hafta da en az 2 defa yerdi, okulu da buradaydı, o yüzden her okul çıkışı buraya gelirdi, bende onu almaya buraya gelirdim. Nuri usta çok iyi bir adamdır. Karşıdaki mavi evin 2.katında oturur, elinde tek bu fırını var, işi gücü burada etliekmek yapmak. Tek başına çalışır, bazı gençler arada yardım etmeye gelir, ama onların burada durmasını pek istemez.

-Karısı, çocuğu yok mu?

-Kaybetmiş karısını. Çocuğu da hiç olmamış. O yüzden fatihi çok severdi. Kendi oğlu gibi benimsemişti, benimde aklım kalmıyordu burada olduğunu bilmek beni baya rahatlatıyordu. Eşimi kaybettikten sonra Fatihi birkaç defa Nuri abiye bırakırdım, iş için bazı günler karakolda durmam gerekiyordu, fatih hem Nuri amcasında kalmayı isterdi o günlerde. Nuri ustaya ders çalıştırır, bir şeyler öğrenmesini sağlıyormuş.

-Yaa... Çok güzel bir çocukmuş Fatih. Kim yapar ki şimdi böyle bir şeyi.

-Doğru. Kim yapar ki.

Nuri usta elinde yemeklerle masaya doğru yaklaştı, etrafı enfes bir koku sarmaya başladı, yemeklerin üzerinden buharlar çıkıyor ve muhteşem görünüyordu.

-Evet. İşte geldi, Tam istediğin gibi Yılmaz.

-Ustam be. Yine çok iyisin.

-İşimiz bu evladım. Hanımefendi, buyurun bakalım.

-Nuri abi çok güzel gözüküyor, ayrıca çok güzel kokuyor.

-Sıcaktır kızım. Dikkat et.

Yılmaz eline yarım bir etliekmek aldı, üstüne biraz biber döktü ve limon sıktı, dürdü ve ucundan hafif bir ısırık aldı. İşte bu gerçek bir etliekmekti. Betül de aynı şekilde bir yarım aldı, üzerine biraz limon sıktı ve ağzına doğru götürdü, sıcaktı ve ufak bir ısırık aldı. Çiğnerken yılmaza baktı, gözlerini büyümüş ve lezzetini almıştı, kafasını öne doğru hafif salladı.

-Usta. Bu muhteşem bir şey.

-Burada çoğu kişi bunu akşam yemeği olarak tercih eder. Akşam mesai saati bitiminde dükkanda dolmaya başlar, çok güzel ve lezzetlidir. Tabi her yerde böyle güzel olmaz. Ustanın eli de önemli.

-Nuri ustam bir tanedir. Tabii ki Konya da çok değerli ustalar var. Ama Nuri usta benim için çok değerlidir.

-Sağ ol evladım.. Hadi size afiyet olsun.

Nuri usta uzaklaştı, kasaya doğru yöneldi, yılmaz ve betül masadakileri yemeye devam ediyorlardı, yanına birer tane de kola açmışlardı.

-Beğendin mi gerçekten?

-Bundan sonra her akşam bundan istiyorum.

-Fatih gibi konuşuyorsun.

Yılmaz gülümsedi. En son ne zaman bu kadar güzel ve sıcak bir ortam yaşamıştı, en son ne zaman böyle içten gülmüştü, Şuan içi huzur ve mutluluk doluydu. Tüm cinayetleri kısa sürelide olsa unutmuştu. 

HERKES ÖLMELİWhere stories live. Discover now