32. Bölüm: Göz Yaşları

5.5K 425 126
                                    

Yolda hızlı bir şekilde yürürken yaşadığım şeyleri düşünüyordum. 4 ayda hayatımın ne kadar değiştiğini....

'Keşke' demek istiyordum. 'Bunları yaşamasaydım.' Ama diyemiyordum işte. Kendimi geçen 4 ayda daha farklı hissediyordum. Daha farklı birine dönüşmüştüm ben. Daha duygusal ve daha güçlü bir kız olmuştum. Yağmur yavaşça yağarken babamın bencilliğini düşündüm. Bende kalkmış ondan yardım istiyordum. Düşüncelerim bir anda Pamir'e gitti. İstemeyerek birlikte olduğumuzu söyleyince gitmişti. Kızmış mıydı bunu dememe? Ama doğru bir laf etmiştim. Ayağımdaki topuklu ayakkabıları çıkarıp elime aldım. Daha rahat yürümek istiyordum. Aralık ayında olmamıza rağmen sonbahar mevsiminin havası hakimdi her yerde.

Biraz daha yürüdükten sonra telefonumun çaldığını duydum. Arayan Nur'du. Beni merak etmiş olmalıydı. Durdum ve telefondaki yazıya baktım. Kendi babam bile beni önemsemiyorken o beni önemsiyordu. Göz yaşlarım birden akmaya başlayınca yere oturup ağlamaya başladım. Böyle bir babaya sahip olmak berbat bir şeydi. Ama ben onu seviyordum. Lanet olası duygularımı ben kontrol etmiyordum. Edemiyordum. Göz yaşlarım yağmurla karışıyordu. Şimdiden giysilerim sırılsıklam olmuştu.

Bir süre sonra üşüyen bedenimin uğuştuğunu hissettim. Kalkacak gücüm bile yoktu. Göz kapaklarımı kapatacağım anda bir siluet gördüm. Bana doğru geliyordu. İyice yaklaştığında göz kapaklarım daha fazla dayanamadı ve kapandı. Tek gördüğüm sarı saçlarıydı.
*************
Gözümü açtığım anda kendimi bir odada buldum. Okuldaki odalara benziyordu. Sadece renkler ve dekorasyonda az da olsa farklılık vardı.

"Sonunda uyandın." Dedi yanı başımdaki bir ses. Bu sesi biliyordum. Ateş'den başkası değildi. Dehşetle kafamı yana çevirdim ve onun alaylı yüzüyle karşılaştım. Hızla doğrulmaya çalıştım ama bedenim buna izin vermedi.

"Burada neyşim var?" Dedim duygularımı belli edecek bir sesle.

"Sokakta seni yağmurun altında otururken gördün. Yanına geldiğim an gözlerin kapandı. İçim seni orada bırakmaya el vermedi."

"Başka herhangi bir şey olmadı değil mi? Beni alıp odana getirdin." Buranın Ateş'in okuldaki odası olduğunu çok geçmeden anlamıştım.

"Merak etme uyuyan güzel. Hiçbir şey olmadı."

"Uyuyan güzel mi?" Dedim. "Neyse. Kimse bizi görmedi değil mi?"

"Sadece Yeşim gördü. Gördüğü anda koşmaya başladı."

"Ne!" Dedim bağırarak. "Olamaz. Elinde bir koz var şimdi."

"Of hadi ama." Dedi Ateş rahat bir sesle. "Bu koz onun ne işine yarayacak?"

"O ise yarar bir yol bulur." Dedim kendimden emin bir sesle.

"Aman boşver onu." Dedi Ateş. "Yakında buradan gideceksin zaten." Söylediği şeyle gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Ne demek buradan gidecekmişim?" Bunun üzerine sırıttı.

"Babamın kölesi olacaksın ya." Dedi sakin bir sesle. "O yüzden burada kalman imkansız."

Bir anda beynim birsürü şeyi aynı anda düşünmeye başladı.

Atalay gerçekten de Ateş'in babası!

Ayrıca Ateş onun kölesi olmam için babasına yardım ediyor.

Ve nasıl olur da rüyam doğru çıkıyor?

Birsürü soru işaretiyle biten cümleler beynimde dolanıyordu. O an yüzüm hangi şekli aldıysa Ateş kahkahayı bastı.

"Buraya gelme sebebim sensin." Dedi. "Babam buraya beni gönderdi. Sana söylemenin nedeni gitmenin çok az kaldığı."

Ejderha ElementiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant