Alçaktan hızlanmak tehlikeliydi ama Güz'ün başka çaresi yoktu. Yolun boş olduğunu görünce iyice pedala yüklendi ve geriye dönüp adamlara baktı. Epey geride kalmışlardı. Kendine engel olamayıp bir zafer kahkahası attı. Ama çok erken davranmıştı.

O sırada bir elektrik direğine çarpmasaydı adamları hayli hayli atlatırdı. Ama şans, o gün Güz'den yana değildi belli ki.

Çarpmanın etkisiyle öne savrulup Venüs'ten düştü. Dizleri ve avuç içleri sıyrıldı. İnleyerek arkasına baktı. Şimdi hapı yutmuştu işte.

Ne yapacağını bilemeyerek etrafına bakındı. Koşarak onlardan kurtulamazdı. Kalıp dövüşmek de bir seçenek değildi. Henüz o kadar ilerlememişti eğitiminde.

Gidonu yamulmuş Venüs-2'sine bakıp hüzünlendi. Ondan ufak bir özür dileyerek koşmaya başladı. Kot pantolonunun dizleri yırtılmıştı ve Güz kan aktığını gördü. Aldırmadan devam etmeye çalıştı ama onu epey yavaşlatıyordu yaraları.

Bir ara sokağa kendini zor attı. Telefonunu kontrol edip nefesini düzene sokmaya çalıştı.

"Hadi, nerede kaldınız?" Ayaklarını yere vurarak koşmaya devam etti. Ama o an çok yanlış bir sokağa girdiğini anladı. Sokağın sonunda çıkışı boylu boyunca kapatmış bir çöp arabası vardı. İçinden küfür ederek diğer tarafa yöneldi ama artık çok geçti. Adamlar sokağın başına gelmişlerdi bile.

"Hah, şimdi tam oldu" diyerek kendi kendine söylenmeye devam etti. Geri geri gidip çöp arabasına yaklaştı. Belki kenardan geçebilirdi.

"Bakın, zorluk çıkarmak istemiyoruz. Bizimle gelin ve bu iş bitsin" dedi adamlardan biri nefes nefese. Onları epey koşturmuştu belli ki.

Güz, avuçlarını ovalayarak bir kaçış yolu aradı.

"Peşimi bırakın. Size icadımı vermeyeceğim."

Adamlar birbirlerine baktılar ve hiç konuşmadan Güz'e doğru ilerlemeye başladılar.

Güz geri geri giderek çöp arabasına dayanmıştı. Ne yapacağını bilemeyerek eğildi ve arabanın altına baktı. Zor geçerdi ama son çaresiydi artık. Tam bir bacağını attığı anda ayak sesleri duyuldu.

"Beyler, ayıp değil mi ama tek kişiye iki kişi girilir mi?"

Cesur sokağın başında belirmişti. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı ve kolları iki yana açıktı.

Güz derin bir nefes vererek gökyüzüne baktı minnetle. Ayağa kalkıp Cesur'u buldu gözleri. Gülümsedi.

Cesur da bu iş bende sen rahat ol, bakışından attı ona.

"Sen kimsin be?" dedi adamlardan biri.

"Ha, ben mi? Şu arkada görmüş olduğunuz bela küpünün kişisel korumasıyım" dedi beyaz gömleğinin kollarını rahat bir tavırla katlarken.

"Şimdi, ben merhametli bir insanım. O yüzden size üç saniye veriyorum. Eğer toz olmazsanız olacaklardan ben sorumlu değilim. Ona göre." Kollarını kavuşturup pazılarını sergiledi.

Adamlar, alaycı bakışlarla Cesur'u süzdüler. Sonra gerine gerine sordu biri.

"Ne olacakmış bakalım?"

Cesur aniden alaycı tavrını bir kenara attı ve ciddi bir surat ifadesine büründü.

"O zaman, günah benden gitti."

O kadar hızlı hareket etti ki, Güz onu takip etmekte zorlandı. İlk darbeyi soldaki adama indirdi ve adamın çenesinden hiç de hoş olmayan sesler çıktı. Yumruğu attığı kolunun dirseğini de diğerinin burnuna geçirdi. Hiç vakit kaybetmeden tekmelerini ve yumruklarını senkronize bir şekilde devam ettirdi. İki adama da eşit derecede ilgi gösteriyordu.

Güz de olan biteni hayretle izliyordu kenardan. O sırada sokağın başında bir gurup Simurg ajanı gördü. İçlerinde Dumrul da vardı. Uzaktan Cesur'u izliyor ve hiç karışmıyorlardı. Dumrul, Güz'ü görünce başıyla selam verdi. Güz de aynı şekilde karşılık verdi. Neden gelip yardım etmediklerini anlamamıştı Güz ama Cesur'un da pek ihtiyacı yok gibiydi. Yine de bir iki yumruk yemişti ve burnu kanıyordu.

Son adamı da yerden kalkamayacak hale getirince nefes verip ayağa kalktı. Elini burnuna götürüp akan kana baktı ve sırıttı. Dumrul'un gurubuna dönüp,

"Bununla beraber 11 oldu naber?" dedi son kelimeyi uzatarak.

Ajan gurubu yakına gelip Cesur'un hallettiği adamlara baktı. Ve birkaçı alkış yaparken diğerleri de sırtına şaplak attı.

Güz, ağzı açık kalmış halde bakıyordu öylece.

Bunlar kesinlikle akıllı insanlar değillerdi.

"Ya siz manyak mısınız?" İlerleyip guruba dahil oldu.

"Dövdüğünüz adamların çetelesini mi tutuyorsunuz yani?" İnanmayan gözlerle Cesur'un suratına baktı. Cesur ise epey keyifli görünüyordu.

"Evet. Hatta iddiayı da kazandım." Kolunu Dumrul'un boynuna attı.

"Arkadaş 9 da kaldı da. Biraz hamladın mı sen Dumrul? Epeydir saha görevine çıkmıyorsun galiba" diyerek alay etti.

Dumrul, Cesur'un kolundan kurtularak homurdandı.

"Bizi niye beklemedin lan sen?"

"Ne yapayım oğlum. Çağrıyı alır almaz çıktım. En yakında ben vardım" dedi ellerini açarak.

"Manyaksın sen" dedi Güz gözlerini kısarak. Cesur da uğradığı hakaretin farkına vararak kaşlarını kaldırdı.

"Senin paçanı ikinci defa kurtardım be. Şimdi manyak mı olduk yani?"

Doğruya doğruydu şimdi. Güz de bunu bildiğinden sesini çıkarmayıp kollarını kavuşturdu.

"Tamam, neyse. Tartışmanıza üste devam edersiniz" dedi Dumrul Cesur'un sırtına vurarak.

"Buradan bir an önce gidelim. Destek kuvvet gelebilir."

***
Yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz. Bölüm hakkında ne düşündüğünüzü yorum olarak yazın lütfen.

Mavili geceler dilerim.

KIZIL DALGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin