"Bu arada. Teşekkür ederim." Bakışlarını indirdi bu defa.

Cesur omuz silkti.

"Önemli değil."

Tam arkasını dönmüş gidiyordu ki vazgeçip durdu.

"Arada saçlarını örsene. Önüne düşmelerinden rahatsız oluyorsun belli ki. Güzel olur."

Ve başka bir şey söylemeden hızlı adımlarla uzaklaştı.

Güz ise arkada şaşkın gözleri ve açık ağzıyla kalakaldı. Bir elini saçına götürüp okşadı. Cesur haklıydı aslında. Saçları uzun olduğu için örmek zahmetli geliyordu Güz'e. O yüzden pek uğraşmıyordu. Ama denemekten de zarar gelmezdi sonuçta.

***

"Eee, ekibe kimleri seçmeyi düşünüyorsun?" Gece antrenmanında Cesur gelip omzunu dürtmüştü. Güz o sırada basketbol topunu nasıl tutacağını öğreniyordu Dumrul'dan.

"İşim var görmüyor musun?" diyerek tersledi Cesur'u.

Dumrul ise kenara gidip su şişesini eline aldı.

"Beş dakika mola verelim" dedi ve diğer gurubun yanına doğru ilerledi.

Cesur, kollarını kavuşturup cevap bekler gibi baktı.

Güz de basketbol topunu yerde sektirmeye başladı.

"Zaten çok kişi tanımıyorum." Topu sektirmeyi bırakıp, Dumrul'un öğrettiği gibi atmaya çalıştı. Top düz gitti ama potaya değmeden düştü.

Cesur düşen topu alıp Güz'ün yanına geldi.

"Çakır ile Dumrul gelebilir bence. İyi insanlara benziyorlar."

Cesur topu ustalıkla potaya gönderdi cevap vermeden önce.

"Onlar en iyi ajanlardan ikisi. İyi seçim yapmışsın. Sezgilerinin kuvvetli olduğu belli oluyor."

Topu alıp geri geldi.

"Ama bileklerin için aynı şeyi söyleyemem. Şunlara bak, böyle bilek mi olur?" Cesur, Güz'ün sağ kolunu kaldırıp salladı. Güz'ün sıska bilekleri vardı ama bu güçsüz olduğu anlamına gelmiyordu. Kolunu Cesur'dan kurtarıp ona ters bir bakış attı.

"Bu bilekler ne cıvatalar sıktı ne tornavidalarla uğraştı senin haberin var mı?"

Cesur kısa bir kahkaha attı.

"Öyle mi? E niye top yarı yolda düşüyor o zaman?"

Güz, alınmış gibi kollarını kavuşturdu.

"Bak şimdi. Al şu topu eline." Topu eline tutuşturup yanına geçti. Topu tutar gibi ellerini havaya kaldırdı Cesur.

"Bir elini sadece destek için kullan. Tüm gücünü, atacak olduğun eline verip bileğini kırbaç gibi bükmelisin. Anladın mı?"

"Bebek değilim. Anladım" dedi Güz, ters bir sesle. Ardından dikkatini toplayıp Cesur'un dediğini yapmaya çalıştı.

Sol elini destek için topun yanına iliştirdi. Topu tamamen sağ eline verip iyice havaya kaldırdı. Ardından dizlerini büküp hızla yükselirken topu hızlı bir bilek hareketiyle ileri gönderdi.

Top dümdüz gidip potaya çizili dikdörtgene çarptı ve basket oldu. Güz, elleri havada öylece kalakaldı.

"Yaptım!" Cesur'a dönüp yumruklarıyla havayı dövdü. Sevinçle yerinde zıplıyordu.

Cesur ise Güz'ün bu haline gülüp,

"Eh, ben öğrettim çünkü" dedi egoist bir havayla.

Güz de bunu duyup zıplamayı kesti.

"Abartma. Hem sen de söylemiştin, benim hamurumda var. Seninle alakası yok yani."

"Ya, tabi." Cesur ileri uzanıp Güz'ün saçlarını karıştırdı. Güz de bundan rahatsız olup itiraz ederek geri çekildi.

"Saçlarımla oynanmasından hiç hoşlanmam." Eliyle saçlarını düzeltti.

Cesur, alt dudağını büküp kaşlarını kaldırdı.

"Bunu söylediğin iyi oldu. Hep yaparım artık."

Güz'ün boğazından öfkeli bir hırıltı yükseldi. Sonra saçlarını savurarak Çakır ve Dumrul'un yanına doğru yürümeye başladı. Cesur ile uğraşamayacaktı.

"Çakır, konuşalım mı biraz? Seninle de Dumrul." Çakır'ın koluna tutunup Dumrul'a küçük bir gülümseme gönderdi. Çakır kafasını salladı ve guruptan uzaklaşıp bir köşeye geçtiler.

"Söyle bakalım kızıl kafa." Çakır bu gün saçlarını toplamıştı bu yüzden kazıttığı ensesi daha çok görünüyordu.

Güz, arkasına baktığında Cesur'un da yanlarına geldiğini gördü. Önemsemeyip önüne döndü ve konuşmaya başladı.

"Cumartesi günü Atlas'ta bir konferans düzenleniyormuş. Edgü Hanım benden bir ekip kurmamı istedi. Acaba siz ikiniz benimle gelmek ister misiniz?"

"Bizimle" diyerek araya girip düzeltti Cesur. Güz, gözlerini devirdi.

Çakır ve Dumrul birkaç saniye ifadesiz suratlarla birbirlerine baktılar. Sonra Çakır kahkaha atarak Güz'ün omzuna vurdu. Eli epey ağırdı.

"Şaka mı yapıyorsun? Elbette geliriz. Hatta seve seve." Güz rahatlamış bir ifadeyle Çakır'a baktı. Çaktırmadan omzunu ovuşturdu.

Dumrul'un ifadesini görmek için kafasını kaldırmak zorundaydı Güz. Hafifçe gülümsüyordu.

"Buradaki her ajan Atlas'a gitmek için can atar. Böyle bir şeyi sorman bile komik."

"Öyle mi?" Güz utanmıştı. Nerden bilebilirdi ki?

"Yapma Dumrul. Utandırma kızı" dedi Çakır, Dumrul'a dirseğiyle dokunarak. İkisi de gülmeye başladı. Dumrul'un gülüşü gök gürültüsüne benziyordu.

"Eh, takım tamamlandıysa protokolü imzalamak için Edgü Hanım'ın odasına gitmemiz gerek."

"Tamam. Hallederiz. Konferans ne hakkında bu arada?"

"Yeni nesil mekanik mi laboratuvar gereçleri mi ne... Zart zurt işte. Sizi de ilgilendiriyormuş. Sadece koruma için değil konferans için de geleceksiniz." dedi Cesur. Konuyla pek ilgili olmadığını belli ediyordu.

"Silah veya özel görev araçlarıyla ilgili olsa gerek." Dumrul çenesini kaşıdı.

"Eğlenceli olacak o halde" dedi Çakır sırıtarak. Sırıtması pek de normal değildi.

***

Atlas'a yolculuk var millet! Duymayan kalmasın!

Neler olacak dersiniz?

KIZIL DALGAWhere stories live. Discover now