dört: paralı asker

231 14 4
                                    

imagine dragons • beliver
gumiho 

Kherion tekerlekli sandalyesine oturmuş karla kaplı Long Island manzarasını hüzünle izliyordu. Kırışıklıkları son gördüğünden bu yana artmıştı, saçları ise giderek ağarmış duruyordu.

Onlara dönmek için tekerlekli sandalyesini çevirdi. Yüzü samimi bir gülümsemeyle aydınlanırken Carmen üç bin küsür yaşındaki gözlerde en ufak bir art niyet görebilmek pür dikkat sentoru izliyordu. "Seni gördüğüme sevindim, Carmen." adamın ağzından çıkan sözcükler kızı yatıştırmaya çalışıyor gibi gözüküyordu.

Carmen konuşmayı reddetti. Bütün çocukluk döneminde bu adamın Tanrılar'a hizmet ettiği öğretilmişti ve açıkça ona güvenmiyordu. "Merhaba, Kherion Bay D. yok mu?" sahte Connor neşeyle cıvıldarken Kherion onu yeni fark etmiş gibi gözüküyordu.

"Ah, o Olimpos'a gitti. Connor neden yukarıda Lou'ya yardım etmiyorsun?" Kherion kibar bir şekilde Gumiho'yu kışkışlarken insan tilki kırması bu isteğe sorgusuz sualsiz boyun eğdi. Büyük Ev'e girerken Carmen onun Arkadan Bıçaklayan'ı almasını umdu.

"Beni neden çağırdın?" Carmen gözlerini at adamdan çekti ve manzarayı izlemeye başladı. Kamp tıpkı bir kar küresi gibi gözüküyordu, meraklı bir çocuk onu sürekli sallıyormuş da karlar yağıyormuş gibi.

"Benden her zaman kaçmıştın, Carmen. Bunu üstelemedim, kampa diğer taraftan geçmiş çocuklar genelde beni görmek istemezdi fakat sende bir gariplik vardı." Kherion kıza elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordu en azından ses tonu bunu gösteriyordu. "Titan savaşından bir yıl sonra geldin, seni savaş alanında gören kampçılar muazzam bir dövüşçü olduğunu söylemişlerdi. İsterse Percy Jackson'ı denizde alt edebilir. Will bana bunu söylemişti fakat şöyle bir sıkıntı var.."

"O beni hiç savaş alanında görmedi.Yaralı kampçılarla ilgileniyordu." Carmen adamın düşündüğü şeyi dillendirirken sentor başıyla onu onayladı. "Bunların hiçbirini inkar edemem Kherion, Titanların tarafındaydım ve bundan en ufak bir pişmanlık duymuyorum."

Kherion hafifçe güldü. "İnatçısın, diğer askerler daha kolay pes etmişti." Carmen at adamı hafife almadığını anladı göründüğünden de fazlasını biliyordu. "Peki bana gelişim çağındaki bir kızın bir yılda bedenen nasıl herhangi bir değişiklik göstermediğini anlatabilir misin?"

"Yeraltında zaman düşündüğünden daha ağır geçer, Kherion." Carmen derin bir nefes aldı. "Sonrasını biliyor musun, Tanrılarının bize gösterdiği merhameti?" Kherion'a baktığında yaşlı at adamın gözlerini ondan kaçırdığını gördü. "Önümde iki seçenek vardı. Ya ölüp Ceza Tarlalarına gidecektim ya da ruhumu Melione'ye satacaktım." genç kız bunu fısıldadığı zaman sentorun yüz ifadesi kiliseye günah çıkartmaya giden katoliğe benziyordu. "Melione bana günlerce işkence etti." Carmen'nın ağzından çıkan her sözcük zehirliydi. "Zincire vurulmanın kötü bir şey olmadığını düşünmüyorsan Melione'nin mağarasını dene derim. Günlerce karanlıkta sadece ateş suyu ve ben vardım yoldaşlarımın bir çoğu aklını kaçırdı, onların ve acı çeken pek çok ruhun çığlığı eşliğinde uyudum. Tanrıça beni almaya geldiği zaman altıma kaçırıyordum.."

"Sana yardım edebilmeyi çok isterdim, Carmen." Kherion bunu söylerken affedilmeyi umuyordu.

"Etmezdin yalan söyleme." Carmen'nın soluk yeşil gözleri alev alev yanarken sözcükleri bir yılana aitti sanki. "Ben Percy Jackson ve köpekler takımının bir üyesi değildim. Onlarca melez soykırıma uğrarken yoktun, fakat onlar vardı. Burada sadece Zeus beni kızartmasın diye duruyorum."

Hypnotic | nico di angeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin