beş: kuğu gölü

651 57 1
                                    

Ciddi anlamda şu alttaki laf Nico'yla Carmen'ı anlatmıyor. Ben kafayı yedim sanırım böyle bayılıyorum romantik romantik sözler yazmaya. Multi The Cranberries Zombie . Şahsen bu şarkıyı seçmemin nedeni arkadaşımın ona takması sonucu gerçekleşti. Ve fotoğraf Nico.

"Bir insanı neden sevdiğiniz sorusuna cevap bulamıyorsanız, onu gerçekten seviyorsunuzdur."
P. Auster

"Geç kaldım mı?" dedi Carmen ve kaskını çıkarıp görevli birine verdi. Sahneden gelen şarkı sesleri oyunun yeni yeni başladığını söylüyordu. Derin bir nefes aldı ve bale ayakkabılarını bağlarken yüzünü hızla yapılan makyaja karşı yüzünü dik tutmaya çalıştı.

"Hayır." dedi beyazlar içerisindeki arkadaşı ve tuttuğu nefesini verdi. "Tam zamanında geldin." uzun süredir tuttuğu nefesini verdi ve el çabukluğuyla üstündeki bol kazağı atıp sahne sırasına girdi.

Sahnenin parlak ışıkları altında ilgi sarhoşuna dönmüştü kız, far tutulan tavşan gibi etrafa bakınırken en ön sırada onu dikkatle izleyen mavi gözlerin herhangi bir hata durumundaki endişeli bakışları ve kıza güven verecek kadar yumuşak bakan kahverengi gözler ona pür dikkat bakıyordu.

Kızın içine ekilen endişe tohumları yavaş yavaş filizini vermişti. Carmen kusursuz bir şekilde bunu yapmalıydı en basitinden bütün bir mürettebata rezil olabilirdi. Silviana ona güven verircesine parmağını tuttu. Bu aralarında ki ufak bir sırrın serçe parmakları arasında zehirli bir sarmaşık gibi büyümesiydi.

Zehirli sarmaşıklar, zehirli dillerde ve zehirli kalplerde büyüyerek içten içe karartıyordu cılız bedenlerini. Sahne ise bu karanlık zihinlere ufak bir yıldız gibi yarıp geçiyordu bedenlerini ve oynaşıyordu karanlıkla.

Her bir adım küçük yıldızlara dönüştü ve en önde parladı ay, yeşil gözler bütün güzelliği sarıp sarmalıyordu. Onay beklercesine baktı kız Luke'a, usul usul salladı başını o an sahne ışıkları daha parlak, insanlar daha silik, ruhu daha ışıltılıydı.

Kolları bir kanat gibi çırpınıp uçarken orkestranın huysuz gürültüsü altında havalandı adımları. İmkansızı başarır gibi gururlu bir gülümseme boyun eğdi güçlü büyücüyü canlandıran çocuk karşısında ve perde yavaş yavaş kapandı.

Bütün o uğultular arasında, Silviana'nın tebriki kızın kulakları arasında çınladı. Carmen yutkundu ve başını salladı, pembe dudakları neşeyle kıvrıldı.

"Çok iyiydin." dedi kız. Silviana utangaç bir gülümsemeyle kıza baktı. Beyaz elbisesi esmer teniyle mükemmel görünsede Carmen kızın düşünceleri yüzünden ona zarar verebileceğini hatırladı. Ölümle birlikte yürüyen bir kız için ne kadar az hatıra bıraksa insanlar o kadar az kurtulabilirdi.

"Sende çok hoşsun." dedi utangaç bir gülümsemeyle Silviana. Carmen bu sözleri başka birinin sarf etmesini isterdi fakat ona böyle bağlı birinden duymak kızı rahatlatıyordu. İkinci perde başlamadan kız hızla makyajı yapılsın diye koltuğa oturdu ve aynada kendine baktı.

Hızlı eller kızın yüzünde hareket ediyordu ve her darbe tenini beyazlaştırıyordu. Kuğuya dönüşüyordu sanki, tütüsü biraz daha incelmişti, muz çorapları daha beyazlaşmıştı. Saflık ve güzellik kızın bedenine yayılırken, Afrodit onu yüceltiyor gibiydi.

Aynaya bakarken yanına yaklaşmakta olan Luke'u gördü ve yutkundu kız. Uzun süre ona bakamamıştı fakat bunu en az kız kadar ciddiye aldığı belliydi. Kızın yanı başınada olan sandalyeye oturdu ve kısa döndürdü. Yüzünde küçük bir gülümseme, Carmen'nın korkudan altına yaptıracak kadar endişelendiriyordu.

Hypnotic | nico di angeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin