4. Bölüm (DÜZENLENDİ)

12.2K 849 185
                                    

Düzenlenme tarihi; 09.06.2019

Buna hazır mıydım? Emin değildim ama bu okulda bir şekilde hayatta kalmalıydım. Eğer kendimi güçsüz biri gibi gösterirsem büyük ihtimal küçümsenilirdim. Aslında daha yarım saat bile olmamıştı ama benden iki kat iri bir savaşçının kolunu çevirmiş ve onu korkutmuştum. Şuandan itibaren geri adım atma lüksüm yoktu elbet bir gün içimde ki gücümü uyandırmam gerekecekti...

Sıcakladığımı hissetmemle saçlarımı boynumdan çekip bileğimde ki lastik tokayla hızlı ve gelişi güzel saçlarımı topladım. "Hey Ciara sen terliyor musun? Yoksa sen heyecanlandın mı?" Bill'in her zaman ki gevşek sorularından birine daha takılmayıp, uyarı amaçlı omzuna sert olmayan bir yumruk attım. Bill, yumruk attığım kolunu ovalarken bir yandan da bana gülüyordu.

Onu boş vererek Mack gibi arkadan yürümeyi tercih ettim. Okulun içini daha görmemiştim ama dışı bir harikaydı doğrusu ne çok abartı ne de çok sıradandı. Daha demin bulunduğumuz alan ağaçlık sessiz bir alandı şuan ise okulun ön tarafında ilerliyorduk burası diğer alana göre daha kalabalıktı. Bizden önce burada okuyan savaşçılar çimenlik alanda uzun sopalarla antrenman yapıyorlardı, biraz ilerlerin de bir grup büyücü bağdaş kurmuş ellerinde kitaplar önlerinde şişelerle sanırım iksir yapıyorlardı. Büyücülerin hemen arkalarında ise sıra halinde 5 küçük dükkan vardı sanırım orada da kasabaya inmeden de alabileceğimiz genel eşyalar satılıyordu.

Bir süre daha bahçeye baktıktan sonra grup halinde sağa doğru döndük. Okulun diğer yan tarafı gibi sessiz bir alan değildi burası döner dönmez bizi sevimli bir kafe karşıladı. Kafenin ön tarafı tamamen camla kaplanmış, kafenin kapısının hemen orada ise yemek fotoğrafları ve hemen yanlarında fiyat listesi asılmıştı. Kafenin çatısına asılmış süslü lambalar ise kafeyi daha sevimli bir hale getiriyordu.

Ben hala kafeyi süzerken Jesica yanıma gelmişti. "Kafe de senin sevdiğin çikolatalı kurabiyeler var işimiz bittikten sonra kafeye uğrayalım mı?" ağzımı açıp Jesica'yı onaylayacaktım ki Anthony benden önce davranıp araya girdi.

"Onda zaten Marry annenin yaptığı kurabiyeler var! Ayrıca Ciara her kurabiyeyi sevmez." Gözlerimi kısıp Anthony'e en sert bakışlarımı atıp üzerine atlayacaktım ki diğer taraftan Jesica kolumu tutup beni öne doğru sürükledi. "Seni pislik yoksa bize söylemeden kurabiyeleri mi yiyecektin akşam!"dedi Jesica sert bakışlarını üzerime doğrulturken ellerimi masum bir şekilde havaya kaldırdım ağzımı açsam beni yiyecek gibi bakıyordu. Jesica da benim gibi Marry annenin yaptığı fındıklı ve çikolatalı kurabiyeleri çok severdi ve Marry anne ne zaman kurabiye yapsa hep birbirimizi yerdik.

"Niye kavga ediyorsunuz ki Jesica, Marry anne sana da fındıklı kurabiye vermemiş miydi? Çantana koyduğuna eminim." dedi Erica kaşlarını kaldırarak. Havada duran ellerimi hızla aşağı indirip Jesica kaçma girişiminde bulunmadan onu kolundan yakaladım.

Yüzümde pis bir sırıtış oluşurken Jesica kaçmaya bile çalışamadan kolunu yakalayıp, "Seni pislik! Hem benim kurabiyelerimi yiyecektin hemde kendininkileri mi? Yemezler canım!" dedim Jesica tuttuğum kolunu zorlayıp elimden kurtulmak için çabalarken akşam ona yapacağım kötülükleri düşünmeye çoktan başlamıştım bile.

Jesica ile yol boyu debelenip sağa sola çarparak ilerlerken en sonunda önümüzdekiler yürümeyi kesmişti, geldiğimizi anlayınca Jesica'nın kolunu serbest bıraktım, bu iş burada bitmemişti. Jesica bir kaç kez yandan bakış attıktan sonra etrafıma bakınmaya başladım. Açıklık bir alanda orman ile iç içeydik etrafımda bir sürü ağaç ve bitki vardı hatta biraz ilerimde meyve ve sebze yetiştirilen bir tarla bile vardı. Etraf tamamen yeşillik içinde ve çok güzel duruyordu ben etrafımı izlemeye dalmışken, Jesica koluyla kolumu hafifçe dürtüp başıyla sağ tarafımda kalan camlarla kaplı kapalı alanı gösterdi. İçeride bir grup melez vardı ve başlarında ise az önce gördüğüm -sanırım tarih öğretmenimiz olan- siyah saçlı kırmızı gözlü melez öğretmen duruyordu. Adı sanırım Nick'ti açıkçası o adamı gördüğüm ilk anda kanım ısınmıştı kendimi ona tuhaf bir şekilde yakın hissetmiştim. Tam onlara bakmayı kesip önüme dönecekken bana bakan bir çift gözle karşılaştım simsiyah gözler direk mavi gözlerime odaklanmıştı ne zamandır bana bakıyordu bilmiyorum ama bu asker bozuntusu sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Daha fazla o siyah gözlere bakmanın anlamsız olacağından bakışlarımı onun üzerinden çektim.

ANKA KIZ (ASKIDA)Where stories live. Discover now