bir: başıboş tanrı

En başından başla
                                    

"Benden ne isteyeceksin, amca." Carmen'nın sözcükleri havada asılı kalmıştı. Thanatos derin bir iç çekti, bir duvara benzeyen yüzü sıkıntıyla buruştu. Carmen onun ne isteyebileceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyordu. Yutkundu, Thanatos ise gözlerini ona doğrultu.

"Senin yardımın ihtiyacım var." diye mırıldandı Thanatos. "Ruhunu sattığını biliyorum, Carmen." genç kız ilgisizce gözlerini Thanatos'ta gezdirdi. "Eğer dediklerimi yaparsan senin yerine başka bir ruh bulabilirim."

"Ne istiyorsun?" Carmen böyle bir teklifin her gün gelmeyeceğinin farkındaydı ve onu kurtarmaya gücü yetecek sayılı kişilerden biri Thanatos'tu.

"Will Solace'i öldürmen gerek." Thanatos son derece ciddi bir şekilde söylemişti bunu. Carmen bir kahkaha demeti patlattı.

"O benim kuzenim. Teyzem Naomi bana bir isim verdi.." Carmen gözlerini Thanatos'a çevirdiğinde onun son derece ilgisiz olduğunu gördü.

"Nico di Angelo onu zehirliyor. Will onun aurası altında gitgide zarar görüyor, kendisi de bunun farkında zaten. Eğer Nico di Angelo onu öldürdüğünü bilirse duygusal olarak bir buhran dönemine girer. Eğer Nico di Angelo ölürse dama taşı oyundan çıkar. Carmen bu Hades melezini öfkelendirecektir ama kuzenin her geçen gün ölmesinden daha iyi bir şey bu."

Carmen sindirebilmek için durdu bir süre. Boğazına oturuvermiş bir yutkunamadığı bir yumru vardı. Yıllar sonra ailesinden bir parçayı tekrar görebilmişti Carmen. Geçmişindeki tek güzel zamanların tanığını bulabilmişti. Gözyaşları akmasa bile gözlerinin yandığını hissedebiliyordu Carmen. Bu his ona pek tanıdık değildi. "Bugün Will o yüzden Nico'nun yanında.." ağzından kaçan kelimeler Thanatos'un başını sallamasına yol açtı.

"Ona bundan bahsettim, rüyasında. Neden ölmesi gerektiğini biliyor, sadece o oyunun başladığını görebilirdi zaten. Carmen, Will böyle olmasını istiyor. Son kez sevgilisine veda etmek için yanına gitti. Annesiyle dahi konuştu. Naomi, zavallı kadın, sırlar altında eziliyor." Thanatos gözlerini kıza doğrultu.

"Neden ben peki?" Carmen zorlukla bir nefes aldı. Will düşündüğü gibi hâlâ kahramanca ölmeye çalışıyordu. "Başka bir seçenek yok mu?"

"Seni anlıyorum Carmen fakat sevdiğimiz insanların ölmesi çevremizde sıkça rastlanan bir durum." Thanatos gözlerini uzaklara dikti. "Emin ol ölümden daha beter şeyler vardır ve bunlar önlenemez. Sen dediklerimi anlayabiliyorsun değil mi?"

Carmen ince uzun parmaklarını iç içe geçirdi. "Kabul ediyorum." diye mırıldandı sesi güçsüzdü fakat gözleri parıldıyordu.

"Al bunu." Thanatos beyaz bir kumaş parçası içine sarılı iki üç gramlık şeyi eline tutuşturdu. "Üç tanesi yeterli olacaktır. Ölümü acısız olacak ve benim yanımda uyanacak, Carmen."

Eline tutuşturulan bezin için nar taneleri vardı. Carmen yeraltından bir şey yemenin ne kadar sakıncalı olduğunu biliyordu eğer bunu normal bir melez alırsa.. Ruhu buraya hapsolurdu.

"Bu şafakta bu iş bitmeli." Thanatos bu sözlerle birlikte kızı Hypnos kulübesine fırlattı. Carmen biraz önce konuşulanlardan dolayı iyice sersemlemişti yatağa yığılırken saatin dört olduğunu görebilmişti sadece.

Carmen onun nerede olabileceğini az çok tahmin edebilmişti. Çantasını kenara attı ve belindeki hançeri düzenli bir şekilde yorganın altına koydu. Hızla dışarı çıkarken kar yağışı hâlâ devam ediyordu. Carmen dizine kadar kara saplansada adımlarını kar kolaylıkla örtmüştü. Zeus'a dua etmeye başladı kız. 7. Kulübe onu davet edercesine altın soluk renk bir ışık yayıyordu. Kapı kendiliğinden açıldı ve güler yüzlü Will Solace onu karşıladı.

XXXX

Carmen Apollo kulübesinde en çok üst kattaki kullanılmaya yüz tutmuş çatı katını severdi. Kulübenin körfeze bakan tarafı tamamen camdandı, dalgalar ve kumsal Carmen'nın ayaklarının altındaydı. Camın önüne atılmış hardal sarısı renkli iki pufun ortasında bir kahve sehpası vardı. İki fıncan, üzerinden duman tüten, güzel kokulu çay Carmen'nın gözüne takıldı.

Kız kendini sarı pufa attı. Will ise olabildiğince nazik bir şekilde oturmaya çalışıyor gibi gözüküyordu. Genç adam oturur oturmaz acıyla inledi. "Nico beni iyi bir şekilde hatırlayacak." dedi Will duruma uygun olmayan bir ciddiyetsizlikle.

"Ölüm pek düşündüğün gibi bir şey değil.." Carmen gözlerini karşısında oturan sarışın oğlandan kaçırdı. "ona ne kadar iyi hatıralar bırakırsak o kadar üzülür." itiraf etmek gerekirse Carmen, Apollo melezinin fikrini değiştirmeye çalışıyordu.

"Carmen bana bakar mısın, lütfen?" Will'in sesi kızın otomatik olarak ona dönmesine sebebiyet verdi. "Ne görüyorsun?" sesi bir emir gibi çıktı oğlanın. Thanatos'un neden bahsettiğini anladı, Hypnos melezi. Will'in bir güneş gibi parlak saçları soluk bir sarı rengindeydi, ay ışığı altında hafif gümüşi dahi sayılabilirdi. Carmen'a nazaran canlı bulutsuz bir gökyüzü rengindeki mavi gözleri bir cam gibi görünüyordu. Babasından yadigar bronz rengi teni kar taneleri kadar beyazdı. "Ne demek istediğimi anladın mı, giderek ölüyorum. Nico eğer beni öldürdüğünü bilirse.. onun böyle bir vicdan azabı çekmemesini istiyorum."

"Seni anlayamıyorum." Carmen oğlana baktı gözleri bir kaplan gibi parlaktı. "Canın öyle kolayca vazgeçebileceğim bir şey değil, öyle olsaydı eğer.." kız dolmaya başlayan gözlerini tavana doğrultu.

"Ölmeyi seçerdin." Will oldukça sakin bir şekilde söylemişti bunu. "Thanatos yaşadıklarından bahsetti, nasıl olduğunu bilemem ama sana yardım edebilmeyi dilerdim." Carmen gözlerini ona doğrulttu. "Neden bana hiçbir şey söylemedin?"

"Eğer benim bir hain olduğumu bilseydin, bana hâlâ kuzenin gözüyle bakabilir miydin?"

"Bizden başka kimse bizi anlayamaz." Carmen bu sözü defalarca kez Naomi'den duymuştu. "Emin ol soyumuzdan başka kimse bizim ne yaşadığımızı anlayamaz. Bu kampa geldiğim zaman herkes bana bir kahraman gözüyle bakmıştı.."

"Çünkü sen aptal Afrodit kızı gibi kendini belli etmedin." Carmen gözlerini devirdi. "Sen bir muhbirdin, bense bir askerdim."

"Dövüş yeteneklerimi hafife alma, benim sadece bir Apollo melezi olmadığımı sen de biliyorsun." Will keyiflenmiş gibi görünüyordu. "Senin kaçıp yeraltına babanın yanına saklandığını düşünmüştüm. Zeus'un öyle şeyler yapacağını bilseydim.." oğlan nefesini verdi. "Carmen, Nico'nun bizim tarafımızda olduğundan emin ol. Ben görevimi unuttum ve ölmeye mahkumum. Senin üzerine böyle bir sorumluluğu yıkmak hoşuma gitmiyor ama.."

"Merak etme damayı kaybetmeyeceğiz." Carmen yüzüne bir gülümseme taktı.

"Nico'nun nasıl insanlardan hoşlandığı not aldım, yeni giysilerinle birlikte kolide. Arkadan Bıçaklayan Büyük Ev'de. Kherion'a yakalanmadan almaya çalış, Lou Ellen'nın istediği bitkilerin çatıda olduğunu falan söyle." Will büyük bir ciddiyetle Carmen'a baktı.

"Seni kurtaracağım." Carmen'nın gözlerinden iki damla gözyaşı kaçtı. Will neşeyle gülümsedi, şafak onu eski günlerdeki gibi göstermişti. Carmen bez parçasını çıkartıp narları koyarken Will yüzünü Güneş'e dönmüştü. "Sadece üç tane."

"Güneş'i, seni ve Nico'yu özleyeceğim." Will hüzün dolu bir şekilde Güneş'e bakmayı sürdürdü. "Şimdi git." Will ayaklandığında kız çoktan kalkmıştı. Hiçbir şey söylemeden birbirlerinde sarılıdırlar. Carmen'nın gözyaşları oğlanın omzuna düşüyordu.

Carmen tahta çıkışı açtı ve merdivenleri indirmeden yere atladı. Ayakları acıyla zonklasa bile bunu umursamadan kendini dışarıya atmıştı. Hıçkırıklar içinde kulübesine doğru gitmeye çalıştı. Adımlarını saklayan kar yağışı genç kızın suçunu üstlendi.

Hypnos ilk kez onu bahçelerinde ağırlamaya karar vermiş gibi genç kız yatağına yığıldı.

Hypnotic | nico di angeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin