"Anne!" diyerek hızla ayağa kalktı ve burnuna gelen o kokuya sarıldı. Mis gibi anne kokan boynuna sıkı sıkı tutundu ve gözyaşları sel olup akmaya başladı. Amine buruk ve şaşkın haliyle ona baktı.

"Buradasın ama nasıl olur? Anne geleceğini neden söylemedin?" diyerek sorguya çekmeye başladı.

"Kızım sakin ol! Hem senin telefonun yanında mı? Seni kaç kez aradım ulaşamadım. Bende Esin'i aradım da buraya geldiğini öğrendim."

"O nereden biliyor?" diye sordu Amine.

"Ömer söylemiş." dedi Zeynep hanım. Kafasını kaldırıp Ömer'e baktı Amine. Durumu sanki biliyormuşcasına bir hali vardı. Ne olduğunu çözemeyen surat ifadesiyle annesine baktı Amine. Havanın daha da soğumasıyla içeriye geçtiler. Zeynep hanım telefonda Ömerle konuştuklarını söyledi. Durumdan haberi olduğunu söyleyince Amine hiçbir şey diyemedi. Sustu. Dili tutulmuş gibiydi.

"Kızım ben Ömerle konuştuktan sonra onu ilk defa görüyorim ama onun gerçekten seni sevdiğini hissedebiliyorum. Birkaç gündür onunla konuşuyorduk zaten. Buraya gelmeden önce Esinle de bu konuyla ilgili konuştuk. Ben her şeyi göze alıp geldim. Ömer'in ailesini de az çok tanıyorum ve tanımaya da devam edeceğim. Ömer'in babası eskiden babanla abi-kardeş yakınlardı. Onun olduğunu öğrenince hemen geldim."

Amine tüm bu konuşmaları kendi içinde toparlamaya çalıştı ve her kelime onu şaşırtmaya devam ediyordu. Annesinden gizlediği her şey için kendini kötü hissetmeye başladı ve başını eğerek konuştu.

"Anne sana bunlardan hiç bahsetmedim diye kırılmadın mı bana?"

"Sana çok kırılmıştım Amine ama Ömer bana her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu söyledi. Senin bu hayatta gördüğü, günahtan sakınan, iyi huylu biraz sinirli ve biraz da inatçı biri olduğunu söyleyince yumuşadım. Yoksa hâlâ sana kırgın ve kızgındım. Durumun bu kadar ciddi olması beni üzdü ama Ömer'e güvenim var. "

"Erken değil mi peki? Bu evlilik-"

"Kızım biz babanla birbirimizi bir defa gördük ve evlendik. Hem de nerde birbirimizi gördük biliyor musun? Beni istemeye geldiklerinde. Tabi tanımanız gerekiyor birbirinizi ama bazen tek bir görüşte bile insanlar birbirlerini tanırlar. Eminim siz bu eksikliği de zamanla yitireceksiniz. Hem Ömer seni nerdeyse çok iyi tanıyor. Bir de sakar olduğunu biliyorsa tamamdır."

Amine annesinin bu sözleri üzerine rahatlamıştı. Bir yandan korkuları vardı. Aniden olacak bu evlilik onu bilmediği bir dünyaya sürükleyecek gibi hissediyordu. Annesinden aldığı destek ve Ömer'in güven hissettiren hali ona iyi gelmişti. Ona şifa olmuştu adeta. Salih bey ameliyat olmayı beklerken Zeynep hanımla görüştü ve ardından oğlu Cemal'in yardımıyla doğruldu. Son isteğini yerine getirmek istiyordu. Bu yüzden imam nikahı için gerekli her şeyi yapmak ve dünya gözüyle ikisini de birbirine emanet etmeyi bekliyordu.

&&&

Menekşe hanım oğlu Egemen'in başını yıkarken kapı çalmaya başladı. Endişeye kapılmış bir halde kapıya koştu. Kapı deliğinden kocası Murat'ı gördü. Ne yapacağını bilemez halde düşünürken Amine hoca'yı hatırladı. İki gündür sarhoş kocasını eve almazken bu kez sert bir şekilde kapıyı çalması bütün apartmanı ayağa kaldırmaya başlamıştı. Telaş içinde aramaya başladığında telefon cevap vermiyordu.

"Aç kız Menekşe! İçerde olduğunu biliyorum bak eğer açmazsan kapıyı kırarım!" diyerek emirler yağdırdı Murat alkolik haliyle. Apartmandaki sesleri duyan komşuların fısıldaşmalarına dayanamayan Menekşe kapıyı mecbur kalıp açtı. Murat dengesiz bir şekilde yürüyerek içeri girdi.

"Nerde o?" diye sorarak odalara baktı Murat.

"Kim?" diye sordu Menekşe.

"O hoca bozuntusu." diye cevap verdi. Kimsenin olmadığını görünce dengesini sağlayıp dik durmaya çalıştı Murat. Karısının üzerine doğru yürümeye başlarken Menekşe geri gitmeye başladı ve arkasındaki sehpadan düşen vazo yerde parçalara bölündü. Birden irkildi Menekşe. Oğlu Egemen su sesinden hiçbir şey duymamıştı. Annesini merak ettiği için durulanmış halde üzerini giyindi. Banyodan çıktığında babasını gördü ve hızla koşup ayağına yapıştı. Annesini korumak için babasını tutmaya çalışıyordu Egemen. Çocuk haliyle gücü yetmedi ve babası tarafından iteklenince duvara doğru yuvarlandı. Menekşe oğlunun haline bakarken yanına gitmek için harekete geçtiğinde Murat izin vermedi.

"O senin oğlun. Bana acımıyorsan ona acı bari! Hiç gözünde değerim yok değil mi? Baban da annene değer vermemiş ki kaçmış. Ama şunu aklına sok. Kadın sadece çocuk doğurması, dövülmesi, dışlanması ve acı çektirilmesi için yaratılmadı. Sen kadınları basit ve bir işe yaramaz olarak görüyorsun ya sana yazıklar olsun. Sen annenin hakkını bile ödeyemezken onun kaçmasının ahlaksızlık olduğunu söylediğin için sana bin kere daha bela okumaya devam edeceğim. Eğer adam olupta babana karşı olsaydın şimdi annen yanında olabilirdi." dedi Menekşe yılların birikmişliğini bir seferde söylemişti. Yüzüne inen tokatla acı bir şekilde gülümsedi. Bunu beklediği her halinden belliydi.

"İşte sen bu kadar acizsin. Yapabileceğin tek şey dayak. Annen iyki hayatını başka biriyle devam ettirmiş ve babandan ayrılmış."

"Bana bak Menekşe o dilinden çıkanı kulağın duyacak. Bir daha o kadını anmayacaksın. O benim annem falan değil anladın mı beni?" dedi Murat son söylediğini bağırarak uyardı. Menekşe soğuk bir yüz ifadesiyle bakarken Egemen'in korkmaktan çok cesaretlenmiş haline baktı. Babasına var gücüyle tekme atmaya başladığında Murat öfke dolu yüz ifadesiyle oğlunu dövmeye başladı. Birkaç kez duvara kafasını çarpmasıyla baygınlık geçirmeye başladı Egemen. Çığlık atarak oğlunun son haline baktı Menekşe. Murat'ın umursamaz halde banyoya gidişini gördükten sonra oğlunun kalp sesini duymaya çalıştı.

AMİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin