Amine kahvaltıyı Esinle birlikte yaparken kafasında düşünceler dolaşıyordu. Dalgın olduğu çatalını çay kaşığı sanarak çay bardağına koymasıyla belli olmuştu. Onun bu halini ağır çekimde izleyen Esin kıkırdayarak gülmeye başladı.

"Sen bildiğin birilerinin rüzgârına kapılmışsın."

"Ne rüzgarı? Hava rüzgarlı mı bugün?" diye sordu Amine. Aldığı bu cevaba gülmekten cevap veremedi Esin. Hiçbir şey anlamayan Amine ise saf saf bakıyordu.

"Diyorum ki rüzgara fazla kapılma ince hastalığa kapılırsın!" diyerek lafını esirgemedi Esin. Ne olduğunu yeni fark eden Amine ise kaşlarını çattı.

"Esin bence sen hayal dünyasından çık burası gerçek dünya. Olmayacak bir duaya hiç amin denir mi?"

"Bunu sen mi söylüyorsun? Hani her ne olursa olsun imkansız olduğunu düşünsek bile o duayı isteyerek gönülden söylememiz gerekiyordu. Bunları sen söylemiştin. Hatırladın mı?" diye sordu Esin. Buna hiçbir şey diyememişti Amine.

"Ama bazen insan gerçeği kendi gözleriyle ve hisleriyle anlayabiliyor. Bende biliyorum ki bu oyun hiç gerçek olmayacak."

"Bence fazla büyük konuşma. Kader bu."

"Kaderde yazılı olanı yalnız Allah biliyor ama sende biliyorsun bir oyunun içinde olduğumu."

"Amine sen kendin göreceksin. Oyun olduğunu söylesen de bu gerçek olacak ben hissediyorum."

"Ben-" dedi Amine devam edecekken telefonu çaldı. Esin gözlerini dikip arayan numaraya baktı. Ömer'in aradığını görünce gülümsedi.

Amine telaşlandı. Mesajı attıktan sonra ilk konuşması olacaktı. Bir an için dilini yutmuştu. Sonra kendine gelip telefona cevap verdi.

"Efendim!"

"Amine mesajı okudum. Babamla da konuştum eğer müsaitsen bu akşam yüzük bakalım mı?"

"Ne yüzük mü? Doğru almamız gerekiyor ama ben gelmesem de olur sen kendin seç."

"O-olmaz. Şimdi parmak ölçünü de biliyorum."

"A evet şimdi yanlış olmasın. Tamam akşam okula gelirsin."

"Tamam görüşürüz."

"Görüşürüz." dedi Amine. Telefonu kapattıktan sonra Esin'in bakışlarını yakalayınca bir bahane bulup odaya kaçtı. Gözlerini, kulaklarını her şeye rağmen kapatsa da yüreği pır pır etmişti bile. Kendinde olan bu değişikliği fark eder gibiydi. Onunla konuşurken yüzünün aldığı mutlu hal gittikçe artıyordu.

İçinden; ''Ne yapıyorum ben? Olmayacak ve gerçekleşmeyecek bir şeyin mutluluğunu mu yaşıyorum? Kendimi bu oyuna iyice kaptırmadan sonlandırmalıyım.'' diye düşündü Amine. Kararını bu şekilde verdikten sonra Esinle okula gitti. Akşam saati bankta oturup Ömer'i bekledi. Söyleyeceklerini kafasında toplarken onunla karşılaştı. Ömer'in birden karşısına çıkmasıyla yerinden sıçrar gibi oldu Amine. Ömer tebessüm ederek konuştu.

''Korkuttum mu?'' diye sordu.

Amine başını hayır anlamında salladı. Yanına oturan Ömer bir yandan mutlu bir yandan ona haksızlık ettiğini düşünüyordu. Amine'ye hâlâ bu oyunun içinde olmadığını söylemeyi düşünse de yapamıyordu. İkisi de düşüncelere dalmışken ilk konuşan Amine oldu.

''Ben babana gerçeği anlatmak istiyorum. Onun gözünün içine baka baka buna devam etmek bana zulüm gibi geliyor. Asla gerçekleşmeyecek bir evliliğin mutluluğunu yaşaması ve sonra iyileşince hayal kırıklığıyla dolmasını istemiyorum. Yol yakınken bu oyundan vazgeçelim başta söylemeliydik aslında. Neden hemen kabul ettim ki? '' diyerek kendini sorguya çekti Amine.

''Ama bugün sen bana kabul ettiğini söyledin. Telefonda da bir şey demedin.'' dedi Ömer. Duyduklarına inanamamış bir halde duruyordu.

''Çünkü asla gerçek olmayacak bir oyuna daha fazla devam etmek hiç kimseye iyi gelmeyecek. Dürüst olalım bu yalan bizi daha da mahvetmeden biz gerçeği söyleyelim.'' dedi Amine kararlı bir şekilde.

Ömer bu duruma daha da üzüldü. Karşısında ona dürüst olmaya çalışan birini kandırmaya devam etmesi onu yerin içine sokuyordu adeta. Hayatı boyunca belki de söylediği en büyük yalandı. Amine'nin hayatını ona sormadan değiştirmeye çalışıyordu. Yaptığı bu büyük bir bencillikten ibaretti. Düşüncelerini toplayıp aldığı ani kararla konuştu. Belki de en başında söylemeliydi.

''Tamam. Sen nasıl istersen bu kez ısrar etmeyeceğim. Ne de olsa kaderde yazılı olanı yaşıyoruz. Gerçek olacaksa elbet bir gün olur. Bugün babamın önünde tüm yalanları anlatalım. Eksik hiçbir şey kalmasın. Doğru olmayan her şeyi düzeltmeye hazırım. Yani hazır olmaya çalışıyorum. Sen varken bu daha iyi olur ama sende bana söz ver. Bu akşam konuşmam bitene kadar beni dinleyeceksin.'' dedi Ömer.

''Peki baban? Yani doktoruyla görüşüp anlatsak en azından bu yaptığımız şimdi doğru mu? O daha iyi bilir.'' dedi Amine. Kendini bir an kötü hissetti.

''Tamam ben konuşurum. Zaten aklımdaydı. Her şeye rağmen bana destek olduğun için teşekkür ederim.'' dedi Ömer bunu söylerken gözleri dolmuştu. Amine ona bakmadığı için bunu görmedi. Sadece memnun bir şekilde gülümsedi. Ömer'in bunu kabul etmesiyle mutlu olsa da bir yanı hüzün dolmuştu. Kendini bir an boşlukta hisseder gibiydi. Bugün her şey bitecekti. Artık Ömer onun hayatında oyun da olsa olmayacaktı. Bu düşünceyle kendi duygularını sorgularken kararını çoktan verdiğini tekrar kendine hatırlattı.

BÖLÜM SONU

AMİNEWhere stories live. Discover now