Bölüm 12 : Kara Şövalye

Start from the beginning
                                    

"Öyledir." Diyen Kenan'a döndüm. "Hadi gel mutfağa bakalım yemek yapabiliyor musun?" dediğinde gülümsedim.

"Çok iyi yaparım. Birkaç senedir yalnız yaşıyordum."

Anlayışlı bir sesle, "Annen öldükten sonra mı?" diye sorduğunda başımla onayladım.

"Hadi en çabuk ne olur, makarna yapalım." Dedim. Kahkaha attı.

"Şuna başka yemek yapamıyorum de de.." omzumu silktim.

"Hiç de bile, öğle yemeğinde ağır bir yemek yemeyelim.. akşam yemeğinde marifetlerimi gösteririm." Dedim.

"Peki o zaman, buyrun efendim.." dedi ve beraber mutfağa girdik. Ben makarna suyu koyarken o domatesleri doğradı. Dolabı açtım dereotu çıkardım, yeşil biber aldım.. onları da ben doğradım. Su kaynayınca makarnayı attım soğan doğramaya başladım.

Bir yandan makarnanın sosunu hazırlarken bir yandan da sohbet etmiştik. Burasını on yıl önce kurmuştu. Devlet araziyi satışa çıkarmış, Kenan da aklındaki bu fikri hayata geçirmek için hemen alıvermişti. Daha sonra ise damızlık atlar almış, onları soyları iyi olan atlarla para karşılığında çiftleştirmiş böylelikle de çiftliğini kurmuştu. Öyle güzel anlatıyordu ki.. ben de heves etmiştim. Ne güzel işine takılıp kalmamıştı böyle güzel şeylerle de uğraşıyordu.

"Atlar gerçekten çok ilginç varlıklar," dedi. "Seninle insandan öte bir dostluk kurabiliyorlar. Onlarla iletişimine bakıp, seni kendilerince benimsemeye çalışıyorlar." Hayret etmiştim.

"Benim de bir atım olsun isterdim," derken buldum kendimi.

Göz kırparak, "Tayı beğenirsen sana hediye etmeyi düşünüyorum." Dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Hayır, saçmalama ben bunu kabul edemem." Dedim. Omuz silkti.
"Bir sürü atım var, neden arkadaşıma bir hediye vermeyecekmişim?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.

Kırılgan bir sesle, "Benim kendime ait bir hayatım yok Kenan," diye fısıldadım. "Ona bakabilecek bir yerim de yok." Diye ekledim.

Homurdanarak, "Kendi hayatında nasıl söz sahibi olamıyorsun?" diye sordu ben cevap vermeyince de ekledi. "Tay burda kalır ama senin olur, gelir burada görürsün, seversin.."
Israrcıydı. O tayı illa bana verecekti.

"Pekala." Dedim. Kabul ettiğimi görünce gülümsedi. Makarna hazır olunca bahçeye masayı kurduk ve güzelce yemeğimizi yedik. Daha sonra bulaşıkları yıkadım Kenan da o sırada türk kahvesi yaptı.

Gayet misafirperverdi. Sohbet ederek ederek kahvelerimizi de içtiğimizde günün çoğu neredeyse bitmişti. Sonunda evden çıkıp ahırlara doğru yürümeye başlamıştık. Etrafı dışkı kokusu sarsa da, her önünden geçtiğmiz ahırın içindeki atları görmek bütün bu kokuyu çekmeye değerdi çünkü her biri devasa büyüklükteydi ve ben ilk defa bir ata bu kadar yakından bakıyordum. Müthiş bir renkleri vardı, kahverenginin mükemmel tonlarını almıştı her biri. Kimisi öylece durmuş, kimisi ise kafasını sağa sola sallıyor sanki 'ben dışarı çıkmak istiyorum' der gibi bir havası vardı.

Kenan birinin önünde durdu, siyah bir attı. O kadar güzel görünüyordu ki uzanıp dokunmak istedim. At da Kenan'ı görünce ağzıyla Kenan'ın omzunu dürtmeye başladı. Kenan eliyle yelelerini okşadı ..

"Bu benim kızım," dedi. Ben hala ata hayranlıkla bakarken, birden atın bana doğru burnunu uzattığını gördüm. Korkuyordum. O kadar büyük görünüyordu ki.

"Seninle temasa geçmek istiyor, yaklaş zararsızdır.." dediğinde homurdanarak,

"Hayatımda ilk kez bir atla bakışıyorum söylemesi kolay." Diye söylendim. Kahkaha attı.

Nefretten Gelen Aşk - TAMAMLANDI - AŞK SERİSİ 1 (Düzenlendi)Where stories live. Discover now