Hafifçe yerimde hareket ederken, sırtımda müthiş ağrı ile hafifçe inledim. Yatakta doğrulurken, sanki çok fazla enerji harcamışım gibi ter içinde kalmıştım. Hala tam olarak iyileşemem çok saçmaydı. Yatmaya vaktim yoktu. Elimi kan içinde kalan bacağıma attım, gözlerimi kapattım. Bu sefer ne yapmam gerektiğini biliyordum. İçimde akan kanın hızlandığını hissettim, göğüsüm nefes alış verişlerim ile hızla inip kalkarken, tek düşündüğüm güç bulmak ve acımın geçmesi idi. Bunun gerçek olduğunu, gerçekten kendi kendimi iyileştirdiğimi fark etmem nefes alışverişlerimin düzene girmesi ile oldu. Ardından da elimi çektim. Nedenini bilmesem de doğru bir şey yaptığımı biliyordum. Artık içgüdülerime güvenerek hareket ediyordum. Artık yapamayacağım hiçbir şey yoktu.

Gücümü topladığımı fark ettiğimde, artık hiçbir şey olmamış gibiydi. Bedenim tamamen eski gücünü toplamıştı. Ayağa kalkıp, kapıya doğru ilerledim. Ancak kılıcımın yokluğunu fark ettiğimde, arkamı dönüp gözlerim ile odayı tararken kenar da ki koltukta Ariana'nın bana baktığını gördüm. Korkarak gözlerimi açarken, elimi kalbime götürdüm.

'Ödüm koptu' dedim ona doğru yürürken, 'Ne zamandır oradasın?' dedim.

Ariana hiç cevap vermeden bana doğru geldiğinde, onu yarı yolda karşıladım. Kollarını bana doladığında, ellerimi beline sardım.

'Neyin var prenses?' dedim yüzünü görmek için çekilmeye çalışsam da beni bırakmadı.

'Çok korktum William. Ejderin sana zarar vermeyeceğinden emin olduğum için içim rahattı ama şimdi ona zarar verdiğin için sen yaralandın' dedi hızlı hızlı. Bu sefer itiraz etmesine fırsat vermeden onu kendimden uzaklaştırdım.

'Güzelim, ben iyiyim' dedim yanağından akan yaşları silerken.

'William. Bırakalım ne isterse yapsın, lütfen' dedi Ariana küçük bir hıçkırıkla tekrar ağlarken, hiçbir şey demeden ona sarıldım.

Birkaç dakika daha ağladıktan sonra ağlaması durunca onu tekrar kendimden uzaklaştırdım.

'Gel' dedim onu yatağa çektim. O yatağa oturunca bende önünde diz çöktüm.

'Bebeğim, mesele artık sadece ben değilim. Bu insanlar zarar görüyor. Ve şimdi bir şey yapmazsam ilerde sana da zarar verecek. Ve yeri geldiğinde de bana' dedim.

'Biliyorum. Ama bilmek istemiyorum işte' dedi.

Onun bu küçük çocuk ağlamaları beni gülümsetirken, yanına geçip sarıldım.

'Her şey güzel olacak prenses, güven bana. Artık daha güçlüyüm. Hissedebiliyorum. Artık bir şeyler için geç kalma lüksümüz yok. Yapmak zorundayız' dedim.

Başını sallarken, 'Anladım' dedi. Biliyordu, anlıyordu. Beni kaybetmek istemediği için böyle tepkiler verdiğini de biliyordum. Ama bazen aşkın bile karşı gelemeyeceği durumlar oluyordu.

Normal yaşamımda önüme çıkan her engeli, Ariana ile aşabileceğimi biliyordum. Eğer o yanımda olursa, onunla her sorunu aşabileceğimi de biliyordum. Ama bu durum normal hayatta karşımıza çıkan bir durum değildi. Bu doğaüstü bir olaydı. Doğaüstü ve içimizde olan bir şeydi. Doğaüstü olan bizdik.

'Herkes ne alemde?' dedim.

'Matt insanları sakinleştirmeye çalışıyor. Jane yaralıları iyileştiriyor' dedi.

'Büyükbabam iyi mi?' dedim.

'Onu evde bıraktım. Çok yorgun düştü ve uyuması için ikna ettim. Bizim gibi değil biliyorsun ve yoruluyor' dedi Ariana.

'İyi düşünmüşsün. İnsanlar şehirlerine saldırdıkları için mi sinirli?' dedim. Ariana doğrulurken,

'Hayır, onlar ejderi bir an önce öldürmek istedikleri için sinirliler' dedi Ariana.

Ejder LorduWhere stories live. Discover now