23.BÖLÜM: FİNAL

En başından başla
                                    

"O kadar uzun zaman oldu ki..." Dedi. Frank, Thalia'nın kol boyu kadar havada asılı duruyordu. "Her zaman suç işlemeni bekledim. Seni parçalara ayırıp, etlerini lime lime edip, dünyanın dört bir yanına dağıtmayı diledim. "

"Ve, " Dedi Frank. Boğazı sıkıldığı için konuşmakta ve nefes almakta zorlanıyordu. " O gün geldi."

Thalia fısıldadı." Evet." Beyaz ince pençeleri arasındaki şeytanı kendine doğru çektikten hemen sonra ileri doğru fırlattı. Frank bir kez daha duvara gömüldü ama taşlar onun o lanetli bedenini tartamadı ve yere bıraktı. Taş parçaları başından aşağı dökülürken şaşkınlık içerisinde yaşananları izliyordum. Bundan sonrasında olacakları hayal edememekle beraber tahminlerde de bulunamıyordum. Hiçbir şey zaten düşündüğüm gibi olmamıştı. Buradan sağ çıkacağımdan bile emin değildim ama can almadan çıkmayacağımı da biliyordum, fakat bu tabloyu Thalia ile paylaşacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti.

"Şimdi," Diye haykırdı Thalia. "Yıllarca saklandığını ama başından beri nerede olduğunu bildiğimiz bu yaratık, bir suç işledi. " Etrafımızda daire oluşturmuş askerlerine sırasıyla bakıyor ve sanki onları şahit kimliğiyle damgalıyordu. Askerleri de liderlerini büyük bir saygıyla ve sadakatle izliyor, dinliyorlardı. "Ona sahte Krallığını sürdürmesine izin verdik, yaptıklarına göz yummamıza inanmasını sağladık. Fakat aslında başından beri kendisini izlediğimizi bilmiyordu." Alain ve ben bir kaç adım geri giderken Thalia'nın yanımızdan geçip ortaya doğru ilerlemesine fırsat verdik. İşaret parmağını hepsinin üzerinde gezdirip " Kurallarımızı çiğneyerek adaletimizi ayaklara altına aldı." Dedi.

"Adalet mi?" diye bağırdı Frank. "Ne adaleti? İmparatorluk kanı akıtan biri mi söylüyor bunları? Kendi ailesinden birine işkenceler çektiren ve onu acılar içinde öldüren sen mi söylüyorsun? " Var gücüyle isyan ederken, dehşetle Thalia'ya baktım. Yüzünde doğan acımasız gülüşü yeni bir duygu yansımasıydı. Burnundan soluyordu, gözleri adeta kara bir alev gibi yanıyordu.

Bakışlarını Frank'tan ayırmadan bağırmaya devam etti. "Bu imparatorluğu kuran Kral Gina kendi kanını akıtmıştır. Öz evladını öldürmüştür. Bu demek oluyor ki, " Tekrar etrafına baktı. "Soyundan birinin kanını akıtırsan, imparatorluğun gelecek neslinden biri de senin canını veyahut sana en yakın olanın canını almakta özgürdür. Kurallarımızda ki kısasa kısas kanunu hatırlatırım; " Frank'e döndü. "Öcünü bir kereye mahsus olmak üzere de olsa al. Hedef aldıklarının sayısı kaç olursa olsun."

Uzun sürmeyen bir bakışmanın ardından Thalia artık daha az yanan bakışlarını bana çevirdi.

"Senin intikamını ben almayacağım." Dedi, bana doğru yürürken. "Ama tahmin ediyorum ki hayatında küçük bir böceği öldürmekten ileri gitmedin. Lakin şimdi daha büyük bir böceği ezmek zorunda kalacaksın." Yan gözle, yerde çaresizce ölümünü bekleyen iblise bakarken ona eşlik ettim. "Kalıntıları yerden kazınması zor olan bir böcek."

Bunu yapabileceğimi sanmıyorum, demek gelmişti o an içimden. Nasıl öldürüldüğünü biliyordum ama onların yöntemiyle bunu başarabileceğimi sanmıyordum. O sıra Alain'in sessiz nefesini işittim. Başımı ona çevirdim ve cesaret verici bakışlarıyla karşı karşıya kaldım. Bu ilk oluyordu; bana izin veriyordu. Belki de varlıklarıyla bize destek olan olağanüstü güce sahip olan bu kadınlar yüzündendi. Ters bir durumda tenimin çizilmesine fırsat bile tanınmadan müdahale edilecekti, adım gibi biliyordum.

"Babanı nasıl öldürdüğünü biliyorum." Dedi Thalia. "Anneni de."

Biraz önce 'Yaptıklarına göz yummamıza inanmasını sağladık' demişti.

YANGIN VE YAKUT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin