27. BÖLÜM: ASENA

3.6K 299 9
                                    

Asena...

Her şey yalandı. İnandığım, bildiğim her şey palavraydı. Dünya dürüst değildi. Sevdiklerim dürüst değildi. Karnımdaki şişlik benim hayatımı kökten uca değiştiren, işlediğim günahın bir meyvesiydi. Beni mahvetmişti. İçimde hissediyordum onu, çok tuhaf ama gerçekten hissediyordum. Annelik denen o kutsal duygu henüz içime işlememişti. Şaşkındım, korkaktım ve gözü yaşlıydım. Andre'ye duyduğum aşk sonsuzluk gibi, kör bir gözün kendi yarattığı ışıktan başka bir ışığı görmemesi gibiydi. Onunla birlikte olduğum için pişmanlık yaşamamıştım başlarda ama kaçırılmam ve aşık olduğum adamın bir vampir olduğunu öğrenmem, rahmime sızan o zehirli lanetten sonra vicdan azabı, koca bir yokluk gibi sardı her tarafımı. Eğer annem yaşasaydı beni anlar mıydı? Yasmin teyzem yaşasa beni kınar mıydı?

Sima bana çok kızmıştı. Belki kendince haklıydı ama yalancılığıyla bana kızmaya hiç ama hiç hakkı yoktu. Yaptığım bu şey beni ilgilendiriyordu, onun yaptıkları ise hepimizi. Andre'nin bir vampir, kuzenimin ise doğaüstü bir varlık olduğuna hala inanamıyordum. Düşündükçe çıldırmanın eşiğine düşüyordum. Herkese kızgındım. Herkesten nefret ediyordum. Ne Andre'nin ne Alain'in ne de Sima'nın yüzünü görmek istiyordum. Bilge, tüm bu olanları sıradan bir durummuş gibi kabul etmişti. Ve sanki böyle yaparak o da bana ihanet etmişti.

Aradan iki hafta geçti. Kısa gibi görünen cehennemden farksız koca iki hafta! Odamdan çıkmadım, kimseyle konuşmadım. İşe bile gitmedim. Zaman zaman karnımdaki misafirle konuştum. Kendimi tam anlamıyla bir aptal gibi hissediyordum. Hamileydim! Üstelik yarı vampir yarı WolMec denen o saçma bir varlığa! İnsan mıydı ya da çirkin bir yaratık mı? Defalarca aldırmayı düşündüm ama Andre izin vermedi. Bir yanım ondan ölesiye nefret ediyordu diğer yanım ise hala delicesine aşıktı. Durumlara onun gözünden de bakmak istiyordum aslında. 'sana anlatmayı o kadar çok istedim ki' demişti. Yine de saklamıştı. Onu belki affedebilirdim ama ya Sima'yı? Peki ya kendi kanımdan canımdan olanı affetmekte zorlanırken, aşık olduğum adamı nasıl kolayca affedebilirdim?

Kendimle çelişiyordum. Lanet beynim bana oyunlar oynuyordu. Kafamın içi labirent gibiydi. Ah Asena, işin içinden çık çıkabilirsen şimdi...

Belki iki saat boyunca uzandığım küvetin içinde yavaşça doğruldum. Normal şartlara göre hızlı büyüyen karnımdan gözlerimi alamıyordum. Bir aylıktı ama iki aylık gibi görünüyordu. Gözlerimden akan yaşlar, içimdeki hıçkırma istediğimle artık baş edebiliyordum. Çünkü güçlü olmak zorundaydım. Karnımdaki şey her neyse onu içimde tuttuğum sürece savaşmalıydım. Belki bu insan bedenime ağır gelen bir doğum olacaktı ve belki de ölecektim, fakat yine de o zamana kadar gücümü korumalıydım. Rahmimdeki Wolmec zehri hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bana ne gibi zararları olabilirdi? Ayrıca neden bebeği öldürmemişti? Frank'in bu zehri bana verirken ulaşmak istediği amacı şüphesiz bebek ve beni öldürmekti. Ama zehir kötü bir etki göstermemişti. Aksine, her ne kadar depresif, ağlak zamanlar geçirsem de bedenim hiç olmadığı kadar dinçti. Enerjiktim. Sadece odanın içinde dört dönen bir ruh gibiydim. Ama yine de içimdeki sıkıntıdan kurtulamıyordum. Çünkü konuşamıyordum. Derdimi anlatamıyordum. Bu tıpkı, bir yazarın eline aldığı beyaz kağıda saatlerce bakması gibi, bu süre zarfında kalemi bir kere olsun o beyazlığa değdirememesi gibi. Sonrasında buruşturup kenara atması ya da masadaki tüm malzemeleri tek bir darbede etrafa saçması gibi. Acı veriyordu, zihnimi çıkmaz bir kaosa sürüklüyordu.

Bir müddet sonra başka çaremin olmadığını kabullenmiş ve depresif hallerime bir son verme kararı almıştım yani ailenin içine karışmıştım. Onlara hala inanılmaz derecede kızgındım. Yalnızca öfkem kendini sevgiye bıraktığı zamanlarda yanlarında bulunuyordum, tam tersi bir durum söz konusu olduğunda hemen yalnız kalmak için odama çekiliyordum. Andre ile olan ilişkimiz yavaş yavaş normale dönüyordu ama onu zaman zaman terslemiyor değildim. Yine de ne olursa olsun ben de sütten çıkmış ak kaşık değildim. Karnımdakini tek başıma yapmamıştım. Aşkın ve tutkunun nabzımı hızlandıran şehvetine kapılmıştım, bir günaha girmiştim. Gerçi artık günah olup olmaması da umurumda değildi.

YANGIN VE YAKUT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin