15.BÖLÜM: SAKLI OLAN

8.2K 497 73
                                    

Bu gece burada yaşanan her şey güç uğrunaydı. Nefret. Kin. İntikam. Düşmanlarım nefesim kadar yakındı; yüz yüzeydik. Ölümüm kaçınılmazdı ve savaşmadan mağlup olacaktım. Hiç ummadığım bir anda, kurtarıldım - kurtarıldık!

Ve güç, başa belaydı.

Güç, vazgeçilmesi en zor olan bir hazdı.

Kuş tüyü misali üzerimize düşen karların arasından, ormanın çıkışına doğru yürüyorduk. Alain, hem elimi sımsıkı tutuyor, hem de bedenimi bedenine olabildiğince yakın tutuyordu. Bu gece az kalsın onu kaybediyordum. On dakika öncesine kadar, hayatımda korkmadığım kadar çok korkmuştum. Şimdiyse korkum, içime kalıntılarını bırakıp yok olmuştu.

"Bu gece çok cesurdun." dedi, hemen önümüzde yürümekte olan Monica. Kalçalarına kadar uzanan altın sarısı düz saçları, bedeninin yarısını kaplıyordu. Onunla birlikle iki kadın asker daha yürüyordu. Arkamızda ise geri kalanları vardı; nefeslerini ensemde hissedebiliyordum.

Monica'nın sarf ettiği sözlerin hedefinin kim olduğunu, omzunun üzerinden bana bakana dek anlamamıştım. "Hayran kaldım." diye ekledi, ses tonunda herhangi bir hayranlık tınısı olmadan. Cevap vermedim. Ormanı tamamen geride bırakıncaya kadar suskunluğumu korudum.

Alain, Dragos'un tek koluyla birlikte kaçmasına izin vermişti. 'Kaçma' yakıştırması yapıyorum, çünkü Dragos, gözle görülmeyecek bir hızla karanlığın içine dalıp kaybolmuştu. Eh buna da benim gözümde kaçmak deniyordu. Geri kalan cesetleri de askerler ateşe verip yakmışlardı. Siyah göğe yükselen iğrenç kokular, neredeyse ormanın tamamını sarmıştı. Ayrıca Lucas'da hala bizimle beraberdi. Gerçekten inanamıyordum, onun bir vampir olduğu aklımın ucundan dahi geçmemişti. Demek bir casus olarak Dragos ve ordusunun arasına sızmıştı, bu gece ki saldırı planını da Monica'ya o haber vermişti.

"Buraya kadar. "dedi Monica, zarif bir hareketle bize doğru dönüp. Boyu Alain gibi uzundu. Tabi bunda topuklu ayakkabılarının da payı vardı. "Seni tekrar görmek isterim, Sima." Bal rengi gözlerini kıstı ve beni tekrar tepeden tırnağa süzdü. "Umarım pusulaları ve tılsımları bulabilmişsindir,"

"Pusulaları mı?" diye tekrarladım. "Tılsımları mı?"

Biçimli kaşlarını çattı. "Bilmiyor musun? Üç tane yakut tılsım var."

Başımı iki yana oynatırken Alain'e baktım, o da oldukça şaşkın görünüyordu. "Senin haberin var mıydı bundan?"

"Hayır. Yalnızca tek pusula tek tılsım var diye biliyorum ben," dedi.

Monica dikkatle gözlerimin içine baktı. "Yanılmıyorsam sendeki tılsım beyaz olanı."

"Ya diğerleri?" diye sordum. Ona tılsımların birinin bende olduğunu söylemeyecektim.

"Mavi ve kırmızı. Pusulaların içindeler." Omuzlarını kaldırdı. "Ama nerede olduklarını bilmiyorum."

"Tılsımı bulamadım," diyerek yalan söyledim.

"Şayet bulursan bunu bizimle paylaş."

"Monica, lütfen en kısa zamanda Thalia'ya söylediklerimi ilet." diye ricada bulundu Alain. O kadının adını söylemesi, dikkatimi dağıtmış ve asabımı bozmuştu. Çünkü bu muhabbetten cidden çok sıkılmıştım. Sürekli aynı isim etrafımda dolanıp duruyordu ama kendisi ortada yoktu. Vücut dilimde düşüncelerime eşlik etti; elimi Alain'den kurtardım, Monica'ya doğru çekingen ve temkinli bir adım attım.

YANGIN VE YAKUT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin