Kolye

2.4K 334 18
                                    

M: Selim Ekici

Lütfen beğenilerinizi ve yorumlarınızı eksik etmeyin

Sınıfa girdiğimizde sıralarımıza oturduk. Mira telefonu direk eline almıştı. Telefonum titrediğinde mesajlara girdim.
Bana gerçekleri anlatacaksın değil mi ?
Mesajı okuduktan sonra sinirlenerek yazdım.
Ne gerçeği ?
Ona hesap vermek gibi bir zorunluluğum yoktu ve artık bu mesele çok sıkmıştı. Bir an içimden gerçekleri söylemek gelmişti ama ani bir kararla hayatımı mahvedemezdim. Arkasına dönüp sinirli bir bakış attığında tek kaşım havada baktım ona.
Seni tanıyorum hande yalan söylediğinde terlediğini ve kızardığınıda biliyorum o yüzden benden birşey saklama
Tanıyor muymuş ah yapmasın. Ben ona aylardır yalan söylüyorum bir şey anlamadı. Tekrar arkasına döndüğünde gözlerimi devirdim. Selim koluma vurarak ne oldu anlamında başını salladığında onu geçiştirdim. Şimdi kesin söyleyelim gibi saçma bir şey söyler. Ders boyunca bir daha ne mesajlaştık nede bakıştık. Ona sinirliydim yani tamam ben yalan söylüyorum ama o bunu bilmiyor bilmediği halde bana hesap sorması canımı sıkıyor. Hayır bana hesap sorması canımı sıkıyor. Zil çaldığında hızlıca kalkıp kolumdan tutarak beni tuvalete doğru sürüklemişti. Kapıyı hızlıca kapatıp kilitlediğinde bağırmaya başladı.
"Bana ne zamandır yalan söylüyorsun ha"
Bayağı oldu canım ama sen farkında değilsin. Gözlerimi devirdiğimde sert bakışlarını atmaya devam etti.
"Sana hesap vermeyeceğim Mira. İstersen bütün gün burda duralım ama sana hesap vermeyeceğim"
Dediğimde şaşkın gözlerle bana baktı. Ne yani bunun neyine şaşırıyorsa sanki hesap vermek gibi bir zorunluluğum vardı.
"Sen kimsin ve en yakın arkadaşıma ne yaptın"
Buruk sesiyle gözlerini kısarak bana baktığında derin bir nefes aldım. Neden öyle bakıyordu ki şimdi.
"Bana hesap sormandan nefret ediyorum tamam mı. Selimlere gerçekten kolu kırıldığı için oldu mu ?
Buna inandın mı ?"
Diye bağırdığımda önünden geçerek arkasındaki kilitli kapıyı açıp çıktım. Galiba bu sefer inanmıştı. Çünkü kızgın olduğum için zaten terlemiş ve kızarmıştım. Kapının hemen yanında duran selime sarılmak ve ağlamak istedim ama yapamazdım. Lanet olsun. Neden ilk başında söylemedim ki sanki. Beraber sınıfa çıktığımızda istemesemde göz yaşlarımı serbest bırakmıştım. Selim başımı zorla göğüsüne yasladığında gözyaşlarım üstünü ıslatmıştı. Acaba söylesem mi. Acaba benden nefret eder mi. Acaba acaba acaba. Ağlayıp zırlamam bittiğinde selim tebessüm ederek yüzüme bakıyordu.
"İstersen söyleyebiliriz" al işte salak ya ben biliyordum bunun böyle saçma birşey söyleyeceğini.
"Aptal mısın? " dediğimde birden kaşlarını çatarak
"Sanada iyilik yaramıyor" dediğinde bende tebessüm ettim. Elimdeki peçeteyle burnumu silerken kapıdan Miranın girdiğini gördüm. Bana hüzünlü bakışlarını attığında gözlerimi ondan kaçırdım. Önümdeki sıraya oturup bana doğru döndüğünde selime bizi yalnız bırakmasını söylemişti. Selim istemesede kalkıp başka bir yere oturduğunda yanımda geldi.
"Bak özür dilerim tamam mı sadece bilmiyorum işte aklıma binlerce saçma şey geldi seni o evde görünce ve bunları düşündüğüm için özür dilerim" ah kız bana suçu olmadığı halde özür diliyor. Düşündüğü o iğrenç şeylerin gerçek olduğunu bilseydi acaba ne yapardı. Galiba öğrenme vakti gelmişti.
"Mira sana bir şey söylemem gerek" dediğimde ciddileşmiştim. Gabi az sonra en yakın arkadaşımı kaybedecektim ama sevdiğim çocuğa rahatça seni seviyorum bile diyemiyorum ve bu haksızlık. Hem benim tek suçum aşık olmaktı. Oda aşık oldu bende.
"Söyle" dediğinde nefesimi dışarıya üfledim. Çok fazla heyecanlıydım.
"Ben sana yal" derken selim birden araya girerek çenemin kapanmasına neden olmuştu.
"Kızlar artık yeter uzatmayın" ah ben ne yapıyorum böyle. Cocukluğumun birlikte geçtiği kişiyi kaybetmekten bu kadar mı korkmuyorum. Mira ve selim yer değiştirdiğinde bana garip bakışlar attı.
"Ne yapıyorsun sen" kısık sesiyle bana yaklaşarak konuşmuştu ama o söylememi istemiyor muydu ki. Cevap vermeden başımı sıraya yaslayıp sadece uyumak istedim. O kadar yorgundum ki. Bütün gün boyunca Miradan kaçtım. Hasta olduğumu söylediğim için fazla üstüme gelmemişti Allah'tan. Uyuyarak geçirdiğim okul serüvenim bittiğinde eve gitmek için yola çıkmıştım ama sonra aklıma çok önemli bir şey gelmişti. Ah ben bunu nasıl unuturum. Hemen bir taksiyle selimlerin evine gitmiştim. Yürüyerekte giderdim ama yeri tam bilmiyorum. Bir kaç dakika sonra evlerine gelmiştim bile. Kapıyı tıkladığımda sena hanım açmıştı kapıyı.
"İçeri gel" dediğinde gülümsemişti. Bende gülümseyerek içeriye girdiğimde
"Senin ki yukarda ama sessiz ol gitar çalıyor" dediğinde şaşırdım. Selimin müzikle ilgilendiğini bilmiyordum.  Gözlerimle onayladığımda merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Çok güzel müzik sesi geliyordu ama söyleyen kimdi. Yoksa selim mi? Ah eğer onun sesiyse bunu bana daha önceden söylemediği için onu döveceğim. Kapıya tıkladığımda ses gelmediği için hafif açıp kafamı içeriye sokmuştum.
"Girebilir miyim" tatlı çıkan sesimle sersemce gülümsemiştim çünkü müziğini böldüğüm için sinirlenmiş gibiydi.
"Gel zaten girdin içeriye" bek kapıya tıkladım bir kere. O duymadı. Bu benim suçum değil. Yatağın yanına otururken oda elindeki gitarı kabına koyuyordu.
"Bana neden sesinin güzel olduğunu söylemedin" dediğimde gözlerini devirerek karşıma oturdu.
"Öylesine söylüyorum zaten kimse bilmiyor bir tek sen ve annem" dediğinde aptalca sırıttım. Yani tamam bunu bana o söylememişti ama bilen tek kişi olmak harika bir duygu.
"Neden geldin" odun. Neden geldin denir mi hiç ya. Somurttuğumda ellerini yanaklarıma koyarak sırıttı.
"Hemen somurtma öyle sadece okulda pek iyi değildin eve gidip uyursun diye düşünmüştüm" dediğinde yutkundum. En azından beni düşündüğü için söylemiş. Tabi yalanda söylüyor olabilir.
"Benm olan bir şeyi almaya geldim" dediğimde kaşlarını çattı. Anlamayan gözlerle bana baktığında arkama yaslandım.
"Neymiş o" bana soran gözlerle bakarken ciddi duruşumu bozmadan ona bakmaya devam ettim.
"Kolyemi istiyorum"  dediğimde tek kaşını kaldırdı.
"İstediğine emin misin" dediğinde omuzuna vurdum.
"O ne demek şimdi" dediğimde gözlerimin içine baktı. Ciddi bir duruşla
"Ben sana onu taktığımda bir daha çıkartırsan" derken sözünü kesip
"Kolyemi ver artık" dediğimde sırıtarak kalktı. Üstüme doğru geldiğinde bende kalktım. Az önce yaslandığım yastığın altından kolyeyi çıkarttığında aptalca sırıttım.
"Yastığının altında mı sakladın" dediğimde ciddi olmaya çalıştı.
"Orda kalmış" dediğinde ciddi olmak için fazla kasıyordu.
"He he tabi" dediğimde gözlerini devirdi. Arkama geçip kolyeyi taktığında kolyemin tekrar bende olması içimi rahatlatmıştı resmen. arkamdan sarılarak omuzumu öptüğünde bende beni tutan ellerden tuttum. Omuzumu öpmesi çok tatlı değil miydi. Elleri hala belimdeyken önüme geldiğinde bende ellerimi boynuna sarmıştım.
"Senin ki nerde" dediğimde alınını alınıma yaslayıp sırıttı.
"Bilmem unuttum" pislik birde sırıtıyordu.
"Pislik" diyerek kollarının arasından kurtulduktan sonra kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtığımda birden kolumdan tutup hızlıca beni kendine çekmişti. Üstündeki açık mavi tişörtü çıkarttığında utancımdan başka tarafa bakmıştım. Çenemden tutup beni ona bakmaya zorladığında kolyenin boynunda olduğunu gördüm ama bunu tişörtünü çıkartmadan da gösterebilirdi anladım harika bir fiziğin var.
"İlk günden beri burda" dediğinde kendimden utandım resmen. Sesimi incelttim ve bebek sesine çevirerek konuştum.
"Özür dilerim" dediğimde çok tatlı bir ses çıkmıştı ortaya. Birden arkamdaki kapıya sırtımı yasladığında gülerek dudaklarıma yapışmıştı. Kuru dudaklarım onunkine değerek ıslandığında titremiştim. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında
"Özür dilemene gerek yok nasıl olsa bir daha çıkmayacak değil mi" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Tamam anladım yeter" dediğimde benden uzaklaşıp tişörtünü giymişti.
"Hadi seni babana bırakalım" dediğinde başımla onayladım. Tişörtü giyerken saçları bozulmuştu. O kadar tatlı olmuştu ki. Yanağımı sıkarak kapıyı açtığında onu takip ettim. Muhtemelen babam bana çok kızacaktı kaç gündür onu ne arıyordum nede görüyordum ah.

Tatlı İhanet (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin