'Ben senin tarafındanım William' dedi.

'Nasıl buldun bizi?' dedim.

'Bir terslik olduğunu anladım. Arabadan bir kılıç aldım. Sonra, onun çığlığını duydum. Arkadan dolandığım için biraz vakit aldı' dedi bize doğru yürüyerek.

'Teşekkür ederim tekrar' dedim.

'Etme artık. Teşekkürlerden nefret ederim' dedi Matt sinirle.

Bir şey demedim. Yanımdan geçip, tepeyi aşana kadar arkasından baktım. Gerçekten benim yanımda mı, yoksa Ariana için mi yanımda duruyordu bilmiyordum. Ama burada ve bizimle olmasından memnundum. Çünkü bir gün ona gerçekten bundan daha çok ihtiyaç duyacağımı biliyordum. Yanımda olması benim için bir şanstı. Bilge ve gerçekten, ne yapacağımızı biliyordu. Beni içeri sokacaktı. Ailesinin, yanımda olacağını biliyordum. Ve onlar yanımda iken daha güçlüydüm. Tek başıma asla altından kalkamazdım. Bedenimde bu kadar ejderin gücü olması hiçbir işime yaramıyordu. Tekrar başa sarıyor ve başarısız oluyordum.

'İyi misin?' dedim Ariana'ya dönerek.

'Evet' dedi Ariana.

'Yarana bakalım' dedim, tişörtünde ki kanı göstererek.

'Hareket ettiğim için açıldı, endişe etme' dedi Ariana düz bir sesle.

'Üzgünüm yardım edemedim, Ariana. Sıkıştım kaldım' dedim, utanarak. Onu ne pahasına olursa olsun korumak zorunda idim. Ama bunu başaramıyordum.

'Sorun değil. Güçsüzsün' dedi.

'Ne?' dedim şaşırarak. Ondan böyle bir şey duymayı beklemiyordum. Asla Ariana'nın söylemeyeceği bir cümleydi. Beni yermek ona göre olan bir şey değildi. O hep benim yanımda olur ve bana destek olmak için her şeyi yapardı.

'Gücünü kullanamıyorsun William. Beni kaçırıyordu. Artık kendine gel' dedi tekrar sertçe.

'Ariana çabalıyorum sende biliyorsun' dedim.

'Görüyorum. Ama yetmiyor. Her an ölümün eşiğinde yaşıyoruz' dedi, gözlerime birkaç saniye baktı. Ve bir şey dememi beklemeden arkasını dönerek, mağaraya doğru yürümeye başladı.

Ariana, verdiği tepkide haklıydı. Ama bedenim sanki ihanete uğramışım gibi, acı içinde bir sıkıntı bulutuna sürüklenmişti. Asla kurtulamayacağım bir bulut. Yanımda kimsenin kalmayacağı hissi beni sararken, yalnız olmaktan ne kadar korktuğumu bir kez daha anladım. Yalnız olmak benim zayıf noktamdı. Şimdi her an bana destek olan, onun tam karşımda durması, acizliğimi ortaya çıkarmıştı. Yalnız bir başıma bulutun içinde kalmıştım.

Elimde yapacak bir şey kalmadan, arkamı dönerek, mağaraya doğru yürüdüm. İçimde ki sıkıntı her şeyin önüne geçerek büyüyordu. Her an, her adımda, sıkıntım katlanıyordu. Ariana, yanımda olmaması, acizliğimi yüzüme vurması, artık yalnız kaldığım o his... Her adımda bir kere daha yüzüme çarparak beni engelliyordu. Bir şeyler başarabilme hissim yoktu. Çünkü güçsüzdüm. Keşke bu gücü, kaldırabilecek birinde olsaydı. O zaman, bu kadar insanı hayal kırıklığına uğratmamış olurdum.

Mağaranın önüne geldiğimde, içeriden hiç ses gelmiyordu. Başım önde içeri girdiğimde, bana bakan dört çift göz ile karşılaştım. Büyükbabam uyanmış, yattığı yerde oturuyordu. Ona bakarken, bedenimde ki sıkıntının üzerine birkaç parça köz atıldı. Zorla gülümseyerek ona ilerledim ve yanına çökerek ona sarıldım. Sırtıma değen sıcak eli ile gülümserken,

'Oğlum iyi misin?' dedi sıcacık sesi ile.

'İyiyim, sen?' dedim geri çekilerek.

'Çok iyiyim. Hiçbir şeyim kalmadı' dedi.

Ejder LorduTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang