2.BÖLÜM: ATEŞE ATILMIŞ YAKUT

En başından başla
                                    

Gözlerim gerçeğin sisli aydınlığına aralanırken kalbim güm güm atmaya devam ediyordu.

Kan ter içinde yatağımda doğruldum ve ellerimle yüzümü sıvazladım. Bu nasıl bir rüyaydı böyle? Niçin sadece adını bildiğim o yabancıyı görmüştüm? Sanırım dedim içimden dün geceki olaydan etkilendim. Ama yine de ne olursa olsun beni bu kadar kolay etkilemesi canımı sıkmıştı. Onu bir daha görmeyeceksin zaten, Sima dedim kendi kendime. Fakat yine karşıma çıkarsa, beni takip ettiğini düşünecektim ve ona kötü yanımı gösterecektim.

Peki ya göründüğün o kadınlar kimdi? Yoksa yakın zamanda izlediğim bir filmin bilinç altıma işlenmiş etkisimiydi?

Başımı iki yana sallayıp kara bir buluttan farksız olan düşüncelerimi silkedim ve yataktan kalktım.
Komodinimdeki telefonumu alarak ekrana göz attım; dokuzu beş geçiyordu. Bugün okula gitmeyecektim. Onun yerine restorana gider fazladan mesai yapar biraz daha para kazanırdım, bu düşük not almaktan çok daha iyiydi. Üstelik daha bay Müller'ın dediği kırk ikinci sayfaya bile bakmamıştım. Sonrasında bana çok kızacaktı, hatta belki notlarımın düşmesine neden olacaktı ama bunu göze almıştım.

Pencereyi açtım ve buz gibi havanın odaya doluşmasına izin verdim. Soğuk tenimi yakıyordu. Pencerenin önünden ayrılıp dolabıma yöneldim. Lacivert V yaka bir kazak ile siyah kalın keten pantolonumu çıkarıp yatağa gelişi güzel attım. Sonra elimi yüzümü yıkamak ve dişlerimi fırçalamak için bulunduğum kattaki ortak banyoya girdim.

Bir süre tuvalet aynasında beliren yansımama baktım; solgun görünüyordum. Hem de çok. Gri gözlerimde sakin fırtınalar kopuyordu sanki. Anlaşılan onlarda henüz sersem gibiydi. Burnumun ucu kırmızılaşmış, dudaklarım ise soğuktan çatlamıştı. Çok uzun zamandır düzenli uyumuyor ve düzenli beslenmiyordum. Görünüşümün kötü olmasına şaşmamalı.

İnsana dönüşmek için makyaj yapmak zorundaydım. Biraz allık ve göz kalemi işimi görürdü.

Makyaj faslını bitirdikten sonra odama geri dönüp giyinmeye başladım. Pantolonumu giydikten sonra kazağıma uzandım. Soğuk havaya rağmen boğazlı şeyler giyemiyordum, sanki boğuluyor muşum gibi hissediyordum.

Siyah uzun saçlarımı uzun uğraşlar sonrası insan içine çıkılır hale getirdikten tek omuzumda topladım. Pencereyi kapatıp yatağımı toparladıktan sonra montumu ve çantamı elime alı, ayakkabılarımı da giydikten sonra odadan çıktım.

Yıllardır kurtulamadığım bir tedirginlik hissi ile geri dönüp odamın kapısını açtım ve bir şey unutup unutmadığıma baktım. Neydi bu his? Niçin yapmam gereken çok önemli bir işim varmış da unuttuğumuşum gibi hissediyordum? Üstelik bu his bu bir ay içerisinde çok daha yoğun seviyelere ulaşmıştı.

Odada her şey haddinden fazla düzenliydi. Duvar kenarındaki tekli yatağım, hemen karşısındaki iki kapaklı gardırobum ve kapının yanındaki çalışma masamın üzerinde düzeni bozacak herhangi bir unsur bulunmuyordu.

Garip hislerimle kaşlarımı çattım ve odamın kapısını kapatıp kilitledim.

Hava deri ceket giyilmeyecek kadar soğuktu, kasım ayı adının hakkını veriyordu. Caddeler gökyüzünün yeryüzüne sızdırdığı sislerle sarılmıştı. Ayrıca orta hızda yağan yağmur, sisleri kovalamaya çalışıyordu. İkisi de inatçıydı bugün.

YANGIN VE YAKUT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin