18- Veda

13.1K 501 21
                                    




-----


BELİZDEN...

Önümde ki pastadan bir çatal daha aldım ve göz ucu ile Emre'ye baktım. O sadece kahve isterken yanında bir şey almamıştı. Aklıma kafede olduğumuz gelirken hızla kafamı kaldırıp Emreye bakacaktım ki dudağı yukarı doğru kıvrılmış, yüz hatları gayet çekici bir şekilde beni izliyordu. Bu hali utanmama neden olurken çatalı bırakıp geri yaslandım. Saçmalamayın hayvan gibi falan yemiyordum. Gözlerimi ellerimde sabitlerken tırnaklarımla uğraşmaya başladım.

Karşımdan gelen sandalye sesi ile Emrenin kalktığını anlarken kafamı kaldıracaktım ki Emreyle burun burunaydık. Gözlerime o kadar güzel bakıyordu ki yanaklarım yanmaya başlamıştı. Elini enseme koyup dudaklarını sertçe dudaklarıma yapıştırırken gözlerimi büyültmüştüm.

Dilini dudaklarımın kenarlarında gezdirip geri çekilirken alaycı bir gülümeseme ile gözlerime baktı. " Kahvem fazla acı olmuştu."
Etrafına bakma Beliz. Değiştir konuyu kızım. Rezil olmak yok.
" Değiştirseydin o zaman. Tüm insanlar bizi izliyo" deyip gözlerimi devirdim. İçimden yaptığım aptallığı ayakta alkışladım. Harika bir konu değiştirme değil miydi ?

"Sence de burada insanların olması büyük bir sorun değil mi ?" Dediğin de kollarımı masada buluşturup kafamı ona doğru uzatırken masaya yaslandım. "Bunu kabul ediyorsun yani" diye sesli bir şekilde fısıldarken o da aynı şekilde masanın üstünden kafasını uzatıp dudaklarımızın arasında mesafeler bırakmıştı.

"Suratının yarısının çikolata olması yeterince baştan çıkarıcıyken bir de bunu insanların görmesi neler yapacağımı tahmin ettiriyordur umarım."
sesli bir şekilde fısıldayıp ani bir hareket ile yerinde doğrulup dudaklarımdan öptü.

Kendimi hızla geri çektim ve sırıtan suratına baktım.
"kenarda kalmıştı biraz"
Arkasına yaslandı ve pis sırıtışı ile gözlerime bakmaya devam etti.
Telefonumun çalması içimden dualar etmeme sebep olmuştu. Arayan kişi Eylüldü. Canım kardeşim, hissetti herhalde. Yüzümde ki gülümesemeye engel olamıyordum resmen.
"efendim canım" diyerek telefonu açtım 32 diş ile. Eylülün sesi yorgun ve halsiz geliyordu. Emreyle olduğumu söyleyince buluşmak istediğini söyledi. 2 saat sonrası için anlaşırken telefonu kapattım. Sesi bu kadar kötü geldiği için endişelenmiştim.

Düşünceli bir şekilde telefonu kapattığım da Emre tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. "2 saat son-" derken " İzin verdiğimi hatırlamıyorum" diye sözümü kesti.
Yine klasik kavgalarımız başlamıştı.
"İzin mi istedim ?" Dedim tek kaşımı kaldırarak.
"Sen bana karşı mı geliyorsun?"
Kafamı salladım olumlu anlamda.
"kısasa kısas" diyip göz kırptım.
"Gerçekten izin vermediğim sürece gidebileceğine inanıyor musun ?" Diye sordu sinirli suratı ile.

Şu izin muhabbetini açtığım ana lanet etmiştim. Çocuğu bu kadar sıkarsan olacağı buydu Beliz !
Tabimize ondan izin alacak değildim, ama bunu ben yapmıştım. Ona bu kadar baskıyı kurduğum için doğal olarak aynısını yapıyordu bana.

"Hayır. Ama izin vereceğini biliyorum" deyip masum bir şekilde bakmaya başladım gözlerine. Kendi kazdığım kuyuya düşemezdim.

Alaycı gülümsemesi ile arkasına yaslanırken telefonumu çantama koyup limonatamdan bir yudum aldım.

——————

Emre ile iskeleye geldiğimiz de kemerimi çıkarıp ona döndüm.
"Telefonu-"
Gülümseyerek lafını yarıda kestim ve konuşmaya başladım.
"Telefonum her zaman açık olacak. Mesaj atıldığında anında cevap vereceğim. Eve gitmek için seni arayacağım. Nereye gidersek mesaj olarak atacağım. Yanımda kim olursa tek tek sayacağım."

Küçük KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin